Selam herkese! Arkadaşlar emek harcayarak yazıyorum lütfen yorum veya vote yaparsanız çok sevinirim. Elbette emeğimizin karşılığı bize mutlu edecektir.
Yazardan
Ezra, Firuze Hanımı kaldırdıktan sonra tüm ev ahalisi kalkmıştı. Ezra o haliyle bile Alex'i düşünmüş Aslı'nın onunla kalmasını istemişti. Aslı itiraz edip kendisinin onlarla gitmek istediğini söylediğinde Alex'i Hatice Hanıma bırakıp hastaneye gittiler. Doktorlar Ezra'yı acilen ameliyata almışlardı. Ahmet ve Aslı Cihan'a ulaşmaya çalışıyorlardı ama nafile. İzzet Bey ve Menekşe Hanım birbirlerine sarılmış avunmaya çalıştılar. Hepsi doktorlardan gelecek iyi bir haberi bekliyorlardı. Saatler sonra doktor ve hemşireler ameliyathaneden çıktığında hepsi merakla doktorun önünü kesti. Aslı endişeyle sormuştu: "Doktor Bey Ezra nasıl?"
"Kendisi çok iyi, büyük bir ameliyat geçirdi o yüzden dinlenmesi için odaya aldık." Hepsi derin bir oh çekmişti. Firuze Hanım araya girip:
"Bebek nasıl doktor?" diye sordu. Doktor merakla bakan hasta yakınlarından gözlerine kaçırmıştı.
"Başınız sağ olsun" duydukları cümle ile kahrolmuştu hepsi. İzzet Bey koltuğa yığılmıştı. Aslı ve Menekşe Hanım ona bakarken, Firuze Hanım ve Ahmet de ondan iyi değildi. Doktor gittikten dakikalar sonra Cihan gelmişti hastaneye. Güneşin doğmasına az zaman kala telefonuna gelen aramaları ve mesajları görür görmez hastanede almıştı soluğu. Darmadağandı. Saçları birbirine geçmiş, gömleğinin yakası açılmış, pantolonundan dışarı çıkmıştı. Perişan haldeydi. Koridorda ailesini görünce koşarak yanlarına gitti.
"Ezra nerede? İyi mi?" Karısı için endişelendiği her halinden belliydi. Onu ilk gören Firuze Hanım karşısına geçip "Neredesin sen?" diye hesap sormuştu. "Yenge Ezra nerede? Onu görmem lazım."
İzzet Bey torununu öyle görünce acısını unutup hızla ayağa kalktı ve karşısına geçti. "Dede-" Cihan dudaklarından dökülen kelimeler suratına yediği tokat ile yarım kalmıştı. Başı bir yana savrulurken İzzet Bey "Karın içeride can çekişirken sen neredeydin? Yazıklar olsun sana! Benim senin gibi torunum yok!" Cihan'ın gözlerinden yaşlar istemsizce firar ediyordu. Haklıydı dedesi. Utancından başını yerden kaldırmamıştı. İzzet Bey Cihan'ın yakasından tutup geriye iterek bir kez daha konuştu. "Leş gibi içki kokuyorsun. Defol! Ayılmadan gelme. Ahmet götür şunu gözüm görmesin!" Cihan geriye doğru sendelenince Ahmet onu tutmuştu.
"Dedem sakin ol, tansiyonun çıkacak." Aslı da endişeliydi. Ahmet, Cihan'ın omuzlarından tutup dışarıya götürmek istemişti ama Cihan ondan kurtulup öne çıkarak dedesine baktı: "Karımı görmek istiyorum. Onun ve bebeğimin iyi olduğunu öğrenmeden hiçbir yere gitmem!" İzzet Bey başını çevirmiş Cihan'a bakmamak için uğraşıyordu. Cihan bir şeyler olduğunu anlayınca diğerlerine baktı. Hepsi sessizdi. Olanları Cihan'a nasıl anlatırız diye düşüyorlardı.
"Ne? Ne oluyor, neden öyle bakıyorsunuz? Bir şey mi oldu ona? Ezra'ya bir şey mi oldu? Bir şey söyleyin, Ezra iyi mi?" Cihan cevap isteyen gözlerle ailesine bakıyordu. Kimse bir şey söylemeyince Menekşe Hanım oturduğu yerden kalkıp Cihan'ın karşısına geçti.
"Oğlum.. Sakin ol önce. Gel, otur şöyle." Omuzlarından tutarak onu yanına oturttu.
"Anane, bak korkutma beni. Ezra'm iyi mi?" Cihan iyi bir haber beklercesine bakıyordu. Öyle korkuyordu ki onu kaybetmekten...
"Ezra iyi, bir şeyi yok" Aldığı cevap iyi derin bir nefes almıştı. Ellerini yüzüne kapatıp "Çok şükür" diye fısıldadı. Gülümsüyordu. Karısının iyi olduğunu duyunca çok sevinmişti tabi. Başını ananesine yeniden dönünce üzgün olduğunu görmüştü. Yüzünde ki gülümseme yavaş yavaş solarken kaşları çatılmıştı. Bir sorun olduğunu anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR-İ AŞK (TAMAMLANDI)
Novela Juvenil25/05/2020 Bir gün uyandığınızda kendi yatağınızda olmadığınızı anladığınız zaman ne yapardınız? Kaçardınız değil mi? Ezra da onu yaptı. Kaçmaya çalıştı kaderinden, onu kendine hapseden kaderinden. Cihan'dan... - "Dışarı çık, yoksa!" "Yoksa ne?" Ezr...