Evet bölümler çok çok geç geliyor, ama bunun bir sebebi var. Gerçekten sağlam sponsorlar buldum ve hikayeyi mükemmelleştirmek için en baştan düzenliyorum. Kurguda hiç bir değişiklik yapmamış olsam da bu işlem gerçekten çok zaman aldı. Hikaye şu an word de 38 sayfayı bulmuş durumda ve hepsini en baştan iğne oyası gibi işlemek gerçekten sıkıcı ve yorucu bir süreç arkadaşlar. Anlayışınız için teşekürler ^.^
5. Bölüm:
Motor gürültüsünü duyuyordum. Alet her saniye daha hızlı dönüyormuş gibi hissediyordum. O kadar kötüydü ki öldürülmeyi yeğlerdim.
Camları neden siyaha boyadıklarını anlamıştım, eğer çevremi görebilseydim muhtemelen korkudan bayılırdım veya kriz geçirebilirdim.
Bedenim sürekli sarsılıyordu, kafamı tutabilmek için sürekli kaslarımı sıkmaktan her yerim ağrımıştı. Kollarımı kemerlerin arasından geçirmiş, emaneten de olsa sabitlemeye çalışmıştım.
Bir anda bulunduğum araç baş aşağı olan pozisyonundan kurtularak, düz bir şekilde tam karşıya ilerlemeye başladı. Artık daha derinlere inmiyordum. Bu da bir gelişmeydi.
Karanlığın hüküm sürdüğü dakikalarda hiçliğe terk edilmiş gibi hissediyordum. Igor Golubev ’in ve şu Japon çocuğun güvenilir hiçbir tarafı yoktu, beni ölüme sepetlemeleri olasıydı. Fakat bulunduğum durumda onlara inanmam ve kurtarılacağımı düşünmem gerekiyordu. Umutsuzluğa düşmek kaybetmekle eş değerdi.
Zaman geçmiyordu, çarkların birbirine sürterek çıkardıkları hışırtı hissizliğe açılan yolda çalınan bir şarkı gibiydi. Bilincim, parmaklarımın arasından kayıp gitmek üzereydi.
Ağlıyordum, gözyaşlarım kaskın yüzeyinde birikmişti. Her şeyin bitmesini istiyordum, sıkıcılığında şikayet ettiğim eski yaşamıma dönmek tek arzumdu. Bahsettiğim geçmişteki zaman dilimi ailemin hayatta olduğu anları da kapsıyordu. Onları çok özlemiştim, destekleri olmadan sokağa bırakılmış yavru köpekten üstün değildim.
Annemin ışıldayan gülümsemesini tekrar görmeyi; sevecenliğiyle, arasında kaybolduğum karanlığı def ederek bana sımsıkı sarılmasını istiyordum. Bilmiyordum, ne yapmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Aslında bulunduğum durum tanıdıktı; yaşadıklarım, evlat edinilmeden önceki sefil hayatımı anımsatıyordu. Şu an, gerçek anne babasının nerede olduğunu bilmeden her rüzgarda başka yöne savrulan o eski küçük kızdım. Geçmişime dair tek bildiğim ırkım ve adımdı. Sokakların samimi karşılamasına boyun eğerek ölmeye hazır olan bir ufaklık, küçüklüğüm.
****
Araç tekrar duruşunu bozarak, kazıcı parçası yukarı bakacak şekilde yön değiştirdi. Bu, artık yolculuğumun bitmeye yaklaştığının habercisiydi. Yüzeye doğru ilerliyordum.
Gerginlik eşliğinde akıp giden dakikalardan sonra araç, şiddetli bir sarsılmayla durdu. Yolculuğu boyunca sabit tuttuğum ellerim o an kontrolümden çıkarak alete çarptı. O kadar sert vurmuştum ki kanaması muhtemeldi.
Parmaklarımı kaplayan acıyı umursamayarak bir süre bekledim. Hiçbir şey olmuyordu. Bunun üzerine sayısız emniyet kemerini tek tek açtım ve özgürlüğün getirdiği sarhoşlukla kaskı çıkardım. Boyunluğu da bir kenara fırlatıp ayağa kalktım ve o an araç düz bir pozisyonda olmadığı için, aracın aşağıda kalan arka kısmına doğru kayarak metal gövdesine çarptım. Eğim o kadar fazlaydı ki ayakta duramıyordum.
Karanlıktı, çevremde ne olduğunu göremediğimden herhangi bir yere ulaşmak umuduyla, yığıldığım yerden sağa doğru sürüne sürüne ilerledim. Kısa bir süre sonra kavisli bir çıkıntı karın boşluğuma çarptı ve nefesim kesildi. Kapanmaya yüz tutmuş yaramın üzerine gelmiş ve gerçekten acımıştı. Ellerimle çıkıntıyı yokladım, daha çok kulpu andırıyordu. Kulpun çevresinde parmaklarımı gezdirdiğimde dikdörtgen bir alanın, aracın metal yüzeyinden kesin bir sınırla ayrıldığını fark ettim. Kesinlikle emindim, bu bir kapıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vezir #wattys2015
FantasyDünyanın büyük çoğunluğu patladıktan sonra, sağ kalan topraklarda yoğun bir sefalet hüküm sürüyordu. Kurtulanlar arasında şanslı sayılan Ilyse, hayatını tamamen alt üst edecek bir olayla mücadele etmek zorunda. Patlamanın ardındaki gerçeği öğrendiğ...