Sızı

2 0 0
                                    

"Alev!! Bak şöyle keseceksin neyini anlamıyorsun ki?!"  Dedi tekrar patatesleri keserken. Bana söylüyordu ancak kendisi de yamuk yılık kesiyordu. 

"Sen zaten çok güzel kesiyorsun!" Diye mırıldandım. Elindeki bıçağı bırakıp bana döndü. "Alev! Bana kafanı ısırmamam için bir sebep göster!" Dedi sakinlikle. Omuzlarımı silkip. "Berkay, Berkay.. Kafa ısırılmaz. Biliyorum sen de yok diye hor kullanmak istiyorsun ama kafamı yiyerek zeki olamazsın.." Dedim kafamı iki yana sallayarak.

Nefesini dışarıya verip bir adım atmıştı ki. "Ya siz niye böylesiniz? Bu mutfağın hali ne? Ne zamandır buradasınız hiç bir şey hazır değil. Çıkın çabuk mutfağımdan!" Diye bağıran Pınar hanım ile dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı eğdim. 

Canıma minnet. Ellerim önümde yanından geçerken hiç bir şey söylemiyordum. Muhtemelen arkamdan Berkay da geliyordu. Salona girince Berkay'a döndüm.

"Al işte yine kirlettin her yeri! Yazık değil mi o kadına? işe gidecek o işe!" Diyerek elimi salladım. Berkay, gözlerini devirip kendini koltuğa attı. Sabah sabah bu kadar yorgunluk iyi değildi. Bende kendimi koltuğa atıp kafamı geriye yasladım.

"Acaba salata kabuklarını bankonun üstünde bıraktık diye mi bu kadar kızdı?" Berkay'ın mırıldanışı ile kıkırdadım. 

"Bence reçeli yere döktük diye kızmış olabilir. Şimdi iki saat onunla uğraşacak birde.." Diye mırıldandım. 

15 Dakika sonra mutfaktan gelen Pınar hanımın "Kahvaltı hazır" Nidalarıyla mutfağa geçtik. Kubilay abi de gelirken. Enfes kahvaltıyı yapmaya başlamıştık. 

"O çocukla nasıl konuşacağım bilemiyorum.." Diye hayıflandı Pınar hanım. Kubilay abi, eşinin omuzunu sıvazlarken. "Sen illaki bulursun bir çaresini." Deyip gülümsedi. 

Merakıma yenik düşüp. "Kim ki o?" Dedim Pınar hanıma doğru. Pınar hanım, alnını kaşıyıp. "Yeni geldi. Dünde duvarlarını yumruklarken görünce odasına girdim hemen. Ama benimle konuşmak bir yana yüzüme bile bakmıyor." Ardından devam etti. "Ellerini bir görsen varya Alev..İçim parçalandı ya. Hiç bir şekilde revire gitmeyi de kabul etmiyormuş. Eklemleri parçalanmış kıpkırmızı. Niye böyle yaptı anlayamadım." 

O başka bir derde girmişken. Ben, kalbimdeki sancıya kaşlarımı çatıyordum. Öyle bir ağrı girmişti ki ne yapacağımı şaşırmıştım. İnlememek için dudaklarımı ısırıp elimi kalbime koydum. Ne olmuştu bir anda böyle?  Bu öyle bir ağrıydı ki daha önce hiç karşılaşmamıştım. Doktora gitsem eminim ki hiç bir şeyin yok diyecekti. İçten bir şeylerdi bu? 

Bir anda tüm iştahım kaçmıştı. Elimi kalbimden çekip ayağa kalktım. Herkes bana bakarken "Ben... Ben doydum. Ellerinize sağlık Pınar hanım. Biraz odamda dinlenmek istiyorum." Deyip sandalyemi geriye çektim. 

"Sen anca yat zaten.." Diyen Berkay'a bile karşı çıkamıyordum. Kaşlarım çatık, başım eğik, aklımdaki düşüncelerle kaldığım odaya doğru ilerledim. 

Bu , tuhaf bir sızıydı. Anlat deselerdi anlatamazdım. Yaşamamıştım ki daha önce.

**************

"İnanmıyorum. Öldüğüne de inanmıyorum yaşadığına da!! Ben bir şizofrenim değil mi?" Bu oydu. Kara gözleriyle her yere bakıyor. Kendi kendine sayıklıyordu. Kemikli parmaklarını başına yaslayıp gözlerini kapattı.

"Evet, hiç öyle biri olmadı ben bir şizofrenim. Ve o da benim beynimin bir oyunu!" Neredeyse ağlayacak gibi gözüküyordu. Sinirinin kokusunu duyabiliyordum. Üzüntüsü öyle büyüktü ki bütün bedenim sarsılıyordu sanki. Bir adım yaklaştım ona doğru. Beni henüz görmemişti fakat beni hissetmişti. Çünkü beni hissettiğini. Değişen duygu değişimlerini hissedebiliyordum. 

GüherçileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin