0.2

1.1K 112 132
                                    

''Selam Jaehyun.''

Gözlerimi kırpıştırarak kapıda duran kişiye baktım, şu an rüyada mıydım yoksa karşımda tüm güzelliğiyle durmuş bana gülümseyen kişi Taeyong muydu?

Şaşkınlıktan dilimi yutmuş gibi hissediyordum, ağzımı aralayıp bir şeyler söylemek istiyordum fakat bu mümkün değildi, Taeyong'un şu an dairemin önünde bana gülümsüyor olması gerçek dışı bir durumdu. Uykuya dalmış ve bir rüyanın içine mi düşmüştüm yoksa?

''Jaehyun.'' Taeyong elini suratıma doğru salladı. ''İyi misin?''

Hayır iyi değildim, nasıl iyi olabilirdim ki? Şaşkınlıktan ve beynime hücum eden utanç duygusuyla kıpkırmızı kesildiğime emindim fakat sessizliği bozmam gerekiyordu.

''T-taeyong... burada ne işin var?''

Taeyong sorduğum soruyla hafifçe gülümsedi. ''İçeri davet etmeyecek misin?''

Söylediği şeyle hızla kenara çekildim içeri girmesi için alan yaratırken.

Taeyong daireden içeri adımlarken ben hâlâ bunun gerçek olup olmadığını sorgulamakla meşguldüm, beynimin içi kaos alanı gibiydi.

Taeyong kendini bulduğu koltuğa atmış rahat bir tavırla üzerindeki paltoyu ve şapkayı koltuğun kenarına bırakırken, ben de terli ellerimi stresle şortuma silmiş, ''Kahve ister misin?'' diye sormuştum gergince.

Taeyong onaylar tarzda kafa sallarken, ''Sert olsun.'' dedi arkasına yaslanırken.

Kafamı belli belirsiz sallayarak kaçar adımlarla mutfağa geçtiğimde tuttuğum nefesimi verdim stresle. Ellerim titriyor, kalbim deli gibi atıyordu. Bunun yaşandığına inanamıyordum. Lee Taeyong'un şu an burada benim koltuğumda işi neydi? Çocuklar muhtemelen benim deli olduğumu düşünecek ve bana inanmayacaklardı fakat bu gerçekti, Taeyong şu an içerideydi.

Bakışlarım tedirgince etrafta dolaşırken kahve makinesini görmemle düşüncelerimden sıyrılmış ikimiz için birer kahve yapmak için kahve makinesine yönelmiştim. Çocuklara bu durumu nasıl anlatacağımı sonra düşünebilirdim.

Kahve makinesini çalıştırırken, Taeyong'un birileriyle telefonda konuştuğunu duyar gibiydim, çekimi ertelemekle ilgili bir şeyler konuşuyordu, buraya gelmek için mi çekimi erteletmişti yoksa? Bu mümkün müydü?

''Siktir.'' Dalgınlıktan sıcak kahveyi fincan yerine elime dökerken acıyla bağırmış, parmağımı dudaklarıma götürmüştüm. Acıdan gözlerimi yummuştum ki Taeyong'un merakla mutfağa geldiğini ve dudaklarımın arasındaki parmağımı elleri arasına aldığını biraz geç fark etmiştim.

''İyi misin, çok acıyor mu?''

Elimi suyun altına sokarken kaşları çatılıydı. Canımın acısını almak istercesine usulca suyun altındaki parmağımı okşuyordu. Şu an sadece parmağım değil de vücudumun her yeri yanıyordu sanki, sanki baştan aşağıya alev almış gibiydim...

Benim gözlerim dikkatle onu süzerken, Taeyong suyu kapatmış, kenardaki kağıt havlulardan biriyle ellerimi kurulamıştı.

''İyi misin?''

Kafamı usulca sallayarak onayladım. Gözlerim kahve makinesine kayarken, ''Ben yaparım.'' demişti. ''Sen geç hadi.''

Taeyong'u mutfakta bırakırken onun ne kadar kibar ve düşünceli olduğunu düşünüyordum. O gerçekten de benim hayran olduğum adamdı. Her şey tamamdı fakat hâlâ neden burada olduğunu merak ediyordum...

Taeyong elinde iki kahveyle yanıma adımladı. Elindeki kremalı kahveyi benim önüme sade kahveyi de kendi önüne bırakmış ve karşımdaki koltuğa oturmuştu.

''Normalde de bu kadar sessiz misin?'' diye sordu kahvesini eline alırken. ''Hayranım olduğunu sanıyordum?''

Ne bekliyordu ki? Boynuna atlayıp dudaklarına yapışmamı mı? Evet ben de böyle yapmak isterdim fakat o kadar deli cesaretli değildim.

''Her gün evime hayranı olduğum kişi gelmiyor o yüzden biraz gerginim.''

Gergin olmamın sebebi Taeyong'un burada olması değildi aslında, ona hissettiğim çekimdi beni geren şey.

''Gergin olman kendini yakmandan belli.''

"Seninle uçuk kaçık şeyler hayal eden bir fanın yanında olmaktan rahatsız değil misin?''

Taeyong sorduğum şeye sırıtırken, ''Çok değil.'' demişti. ''Belki o uçuk kaçık fikirler benimde hoşuma gitmiştir?''

Gözlerim şaşkınlıkla Taeyong'un üzerinde gezinirken, ''Beni nasıl buldun?'' diye sordum söylediği şeyi geçiştirmek için.

Oturduğu yerde arkasına yaslandı rahatça. ''Seoul Üniversitesinden Jung Jaehyun, sana ulaşmak biraz zahmetliydi fakat değdi sanırım?''

Söylediği şeyle kaşlarımı çattım, gittiğim üniversiteyi bile nasıl bilebilirdi ki?

''Peki neden geldin?''

Sorduğum soru hoşuna gitmiş olmalıydı. Hafifçe öne doğru eğilerek, ''İstediğin şeyi vermek için?'' demişti soğuk bir sesle. Sesi öylesine soğuk ve derindi ki beni adeta oturduğum yere çivilemişti. İstediğim şey neydi? Taeyong'un bana dokunması ya da beni öpmesi mi?

Beynime doluşan şeyler tekrar kızarmama ve terlememe sebep olmuştu. Vücudum karıncalanırken, ''B-ben ne demek istediğini anlamadım tuvalete gitmem gerek.'' diyerek aceleyle kalkmıştım oturduğum yerden, fakat Taeyong'un bir hışım bileğimi tutması ve beni kendine doğru çekmesiyle kendimi koltukta yanında bulmuştum.

''Bak Jaehyun dürüst olacağım.'' Alnıma dökülen küçük tutamları geriye doğru ittirirken söylemişti bunu. ''Günlerdir aklımdan çıkmıyorsun. Senin bana karşı hissettiğin şeyleri bilmek ise ölüm gibi. Yazdığın o şeyleri okuduğumdan beri seni istemekten alıkoyamıyorum kendimi.''

Adeta beynim uyuşmuştu duyduğum şeylerle. Ölmüş ve cennete düşmüş olma olasılığım şu an Taeyong'un gerçekten karşımda durup bana bunları söylüyor olma olasılığından daha yüksek geliyordu gözüme. Duyduğum şeyleri idrak etmekte zorlanıyordum. Hele şu an yüzüme doğru eğilen ve gözlerini birbirine bastırdığım dudaklarıma sabitleyen Taeyong hepten zorluyordu beni.

''Sana istediğin şeyi vereceğim Jaehyun bana, ne istediğini söyle sadece.''

⸻ ♡ ⸻

⸻ ♡ ⸻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
you are just a fan // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin