~DIX~

726 76 24
                                    


Certaines personnes sentent la pluie, d'autres sont simplement moullees. 

{Bazı insanlar yağmuru hisseder, diğerleri ise sadece ıslanır.}

~Bob Marley

🔽

Vücudumdan akıp toprakla buluşan damlalar belkide papatyalara can veriyordu. O damlalar benim gözyaşım mıydı yoksa bulutların gözyaşları mıydı bilmiyordum.

Karanlık iki saniyeliğine aydınlandığında arkadan korkunç bir ses duyuldu. Normalde koşup Jimin'e sığınmam gerekirken dizlerimin üstünde toprağa çöküp yalnızlığıma sığındım.

Bu gece uzaktaydım, yorgundum, yalnızdım ve en önemlisi bedeni yaşayan ama ruhu ölü bir insandım. 

Hançeri boğazıma dayadığımda o an öleceğime emindim ama hesaba katmadığım şey bedenim yerine ruhumun ölümü seçmesiydi.

Vücudum soğuktan titrerken hıçkırdım. Kollarımı kendime sarıp bulutlarla birlikte ağlamaya devam ettim. 

Ne kadar zamandır yürümüştüm, evden ne kadar uzaklaşmıştım bilmiyordum ama korkuyordum. 

Korktuğum şey fırtına ya da gök gürültüsü değildi. Korktuğum şey içimdeki hissizlikti. 

Hissetmek istiyordum. Arkadaşlarım olsun istiyordum. Sevdiğim biri olsun, beni seven birileri olsun istiyordum. Güzel olduğum için değil, düşes olduğum için değil... 

Beni gerçekten seven birini istiyordum. Annemizle babamızın bize verdiği koşulsuz sevgiyi istiyordum. Hiç görmediğim annemi, altı yaşında gözümün önünde idam edilen babamı istiyordum.

Yalnız olmak istemiyordum...

"İyi misiniz?" Duyduğum yumuşak sesle korkarak ayağa kalktım. "Hayır, durun! Size yardım edebilirim." Hızlı adımlarım yavaşladığında yumuşak sesin bir kıza ait olduğunu anlamıştım. Ürkekçe arkamı döndüm. 

Sarı saçlı bir kız birkaç adım uzağımda gülümseyerek bana bakıyordu. Tanımadığım birine güvenemezdim. "Yardıma ihtiyacım yok!" Sözümü bitirir bitirmez arkamı döndüm ve yürümeye başladım. 

Arkamdan gelen adım sesleriyle kızın beni takip ettiğini anladım. "Nereye gidiyorsunuz?" Sorduğu soruyla öylece durdum. Nereye gidiyordum? Gidecek bir yerim bile yoktu. Olsa bile yolu bilmiyordum.

"Bilmiyorum." diye fısıldadım kendi kendime. "Bu geceyi evimde geçirebilirsiniz. Evim buraya çok yakın." Sarı saçlı kız bana bir adım atınca geriledim. "Adınız nedir?" Beni tanımış mıydı? Bu yüzden mi adımı soruyordu? 

Korkarak bir adım daha geriledim. "Korkmanıza gerek yok. Adınızı söylemeseniz de olur. Hadi gelin." Kız arkasını dönüp yürümeye başlayınca yavaş ve temkinli adımlarla onu takip ettim.

Bu geceyi geçirecek güvenli bir yere ihtiyacım vardı. O kızın evi güvenli miydi bilmiyordum ama dışarıdan daha güvenli olduğunu düşünüyordum. Yağmur beni onaylamak istercesine daha da şiddetlenirken derin bir nefes aldım. 

Kız bir evin merdivenlerine çıkıp şemsiyesini kapattı. "Gelin, lütfen." Merdivenleri yavaşça çıkarken çıplak ayaklarıma değen soğuk mermer daha da üşümemi sağladı. Kız kapıyı açıp içeri girdi ve bana baktı. 

Kapı aralığından gördüğüm kadarıyla ev güzel dekore edilmişti ve en önemlisi sıcaktı. Derin bir nefes alıp içeri girdim. Sıcak ev, soğuk bedenimi şimdiden çevrelemişti. Çamurlu ayaklarım yeri kirletirken kız kapıyı kapatıp kilitledi. Kilit sesiyle kıza döndüm. 

"Neden kilitledin?" Kız gülümseyerek bana bir havlu uzattı. "Ayaklarınızı silmeniz için, buyurun." Elindeki havluyu alıp ayaklarımı olabildiğince temizledim. "Sizin için banyo hazırladım. Girmek ister misiniz?" Kaşlarım çatılırken bir adım geriledim. 

Ne ara benim için banyo hazırlamıştı? Benim buraya geleceğimi biliyor muydu? 

"Kapıyı aç!" Kız korkarak bir adım geriledi. Hızla üstüne atlayıp elindeki anahtarı aldım. "Durun, gitmeyin! Dışarısı sizin için tehlikeli." Kız bileğimi tutmuştu. "Neden kapıyı kilitledin ve ne zaman benim için banyo hazırladın?" Kız ürkekçe bana baktı. 

"Ah, şey dışarıdan biri girmeye çalışırsa diye kapıyı kilitledim. Evde tek yaşadığım için bunu hep yaparım. Ve şey, sizi pencereden gördüm ve gelince sıcak su iyi gelir diye düşünmüştüm." 

Derin bir nefes alıp kızın mahcup yüzüne baktım. "Özür dilerim. Amacım sizi korkutmak değildi, inanın bana." Kızın bileğime yapışmasıyla anahtarı ona verdim. 

Ona güvenmemem gerekiyordu ama yüzündeki saf ve masum ifade onun zararsız olduğunu düşündürüyordu. "Banyoyu gösterir misin?" 

Kız gülümseyerek anahtarı masanın üstüne koydu ve yürümeye başladı. "Gelin." Onu takip edip girdiği odaya girdim. Ufak yuvarlak bir havuz vardı ve buharlar çıkartıyordu. "Beni hep hizmetliler yıkar. Sizi yıkamamı ister misiniz?" 

Üstümdeki elbiseyi çıkarıp yana fırlattım. Üstümde sadece alt çamaşırım vardı. "Sen hizmetli misin?" Yavaşça havuza doğru ilerledim ve kıza döndüm. Kız gözleriyle vücudumu süzüyordu. "Değilim ama belki tek başı-" Derin bir nefes alıp "Kendim hallederim ama bana güvenmiyorsan burada durabilirsin tabi." dedim.

Yavaşça sıcak havuza girip kıza baktım. Beyaz tenli, sarı saçlı biriydi. Yüzünde sürekli içten olduğu belli olan bir gülümseme vardı ve sanırım ilk defa birisini çıplak görüyordu. "Bakmaya devam edecek misin?" Kız şaşkınlık ve utançla gözlerini kaçırdı. 

"Şey... Benim adım Rosé." Sıcak su ile mayışmaya başlarken gülümsedim. "Adın güzelmiş." Rosé'nin adım seslerini duyunca ona döndüm. O da elbisesini çıkarıp havuza girmişti ama onun üst kısmında da iç çamaşırı vardı. 

Bakışlarımı gözlerine çıkarıp tek kaşımı kaldırdım. "İyi misiniz?" Sorduğu soruyla gözlerim dolarken hemen gözlerimi kapattım. "Daha iyiyim, teşekkürler. Ayrıca benimle saygılı şekilde konuşmana gerek yok." 

Gözlerimi yavaşça açıp tekrardan ona baktım. "Ama olmaz ki öyle. Siz..." Susup utanarak bana baktı. "Ben?" dedim sorarak. "Kralın sevgilisisiniz." Kaşlarım çatılırken sinirle derin bir nefes aldım. 

"Bu nereden çıktı?" Kız heyecanla "Baloda sizi gördüm. Herkes gördü." dedi. Sanırım çok fazla aşk romanı okuyordu. "Sevgili değiliz!" Kızın yüzü söylediğim şeyle asılırken "O zaman kral sizinle neden konuşuyordu?" diye sordu. 

"Benimle evlenmek istiyormuş." Hiç düşünmeden verdiğim cevapla ben, elimi alnıma götürüp kendime küfürler ederken Rosé, heyecanla yerinde zıpladı. "Vooah! Demek kralın beklediği kız sizdiniz. Çok romantik." 

"Hayır, öyle değil. Ben kralı sevmiyorum," Rosé'nin yüzü tekrardan asılırken "Hatta nefret ediyorum." diye devam ettim. Sarı kız dudaklarını büzüp "Kraldan mı kaçtınız yani?" diye sordu. 'Evet' demek istedim ama doğru cevabın bu olmadığını kalbimin derinliklerinde biliyordum.

"Siz yağmurun ortasında dururken size bakan biri 'deli mi bu kız, niye bile bile ıslanıyor ki' diyebilirdi. Ama ben öyle düşünmedim." Dediği şeyle ona yaklaştım. "Sen ne düşündün, Rosé?" Gülümseyerek bana baktı. 

"Sizin yağmurla bir bütün olduğunuzu, yağmuru hissettiğinizi, yağmura gizlendiğinizi, yağmurla birlikte ağladığınızı düşündüm."

Hafifçe gülümseyip karşımdaki sarı kıza baktım. Uzaktan da olsa hislerimi anlayabilmesi beni şaşırtsa da bir yandan da mutlu etmişti.

"Bende senin bir sapık olduğunu düşündüm." dedim göz kırparak. Ve ikimizde kahkahalara boğulduk. 

🔼

Medya: Rosé 

Hainin Kızı ~liskook~ (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin