9.Bölüm

2K 105 0
                                    

"İçimi huzur kaplamış halde uyandım, güne. Bunun sebebi tabii ki Toprak'tı. Arel demeyecektim tabii. Ellerini suratıma koymuş, bana bakıyordu o güzel gözleriyle. "Anne, uyan artık. Çok uyudun, ecelemedik Aliş'i göreceğiz. Alişi göreceğiz, hadi kalk," dedi. Uyanıktım sağ taraftan, ama karnımda oturmuş olduğu halde nasıl kalkacaktım, benim akıllı oğlum?

"Tamam annem, kalktım. Kalk, karnımdan üstümü giyiniyorum," dedim. Ama Toprak kendi kalkmadı, Arel kucağına almıştı. "Babaya öpücük yok mu? Anca gidip annemi uyandır. Güzel güzel babaya gelince, resmen vurarak uyandırmak hiç adaletli değil, aslanım," dedi. Arel kaşlarını yalandan çattığında, Toprak babasını öpmeye başladı. "Özür diledim, bir daha seni öyle uyandırmam, babacım."

Onların bu hallerini gülüp, giyinme odasına gidip duşa girmeden önce giyineceklerimi seçtim. Çıktıktan sonra giyindim. Makyaj fazla yapmadım, yok denecek kadar azdı.


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Aşağı indiğimde ikisi de oturuyordu. Arel birdenbire içtiği çayı askıya püskürttü. Yanıma hızlıca gelip bana garip bakıyordu.

"Giyinmeyi unuttun galiba. Unuttun, Lâl. Hastaneye gidiyoruz, başka bir yere değil. Hem bacağındaki hem de kolundaki... Nerede?" Bacağımı hafifçe sallayıp yerimde zıpladım. Bana delirmiş gibi bakıyordu. Kolumu da aşağı yukarı salladım. "Bak, görüyor musun, hiçbir yerim ağrımıyor Arel. Hastaneden sonra Olcay'ları görmeye gideceğiz ve yeğenimle oynayacağım. Şimdi kahvaltı edelim, sorunsuz bir şekilde." Diyip Toprak'ın yanına geçip oturdum.

Kahvaltı ettikten sonra baba-oğulun hazırlanmasını beklemiştim. Toprak bey babasıyla giyinmek istemişti ve onlar da gelince yola çıktık.

Hastaneye girer girmez Arel birdenbire beni kendine çekti. "Öküz herif," dedi, Toprak'ın elini tutarak yavaşça yukarı çıktık. Merdivenlerden çıktık, bir kat için asansöre binmemeliydik. Önemli işi olanlar kullanmalı, bence.

Doktor beyin odasına girdiğimizde, Toprak da benimle beraber sedyeye oturdu. Arel, adama kötü bakıyordu, çünkü Mert, doktorum Atiye teyzeye neden geldiğimi anlatmıştı. Ben ve Arel, sadece arkadaş olmak istemiştik ve ben de onaylamıştım.

"Buranın acıyıp acımadığını mı sormak istiyorsun, Lâl?" Dizime baskı yapıyordu. "Hayır, sızlama bile yok," gülümsemeye başladı Toprak. Mert, boynundaki stetoskopu Toprak'ın boynuna takınca, Arel'in kaşları daha fazla çattı. "Büyüyünce ne olacaksın, yakışıklı? Bak, doktorluk sana çok yakıştı şimdiden," dedi. Toprak, stetoskopu Mert'e verip babasına baktı. "Ben büyüyünce babam olacağım, onun gibi. Ben de Ece'yi çok seveceğim, ama şu an minik minik bir mankenim, ben doktor amca," dediğinde ben gülerek bakarken, Arel gururla bakıyordu.

"Ben iyiyim, işe artık gidebilir miyim? Onu söyle de artık boğulmaktan kurtulmak istiyorum, işimi özledim," dediğimde, Mert hafifçe gülüp cevapladı: "İşine geri dönebilirsin, istediğinde. Ama ellerini fazla yorma, yani elbise çizimine dinlenerek yap, derim." Onaylayıp çıktık. Arabaya bindiğimizde, Arel birden bire bana döndü: "Ben seni boğmuyorum, Lâl. Sadece sağlığın için gerekli olanları yapıyorum, her şey sen çok iyi ol diye." Şu an kavga edesim yoktu ve arka koltukta oturan Toprak fark etmiyordu bile. "Nerede olduğumuzun farkına var, Arel'cim. Burada tek değiliz, canım, değil mi?" Elimi yanağıma koydum, ki Toprak anlamasın diye. O yüzden sakin oluyorduk ve Asyalara gidiyoruz, ikimiz de yiğenimizi, Toprak'ımızda yeni kuzenini görsün. Hafiften o piç gülümsemesini yaptı. "Tabii, hayatım, gidelim de görelim, değil mi, aslanım?" Toprak hemen atıldı: "Evet, evet, dayımı çok özledim." Arabadaki son konuşmamız buydu.

..........

Şu anda çocuklar oyun oynuyordu. Adalar da buradaydı. Beyler bahçedeydiler ve sözde çocuklara bakıyorlardı. Biz hanımlar da oturup kahvelerimizi içiyorduk. Benim küçük Ali kuzum elden ele geziyordu, şimdi bendeydi ve hafif uykusu vardı. Yavaşça sallıyordum, ama uyuyacak gibi değildi. "Asya, yastığını söylesene, getirsinler de ayağımda sallayayım," dedim. Asya hemen kalktı. "Ay dur, kız. Hemen buradayım, ben getiriyim," dedi. Başımla onayladım, Ada bana bakıyordu. "Dövecekmiş gibi neden bakıyorsun, canım benim?" "Övecek sanırım, Lâl Hanım. Siz neden böyle bir şey yapıyorsunuz? Tamam, anladım. Benim adam beni sinir etmek istiyor, sen," dedi. Lafı hemen çevirdim. "Aaaa, ben buraya Aliş'i görmeye geldim, sorguya değil, kocacığına. Sor, anlatsın, nedenimi. Şimdi mutlu mesut kaynaşalım, olur mu? Gel," dediğimde, hemen gülerek geldik ve sarıldık. "Tamam, bir daha böyle şeyler yapmayın," diyip yerine geçince, bizim yastık da geldi. Ayakkabılarımı çıkardım, sonra ayağımı uzatıp yastıkla beraber paşamı da koyup yavaşça sallamaya başladım. "Aaa, en son Toprak 1 yaşını bitirirken sallıyordum. Eve geldiğimde," dediğimde, bana şaşırmışçasına baktılar. "Ne, ben de bir anniyim herhalde. Ona çeşit çeşit mamalar yaptım. Dışardan umursamaz biri gibiyim ben," diye lafa girdi Ada. "Yok, sen biraz daha sanki kraliyet ailesinde büyümüş gibi duruyorsun. Ayakta sallamak falan nine işi. O yüzden şaşırdık," Asya da onayladı.

Biraz daha öyle konuştuk, kızlar eşlerinin yanına giderken ben de Ali'yi yatırmaya gittim. Gören sanır annesi, benim güzel oğlum beşiğindeydi. Onu yatırdım, üstünü örttüm, küçük yeni çıkan saçlarından öptüm. Bebek telsizinin sesini açıp diğerini de ben aldım, sonra aşağı indim ve bahçeye geldim. Geldiğimde telsizi Olcay'ın kucağına attım. "Benden bu kadar, halası olarak uyuttum. Gelin hanım, anca kocasına yapışık dursun," yalandan kızgınlıkla baktım. "Biraz ayrılın, her gördüğümde miçmiçsiniz?" Asya dik durup saçlarını savurdu. "O benim kocam, benim. O tabii öyle dururum," şakayı karıştırmaya başlamıştım, kaşlarımı çattım. "Yeni doğum yaptın diye bulaşmıyorum, Asya. Senin kocan sahibinse, benim de 28 yıllık ikizim. Biz aynı yerden, aynı anda çıktık, canım benim. Neyse." Olcay ve herkes önceden şaka yaptığımı anlamıştı, ama o abartmıştı. Tipik Asya işte, jeton 2 gün sonra düşecek ve ben anlamadım ya da seni kırdım diyecek. Ama beni kırmıyım, kıskandırmaya çalışıyordu. Ben bu hayatta 4 kişiyi kıskandım: 1) Babam, 2) Olcay, 3) Oğlum, 4) Ve sonuncusu eski eşim.

Neyse, çocuklar çok oynamıştı ve sıkılmıştım. Arel'e baktığımda o da bunalmıştı. Toprak'ı çağırdım ve hazırlanmasını söyledim. Arel de kalktı. "Ne diyelim, Asya yeni doğum yaptı, ağrıları vardır. Şimdi biz uzun süre kalmayalım," deyip bahçeden çıkıp evin girişine kadar hızlıca gittim. Toprak montunu giymiş bekliyordu, bende hemen elime aldım ve çıktık. Toprak'la beraber arabaya bindirdim, mecbur öne oturdum. Arel de bindiğinde yola çıkmıştık. Toprak sessizliği bozdu: "Anne, acıktım. Benim göbüşümdeki canavar uyanmış gibi." Dediğinde gülüp oğluma döndüm. "Tamam, şimdi babası onu yetiştirir, değil mi, Arel?" Arel de gülmeye başladı. "Yetiştirmem mi, ben seni aslanım. Hemen seni güzel bir hamburger yemeye götüreceğim. Sizi tabii anne izin verirse." "Tabii, izin veririm. Hadi gidelim."


...........

Sınır :100 oy.  3yorum

Selam nasılsınız

Nasıldı bölüm

Mutlu yıllar

BENİM LÂL HAYATIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin