Küçük banyomda geçen gün ufak şiddetli depremin neden olduğu çatlak aynanın önünde uyku sersemi bir halde gözümün altındaki makyaj kalıntılarını temizliyordum. Makyajımı gece yatmadan önce silme gibi bir alışkanlığım vardı. Eğer silmeden yatarsam kabus göreceğime inanır, üşenmeden silerdim.
Ne yazık ki dün akşam yine O'nu görmüştüm. Her zaman ki gibi dayanamamış ve ağlamıştım. Yüzünden eksik olmaya gülümsemesiyle bakmış, yetmezmiş gibi bir de masama garsondan rica edip içki göndermişti. Ağzıma bu yaşıma kadar içki sürmemiştim ama her fırsatta önüme getirir, özendirirdi. Eminim bu konuşmadan O'nun sevdiğim çocuk olduğunu düşünmüşsünüzdür. Yanlış bir şeyler var o benim asla sevdiğim kişi olamazdı. O evliydi. O babam yaşindaydı,üstelik babamın dayısının oğlıydu. En kötüsü ise o, yedi yaşımdan beri tacizlerini üzerimde uygulayan pislikti. 4 yıl boyunca.. O zamanlar ilkokul birinci sınıf öğrencisiydim. Tek derdi oyun oynamak, renkli kalem sahibi olmak isteyen küçük, savunmasız bir çocuktum.
--
Birgün okul dönüşünde servisten inmiş, bir an önce eve gidip renkli boyalarımla resim çizip ouyn oynamak istiyordum. Ama her zaman tam vaktinde beni almak için gelen annem yoktu. O vardı. Gözlerindeki muzip parıltılarla bana doğru birkaç adım atıp elimi tutmuş '' Gel bakalım küçük hanım, annenin önemli bir işi çıkmış. Bu yüzden seni benim eve götüreceğim. Sana yeni bir oyun öğreteceğim, çok eğleneceğiz.'' demişti. Aklı fikri oyun oynamak olan ben sevinç çığlıkları atıp hemen kabul etmiştim. O günden itibaren hayatımın bir çıkmaza gireceğini, bulunduğum her ortamda karşıma çıkıp kalbimde sigara söndürülmüş gibi hissedeceğimi bilseydim servisten inip kendimi kaybedene kadar kaçardım o mekandan. O mekan son 8 yıldır her önünden geçişimde beni o güne tekrar götürüyor.
--
Eve geldiğimizde Aydın dayı beni acele bir şekide eve sokmuştu, ayakkabılarımı bile doğru düzgün çıkaramamıştım. Yatak odasına girip elinde renkli boyama kalemleri ile gelince kendimi dünyanın en mutlu çocuğu hissetmiştim. Koltuğa oturup beni kucağıına çekmiş ellerini boyama kalemleri ile karnıma doğru iki yanımdan uzatmıştı.
''Evet Sude'cim, şimdi sana yeni öğrendiğim bir oyunu anlatacağım. Bu oyunda kazanan bu güzel kalemlerin sahibi olur. Anlaştık mı? ''
Çocukluğun verdiği o cesaretle hemen ''Anlaştık Aydın dayı'' demiş ve ellerimi kızarıncaya kadar alkışlamıştım.
''O zaman hemen oyunumuza annen gelmeden başlayalım. Bu oyunu kimsenin öğrenmesin istemiyorum. Kimseye söylemek yok, aramızda küçük bir sır.'' demişti.
O gün üzerimdeki montumu yavaşça yanaklarımdan öperek çıkarmış, yavaş yavaş üzerimdeki formadan da kurtulmuştu. Ben oyun oynama ve kazanacağım renkli boyma kalemlerinin hayaliyle oyunun başlamasını isterken yavaşça beni kucağına alıp yatak odasına götürmüştü. Birkaç dakika sonra zil çalmış, aceleyle üstümü giydirip, kalemleri elime tutuşturmuştu. Asla anneme anlatmamamı, yoksa bir daha bana hediye almayacağını söylemişti.
O günden sonra işler tamamen benim kontrolüm dışına gelişmiş, kendimden nefret etmeme, özsaygımı yitirip, herşeyden kolayca iğrenen ve asla insanlara güvenmeyen bir kıza dönüşmemi sağlamıştı.
--
Şu an 19 yaşında, içine kapanıp, kendini dış dünyadan soytlamış ve gerekmedikçe konuşmayan bir kızım. Ben Sude Naz Türkkan'ım. Ve haytımın son 12 yılının intikamını alma isteğini çatlamış bir aynanın önünde akşamdan kalma makyajını silerken tasarlayan genç bir kızım.
Bu kitap bir intikam ateşi değil, geçmişinden kurtulup Anka misali yeniden doğan genç bir kızın ve Aşktan Adam'ın hikayesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşktan Adam
Teen FictionBu kitap bir intikam ateşi değil, geçmişinden kurtulup Anka misali yeniden doğan genç bir kızın ve Aşktan Adam'ın hikayesi. ''Allah kahretsin.'' Gözümü açıp başımı aşagıya eğip ayağımın altındaki kırılan şeyi görmeye çalıştım. Keşke görmeseydim. Der...