"James, inanamıyorum! Gerçekten İsveç'teyiz!" sevinçle haykırdı Daphne. Gezmenin de tadını çıkarabilmek istedikleri için Anahtar kullanmamışlardı. İlk önce gemi ile İngiltere'den ayrılmış, daha sonra Muggle'ların uçak dedikleri alet ile yarışların yapılacağı kente gelmişlerdi.
Sevgilisi omzuna sarıldı ve saçlarına bir buse kondurdu genç kızın. "Bu kadar istediğini bilsem çok daha önce teklif ederdim." dedi şakayla karışık bir şekilde.
"İsveç'in Yıllık Süpürge Yarışları'nı izlemek! İnsanlar dünyanın öbür ucundan geliyor bunun için, tabii ki de heyecanlı olacağım!" yerinde duramıyor, ellerini birbirine çarpıyor ve hafifçe zıplayıp duruyodu kızıl kız. Valizinin üzerindeki çantasını aldı ve omzuna taktı. Valizlerini aldılar ve Bakanlık'ın yollayacağı uçan arabanın geleceği yere yürümeye başladılar.
Arkasına döndü ve havalimanından bir inip bir kalkan uçaklara baktı James. Muggle'lar belki süpürge kullanamıyorlardı ama onları bu dezavantajdan kurtaran teknolojilerini de takdir etmek gerekirdi. "Yine de saçlarımda rüzgarı hissetmeden kendimi uçmuş saymayı kabul etmiyorum."
"Zevk sahibi hiçkimsenin süpürge ile uçmak varken uçağı tercih edeceğini sanmıyorum zaten." dedi Daphne. Nihayet Muggle'lardan uzaklaşmışlardı, onlarla beraber sadece Bakanlık araçlarını bekleyen birsürü farklı ırktan cadı ve büyücü kalmıştı. İsveç Sihir Bakanlığı Muggle'ların gözüne çarpmamak için misafileri ülkenin dört bir yanına dağıtmış, herkese farklı bir ulaşım aracı ayarlamıştı. Kimileri Anahtarlar ile gelecekti kimileri şömine kullanacaktı. Az kişi uçan araba ile geliyordu. Bakanlık onların görülme ihtimallerinin yüksek olduğunu düşündüğü için çoğu kişiye izin vermemişti. Ama James ile Daphne, gezinin her anını yaşamak istiyorlardı ve James bir şekilde bu izni almayı başarmıştı.
Daphne önlerindeki siyah arabayı görünce şaşkınlıktan ve sevinçten ağzı açık kalmıştı. Gülümsedi ve James'e döndü. "Bana uçan araba için izin aldığını söylememiştin!"
"Sürpriz yapayım dedim." dedi ve göz kırptı James. Kızıl kız kalbinin birkaç ritmi kaçırdığnı hissetti. Valizleri bagaja yerleştirdiler ve arabaya bindiler. James özellikle şoför istememiş, kendileri geleceklerini söylemişti.
İki kere kornaya bastı ve muzipçe yanındaki sevgilisine döndü. "Nereye hanımefendi?"
Daphne güldü ve sevgilisinin kulağına yaklaştı. Sesi fısıltı gibi çıkıyordu. "Yıldızlara..."
James görünmezlik tuşuna bastı ve arabayı çalıştırdı. Hızla havalanmışlardı, Daphne'nin camı açıktı. Cam kapalıyken araba yolculuğu yapmaktan nefret ederdi, oksijen yetersizmiş gibi hissediyordu. Başını camdan çıkardı ve rüzgarın yüzünü yalayıp geçmesine izin verdi. Temiz havayı ciğerlerine doldurdu. "İsveç Sihir Bakanlık'ı misafirlerin kalması için bu sene nasıl bir çözüm buldu acaba? Göller cennetine gidip hiç göl görmeden dönmek istemiyorum."
"Sanırım bizimkilerin izinden gitmişler. Kamp yapılacağını duymuştum." dedi James. Muggle'lardan uzaklaştıkları için rahatlamış, tek eli ile sürüyordu arabayı. Bulutların üzerine çıktıklarında radyoda kanal aramaya başladı. "Hey, Muggle şarkılarına ne dersin?"
"Mm, çok güzel olur derim."
Başını salladı ve frekansları değiştirdi genç adam. Birkaç şarkı geçti ve birinde durdu. Şarkının başlangıcındaki ritmi hoşuna gitmişti. Kız çoktan şarkıya ahenkle hareket etmeye, kendi kendine dans ediyordu. "Dance Monkey, bahçede dans ederken insanların bana garip garip baktıkları şarkı hani-"
O anlar aklına gelince kahkaha attı James. Şarkıyı açar ve telefonu mikrofon gibi ağzına tutarak dünyayı umursamadan dans ederdi. Bir keresinde onu izlerken yakalanmıştı, her ne kadar tatlı olduğunu söylese de Daphne ona inanmamıştı. Gerçi sıkılınca utanmayı bırakıp tekrar dansa başlamıştı ya. Tek koluyla sevgilisine sarıldı ve yanağına bir öpücük kondurdu.