Herkese ikinci bölümden sevgiler. Umarım iyisinizdir. Ben çok iyiyim ve herkesin de iyi olmasını diliyorum.
Şimdi sizden küçücük bir isteğim var. Hep mutlu olun hiçbir şeyin üzmesine izin vermeyin. Sizi seviyorum🌹
İyi okumalar🌹
****************"Bir arkadaş istiyorum. Benimle konuşmadan beni tamamen anlayacak, benimle karşı karşıya saatlerce hiç konuşmadan oturabilecek bir arkadaş."
****************Cemre'den
Kollarıma yığılan arkadaşımla neye uğradığımı şaşırdım. Neden böyle olmuştu, ne görmüştü. "Yardım edin. Arkadaşım, arkadaşım, yardım ediiinnnnn!!" Ne dediğimi bilmez bir şekilde bağırıyordum. Koşarak yanıma gelen Uygar hızla Maral'ı kucağına almış arabaya götürüyordu. Kadir'se beni yerden kaldırıp arabama bindirdi ve Uygar'ların peşinden hastaneye gittik.
******************Kısa sürede vardığımız hastanede bir sağa, bir sola giderek Maral'ı arıyordum. Kadir gelerek kolumdan tuttu ve acil servisine doğru götürdü. Danışmaya sormak daha akıllıcaydı, sağda solda aramak yerine.
Daha sakin bir şekilde atıyordum adımlarımı. Ya tekrar eskisi gibi nöbet geçiriyorsa, ya yine o zamanlara dönersek. Bu sefer onu kim toparlardı, buna benim bile gücüm yetmezdi. Perdelerle araları kapatılmış sedyelerden birinin başında Uygar'ı görünce hemen yanına gittik.
"Durumu nasıl, doktor bir şey dedi mi? Yine nöbet mi geçirmiş? Ay Uygar cevap versene!!" Kaşlarımı çatmış bir şekilde Uygar'a bakıyordum. Ve hala bana cevap vermiyordu. "Cemre bir sussan cevap vericem de, mübarek hiç susmuyorsun ki." Arkadan Kadir'in kıkırdama sesi gelince sinirle ona döndüm.
"Bana bak gülüp durma, sende cevap ver artık. Tamam sustum." Kollarımı çiçek yapıp konuşmasını bekledim. "Doktor henüz bir şey demedi, bir serum taktılar. Birazdan gelir zaten." Başımı sallayıp Maral'ın yanına oturdum. Elini ellerimin arasına alıp sıkıca tuttum. "Yanındayım ben Maral, kimse bir daha sana zarar veremeyecek. Bu sefer izin vermem."
Maral'dan
Hızla döndüğüm köşeden bilmediğim bir yola sapmıştım. Elbisenin uzun eteklerini ellerimle tutmuş, ayağımda ki topuklulara rağmen koşuyordum. Arkama bakmaya korkarken yine bilmediğim bir sokağa girdim.
Allah'ım yardım et bana. Kurtar beni. Biraz yavaşlayıp soluklanmak isterken, saçımdan tutan elle geriye doğru çekildim. "İmdaatt."
Yattığım yerden hızla sıçradım. Cemre uyukladığı sandalyeden kalkıp yanıma geldi hemen. Ben hıçkırıklara boğulurken, o başımı göğsüne yaslayıp beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Şşşt. Sakin ol canım, bak ben buradayım. Kimse bir şey yapamaz sana."
Hıçkırıklar yüzünden neredeyse nefes alamıyordum. Cemre beni yavaşça yastığa yatırıp doktor çağırmaya gitmişti. Kendime gelince etrafıma baktığımda bir hastane odasında olduğumu fark ettim. Bunu önemsemeden gördüğüm rüyayı, daha doğrusu kabusu düşündüm. 1 yıldır hiç görmediğim kabuslar tekrar mı başlıyordu?
Restoranda gördüğüm yüz peki, ben mi yanlış görmüştüm yoksa gerçekten o muydu? Kafayı yemek üzereyim. Sinirle baş ucumda ki masanın üzerinde duran sürahiyi yere fırlattım. Boğazımı yırtarcasına çığlık attım. Tüm acımı saçlarımdan çıkarmak ister gibi yoluyordum onları. Birinin kollarımı tutmasıyla ellerim saçlarımdan sıyrıldı. Bileklerimden sıkıca tutup ellerimi indirdi, beni de göğsüne yaslayıp sakinleştirdi. Duyduğum erkek kokusuyla ne kadar rahatlasamda ondan uzaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilsiz Kuş
ChickLitDilim lal olsa ne olmuş,kalbim seninle konuşabiliyorken. Belki de konuşmak düşünüldüğü kadar iyi bir şey değildir. Niceleri var ki sesleri duyulduğu halde anlaşılmıyor. Ve daha niceleri de varki sesi olmaksızın anlaşılıyor. Bazen tek bir cümleyi kur...