Art 🖌

873 124 64
                                    

Clary'nin kapısını çalıp odaya girdiğimde elindeki deftere bir şeyler karaladığını görmüştüm.

"Alec, sen mi geldin?" Deyip hızlıca elindeki şeyleri yana bıraktı.

"Resim mi çiziyordun?"

Clary'nin resim konusunda üstün bir yeteneği vardı. Bunu kullanmayı da çok severdi.

"Evet. Ben... şey. Magnus'u çizmeye çalışıyorum ama benzedi mi emin olamadım." Deyip önünde duran çizimlere bakmaya başlamıştı. "Sence benzemişler mi?"

Onun yanına ilerledim ve köşeye geçip oturdum.

"Bakayım." Deyip resimleri kucağıma çekmiştim. "Baya benzemişler, ellerine sağlık."

"Bir gün buraya gelirse ona hediye edeceğim. Sanırım en çok da bu benzedi." Deyip elindeki kağıdı bana uzatmıştı.

"Evet, gözleri çok benzemiş." Deyip kağıdı kucağıma çektim. "Bunu ben alabilir miyim?"

"Alabilirsin elbette, bu beni mutlu eder."

"Çok güzel çizmişsin Clary. Sanırım sen de onu çok özlüyorsun."

Clary başını olumlu anlamda sallayıp sonrasında iç çekmişti.

"Ben gerçekten... çok yakın bir arkadaşımı kaybettim. Isabelle benim için her zaman kardeş olmuştur ama benim hiçbir zaman bir erkek arkadaşım olmadı. Magnus bu eksikliği gidermişti. Benim kendimi sevmemi sağladı, dünyaya daha pozitif bakmamı. Jace konusunda beni destekleyen ilk kişiydi. Dışarıda öylece ağlarken yanıma gelip beni teselli eden de oydu. Ben çok çaresizdim ve o bana çok iyi gelmişti. Güzelliğimi fark etmemi sağladı, kendime daha fazla güvenmemi. Jace ile birlikte olduğumu ağlayarak ona anlatırken bile kendimden nefret etmememi ve ayakta kalmamı sağlamıştı."

"Onun hayatını mahvettim." Deyip resme bakarak iç çekmiştim. "Beni sevmekten başka bir şey yapmadı. Beni korumaktan, yanımda olmaktan başka bir şey yapmadı. Çıkarsız ve saf bir şekilde sevdi."

"Evet öyle yaptı."

"Ona evlenme teklifi edecektim. O saldırı olmasa.."

"Büyücü olduğunu evlilik teklifinden sonra öğrensen daha kötü olmaz mıydı? Sakladığı için daha da sinirlenmez miydin?"

"Daha kötü olurdu, orası kesin. Ama... ama hamile olduğunu birlikte öğrenirdik en azından."

"Bence artık bunları düşünme, ben inanıyorum Magnus'un döneceğine. O seni çok seviyor."

"Dönse ne değişecek ki? Yine bir şekilde kırarım ben onun kalbini. Bir keresinde odama gelip bana sürpriz yapmak için akşam yemeği masası hazırlamıştı ve..."

"Biliyorum o günü."

"Diana vardı, bizi duymuştu. Sinirim Magnus'a değildi ve haksızdım. Üstte çıkmam lazımdı. Masayı dağıtıp ona kızmıştım o yüzden. Nasıl irkilmişti, üzülmüştü... gelirse yine aynıları olur Clary. Yine bir şeye sinirlenir ondan çıkartırım hıncımı. Ya gerçekten sevmiyorsam onu, bu ona haksızlık değil mi?"

"Bence bunları düşünmek için şu an erken." Deyip elini omzuma koydu Clary. "Sana tek bir soru soracağım. Magnus bir an çıkagelse, çocuğumuzu sana vereceğim ama ben gideceğim tamamen dese ne yapardın? Kabul mu ederdin?"

"Kabul ederdim." Dedim hiç düşünmeden.

"Peki sana, çocuğumuzu kaybettim ama sana dönmek istiyorum dese... bunu kabul eder miydin?"

Bu sefer soruyu düşünmek zorunda kalmıştım.

"Bilmiyorum. Sanırım... kabul ederdim."

"Emin misin?"

"Kafamı karıştırıyorsun şu an."

"Sen onu değil çocuğunuzu istiyorsun Alec, şu an daha bir emin oldum."

Clary bunu dedikten sonra yataktan kalkmıştı.

"Kabul ederdim, son cevabım bu."

"Beni ikna etmeye çalışma Alec, kendini ikna etmeye çalış. Cevabı en iyi sen biliyorsun."

....

3. Kişi ağzından:

"Anne! Anne şuna bak."

Magnus adeta koşarak annesinin yanına gitmişti. Karnı artık oldukça belirgindi.

"Sorun mu var bebeğim?"

"Hareketi... hareketini hissediyorum." Deyip elini karnına koydu. "Sen de baksana.'

Annesinin elini çekip karnı üstüne koydu.

"Harika, minik prenses tekme atmaya başlamış."

"Babama da söylememiz lazım bunu." Deyip heyecanlı heyecanlı konuştu Magnus. Sonrasında bir anda yüzü düşmüştü. "Keşke... Alec'e de gösterebilsem..."

"Yanında olsun isterdin değil mi?"

"Bazen istiyorum." Deyip arkadaki yatağa oturdu Magnus. "Bazen de istediğim için kendime kızıyorum."

"Onu seviyorsun, elinde olmadan seviyorsun. Bu da bazı zamanlar aptallık yapmana neden oluyor."

"Onu çocuğundan uzak tutamam, bu bencillik." Deyip ayaklandı Magnus. "Sadece birkaç dakikalığına onun yanına gideceğim. Bunu bence o da hissetmeli."

Elini karnında dolaştırırken demişti bunu.

"Bence doğru bir şey yapıyorsun."

"Birazdan dönerim." Deyip annesine sıkıca sarıldı Magnus. "Bana şans dile."

"Şans seninle olsun."

Magnus küçük bir gülümsemeden sonra elini havada sallayarak bir portal oluşturdu. Karar değiştirmeden de içinden hızlıca geçmişti.

Tanıdığı odaya geldiğinde Alec'i uyurken bulmayı beklemiyordu. Alec uyumayı sevmezdi, geceleri bile fazla uyumazdı.

Arkasındaki portal kapısını kapadı, büyü ile odanın kapısını da kilitlemişti.

Oda hala aynıydı, kasvetli ve karanlık.

Ne olursa olsun bu odayı özlemişti.

Kendine geldikten sonra zorlukla birkaç adım attı ve yatağa yaklaştı. Alec uyurken gereğinden fazla masum gözüküyordu.

Seslenip onu uyandırmak istemiş olsa da bunu yapamadı. Şu an... gerçekten onunla yüzleşmek istiyor muydu?

Ya tekrar kalbini kırarsa?

Yavaşça yatağa oturdu. Alec sırt üstü yatıyordu ve yüzü normalde olduğu gibi ciddi bir ifadeye sahipti.

Adam akıllı güldüğü bir an yoktu zaten. Uykusunda bile aynıydı.

"Seni uyandırmalı mıyım?" Deyip sesli bir şekilde yutkundu Magnus. Elini yavaşça onun yüzüne doğru çıkarmış ama dokunmadan elini geriye çekmişti.

"Ben ne yapıyorum, burada olmamam lazım. Bu kadar aptallık benim için bile fazla."

Hızlıca yataktan kalktıktan sonra tekrar Alec'e bakmıştı. Onu bırakıp gitmek çok zordu.

"Seni hala seviyorum ve bu beni çok zorluyor."

Bunu dedikten sonra derin bir nefes alıp arkasını ona döndü ve bir portal açtı. Portaldan geçmek için tüm cesaretini toplamaya çalışıyordu şu an.

"Magnus?"

Duyduğu sesle yerinde çakılı kalırken kalbinin ağzında atmaya başladığını hissetmişti. Zor da olsa kafasını yana çevirip ona şaşkın gözlerle bakan Alec'i görmüştü.

Keşke buraya hiç gelmeseydi...

....

Oy çok heyecanlı

Should See Me in the CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin