Bölüm 17: Gitmene İzin Vermeyeceğim ㊁

477 54 294
                                    

Lana Del Rey - Young And Beautiful

Önceki bölümü okumayı unutmayın, zira iki bölüm birden attım bu sefer. Diğerinden başlayın.

.....

Gözleri önünde, demirden parmaklıklı hücrenin karşısında duran Xia Yue, elini havaya kaldırıp sol taraftan sağa doğru hareket ettirdi, ve onun el hareketiyle birlikte soldan sağa doğru mavi renkte ışıklar ortamın belirli yerlerinde yanmaya başladı. İçersi mavi bir renkle aydınlandığından dolayı Shen Qingqiu artık bir şeyleri görebiliyordu. Bu parıltıya alışmak için gözlerini daralttı, sona bu ışıkların zemin hariç bulundukları yerin duvar ve tavanında uzanan muhtemelen bir ağaç kökü yahut sarmaşıkların çiçeklerinden geldiğini keşfetti. Çiçekler mavi renkle parlayıp etrafı aydınlatıyordu.

"Nasılsın Shen Qingqiu? Güzel uyudun mu?" Xia Yue hücrenin önünde ellerini arkasında birleştirerek konuştu.

Shen Qingqiu başını bir yana çevirip alaylı bir hıhlama çıkardı. "Payidar hayatımda bundan daha rezil bir uyku çekmedim." Dedi dürüstçe.

Xia Yue, "Oh. Ama o kadar huzurlu görünüyordun ki uyurken, seni uyandırıp mutluluğunu bozmak istememiştim." dedi.

"Hiç şekerli bir şeyin var mı?" Shen Qingqiu ciddiyetle sordu.

Xia Yue'nin ifadesi okunamıyordu. Sadece başını yana eğdiğini gördü. "Ne yazık ki, tatlı sevmem. Neden sordun?"

Shen Qingqiu fütursuzca gülümseyerek, "Şu çirkin maskeni ne vakit görsem, dilimde mayhoş bir tat oluşuyor da. Ama sanırım ne yersem yiyim onu görmeye devam ettikçe geçmeyecek." dedi.

Xia Yue hücreye adım atıp bilfiil parmaklıkların içinden geçti. Shen Qingqiu içinden hassiktiri koyverdiği sırada, birkaç adımda karşısına geldi. "Ne kadar cesursun." Dedi ona doğru eğilirken. "Bir anda başını bedeninden sökebileceğimden korkmuyor musun?"

Shen Qingqiu ciddiyetsizce tebessüm edip, "Bunu yapacak bir çok fırsata sahip değil miydin?" diye geri sordu.

Xia Yue geri doğruldu elleri arkasında birleşmiş bir biçimde, arkasını dönerek adımlarken, "Doğru. Hakikaten zekisin. Ama ben fevri bir insanım. Sağım solum belli olmaz anlayacağın." diye konuştu.

Shen Qingqiu onu kâle almayarak Luo Binghe'ya bakmak niyetiyle başını sağına çevirdi. Fakat pek uzakta olmayan kuvvetle muhtemel olarak demir parmaklıkların olduğu yerin önünü, yoğun bir duman şeklinde duvar engelliyordu. Shen Qingqiu nihayet bu genzini yakan tütün kokusunun kaynağını bulmuştu, fakat içi hiç de rahatlamamış tam aksine gönlüne huzursuz hissetmesine sebep olacak bir kurt düşmüştü, hatta bunca vakittir sesini çıkarmayan Luo Binghe dolayısıyla bu kurt kalbini kemirmeye başlamıştı.

Başını Xia Yue çevirip, soğuk bir tonda, "Bu dumanla ne yapmaya çalışıyorsun? Sakın ona bir zarar vermeyi düşünme." dedi.

Xia Yue suskun kalarak yalnızca derin, boğuk bir tonda güldü. Böylece Shen Qingqiu'nun gözleri endişeyle büyüyüp başını hızla sağına çevirdi, "Binghe! Orada neler oluyor?! İyi misin?!" diye bağırdı. Halen bir yanıt alamayınca, "Binghe! Bana cevap ver! Neden konuşmuyorsun?!" diye haykırmaya devam etti.

Xia Yue sıkıntılı bir nefes verip Shen Qingqiu'ya döndü. "O burayı ne görebilir ne de duyabilir. Yalnızca görmesi gereken şeyi görüp duyuyor. Çirkin sesinle bağırmayı kes."

Shen Qingqiu dişlerini gıcırdatıp ellerini sallamış, zincirleri çınlatmıştı. "Ona büyü mü yapıyorsun?! Ne gösteriyorsun lanet olası!!!" Diye öfkeyle bağırdı.

I Won't Let You Go ✓SVSSS [ғᴀɴғɪᴄᴛɪᴏɴ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin