Bölüm 2

7.6K 420 37
                                    

Gözlerimi yavaşça açtım. Gözüne fener tutulan saftirik tavşan gibi kalakaldım. Daha sonra acıyla gözlerimi yumdum ve ovuşturmaya başladım. Lanet olası gümüş...

Homurdana homurdana yatağımdan doğruldum . Belimin bir karış üstünde biten kahverengi, kıvırcık saçlarım,  dün taramadan yattığım için bana küsmüşlerdi. Az sonra canımı çok yakacaklardı. Hala erken uyanmış olmanın huysuzluğunu yaşıyordum. Ama şehre inip acilen almam gereken şeyler vardı. Örneğin odamı asla parlak göstermeyecek bir siyah boya gibi. Lavobada yüzüme suyu hızla çarparken uyanmaya çalışıyordum. Sanırım hayatta en zorlandığım şeylerden biri uyanmaktı. Bu herkes için geçerli bir şeydi aslında ama benimki biraz daha üst seviyelerdeydi. Psikologuma göre bunun sebebi hayattan zevk alamamamdı. O keltoş adamı hatırlayınca ister istemez gülümsedim. Tanrım, sabah sabah mutlu olmak için psikologumu mu hatırlamam gerekiyor?

Çekmeceyi alt üst ederek üzerime giyebileceğim beyaz bir tşört ve bol bir şort bulmuştum. Dizime gelen bir şort olduğu için fazla üşümeyeceğimi düşünüyordum. Çünkü hava sabah saatlerine göre bile çok sıcaktı.

Islık çalarak merdivenlerden hoplayarak indiğimde karşımda beni onaylamayan bir adet Nancy buldum.

Ona masumca gülümseyerek "Günaydın. " dedim. Babaannem her zaman bana melek yüzlü şeytan derdi. Sanırım bahsettiği şey tam olarak buydu. Nancy, bir anda afalladı ve kendisini gülümserken buldu. Bana karşılık verirken kahvaltı yapmak isteyip istemeyeceğimi sordu. Gözüm sağ bileğimdeki saate kaymıştı. Babaannemin hediyesiydi ve oldukça uzun zamandır takıyordum. Akrep yediyi gösterirken yelkovan daha altıya bile gelmemişti. Öğlen yemeye alışık olan midem kesinlikle bunun iyi bir fikir olmadığına karar verdi.

"Hayır, teşekkür ederim Nancy. Ama sanırım kahvaltıyı şehirde yapacağım. " dedim ve bileğimden yukarıya tırmanan saati şıngırtadarak bileğime inmesini sağlarken ayakkabılarımı giymeye koyuldum.

Kapıya çıktığımda bir at arabası değil de normal bir araba bulduğum için mutlulukla gülümsedim.

Kendimi arabaya attığımda rahat bit nefes verdim. Dilimle kuruyan dudaklarımı yaladım ve yola koyuldum. Son günlerde çok fazla susuyordum. Ağzımın içi bir çölü anımsatıyordu.

Boş otoyolda ilerlerken babamı aramaya karar verdim. Malikaneye vardığında beni ara demişti ama tabii ki b12 eksikliği olan ben hemencecik unutuvermiştim. Şu an hatırlamam bile bir mucizeydi. Israrla çalan telefonum ne yazık ki cevap bulamamıştı. Ne kadar da sorumlu bir ebeveynim var. Büyük ihtimalle araştırma yaptığı büyük kitabın üzerinde uyuyakalmıştı.

Beni buraya yollama sebeplerinden biride o gelmeden önce kurt yuvalarını tespit etmem gerekiyordu. Erkek kurt yavrularında ödip kompleksi* olup olmadığını bulmaya çalışıyordu. Kısaca babam kafayı yemişti.

Yokuş aşağı inerken birazcık daha yola dikkat etmem gerektiğine karar vermiştim. Çünkü bu eski ve uzun zamandır kullanılmayan yolda karşınıza aniden bir çukur çıkabiliyordu. Ve tekerleğin sağa sola sıkışması isteyeceğim en son şey bile değildi.

Yola devam ederken gördüğüm ıslaklık başta yanılsama diye düşünmüştüm. Ama araba beyaz çakıl taşlı yola geçtiğinde olayın hiçte düşündüğüm gibi olmadığını anlamam çok zor olmamıştı. Arabayı ani bir frenle durdurdum. Aman Tanrım!  Bildiğin kan izleriydi bunlar. Arabadan levyemi de alarak aşağıya indim. Arabanın lastiklerine parmağımı değdirdim. Bulaşan kan hala sıvı haldeydi. Yani pıhtılaşmamıştı ve bu yaralının yakınlarda bir yerde olduğunu söylüyordu. Gözüm sağ taraftaki ormanda takılı kaldı. Cidden orayı girmeyi düşünmüyorsun değil mi? 

KURT ADAM:ALFAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin