3. BÖLÜM: İLK HEDEF

24 5 0
                                    

Hikaye hakkındaki tahminlerinizi yorumlarda belirtmeyi ve oy vermeyi unutmayın. 

Halsey - You Should Be Sad

BÖLÜM 3

Polisler gittikten sonra eve girmiştik Gizemle beraber, Belinay'ın diğer arkadaşlarını bekliyorduk. Kamera kaydı yok olduğu için polisler söylediklerime inanmamışlardı ama ısrarıma dayanamayıp araştıracaklarını söyleyerek gitmişlerdi. Yani kardeşimi bulmak zorundaydım.

Gizem, mutfakta bıraktığım salatayı bir dilim ekmek ve bir bardak suyla bana getirirken kafamı iki yana salladım, canım bir şey yemek istemiyordu ki. Kardeşim kim bilir ne haldeydi, ben nasıl yemek yerdim?

"Abla, biliyorum üzgünsün ama onu aramak istiyorsak güçlü olmalıyız tamam mı? Yorgunluktan düşüp bayılırsan ona faydan olmaz." Tepsiyi kucağıma bıraktıktan sonra kendine hazırladığı küçük sandviçi yiyen Gizem'e baktım. Evden apar topar çıkmış olmalıydı, eşofmanlarıyla gelmişti çünkü Gizem markete bize hazırlanıp giden bir kızdı.

Söylediklerinde haklı olduğunu biliyordum bu yüzden çatalımı elime alıp salataya daldırdım. Midem saatlerdir boştu, gelecek herhangi bir duygu patlamasına kesinlikle hazır değildi vücudum. Dolu gözlerimle yavaşça salatamı yerken karşımda oturan Gizem'in gözlerinin bende olduğunu hissettim. Bakışlarımı kaldırıp ona döndüğümde yakalandığını fark edip kafasını cama çevirdi, bir şey söylemek istiyordu.

"Söyle Gizem." Ellerini ovuşturdu ve koltukta gergince öne doğru kaydı. "Biz evde niye bekliyoruz anlamadım. Yani çıkıp arasak, gören birileri var mı sorsak. Onu kaçıranlar öylece eve gelip bırakmayacak herhalde." Tepsiyi yanıma bıraktım ve şarja taktığım telefonuma uzandım.

"Bana ulaşacaklardır." Sözlerime bir anlam yükleyememiş olmalı ki, kaşlarını çattı ve yanıma geldi. "Nereden biliyorsun?" Dediğinde omuz silktim. Biliyorum çünkü istedikleri benim, Belinay değil. Cevap vermeyeceğimi anladığında üstelemedi, salondan çıkıp banyoya girdiğini duydum.

Kapattığım perdelere ilerledim ve bir kenarından açıp sokağa baktım, her şey normal görünüyordu. Zaten yaşlı kesimin bulunduğu bir sokaktı, sakin olurdu genelde. Ay tepedeydi, sokak lambaları yanıyordu, ağaçların yaprakları esintiyle birlikte sallanıyordu. Ellerinde poşetlerle evlerine giren karşı komşularım vardı sadece sokakta, her şey olması gerektiği gibi; normaldi.

Sinirle perdeyi kapatacağım sırada, sokağın başındaki araba dikkatimi çekti. Burada uzun süredir yaşadığımdan herkesin arabasını tanırdım fakat bu yabancıydı. Etraf bir anda kararmıştı sanki, içinde biri var mıydı kestiremiyordum. Hızla dış kapıya adımladım, Gizem arkamdan seslenmişti fakat beklemeden sokağa attım kendimi. Koşmuyordum ama adımlarım oldukça hızlıydı ve artık emindim, şoför koltuğunda biri oturuyordu.

Arabaya yaklaşmama az bir mesafe kala, arabanın motoru çalıştı. Hızla yanımdan geçerken, son anda kenara çekilmemle altında kalmaktan kurtuldum. Spor arabanın arkasından dönüp bakarken, bahçe kapısında beni bekleyen Gizemle kesişti bakışlarımız. Şaşkın bir şekilde bana bakan gözleri, arkamda bir yere çevrildiğinde bende onunla birlikte döndüm.

Arabanın çıktığı yerde bir kutu duruyordu.

Korku dolu adımlarla kutunun yanına ilerledim, sokak her zaman olduğundan daha sessiz geliyordu kulağıma. Bu yüzden arkamdan gelen Gizem'in ayak seslerini duyabiliyordum, ya da kalp atışlarımın sesiydi.

Kutuya eğildiğim sırada Gizem koluma dokundu, "Dikkat et." Dedikten sonra ayağıyla kutuyu dürtüp ağırlığını ölçtü. Boştu neredeyse. Kaşlarını çatarak bana döndüğünde, daha fazla beklemedim ve eğilip kutuyu aldım. Gümüş renkli, avuçlarımın içini dolduracak büyüklükte bir kutuydu.

Ayın Kayıp RuhuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin