bazı sızılar tatsız da olsa yoklukları can sıkıcı nitelikteydiler. onun yokluğu da en büyük derdimdi, varlığı da öyle. şuanda olduğu gibi varlığı beni ipin ucuna taşıyordu. karşımda avucuna yasladığı çenesiyle öylece bana bakarken evrendeki yitikliğime birkaç çelme daha takıyorum. buna karşılık güzelliği acımadan, hunharca beni darma duman ederken ben yokuş aşağı yuvarlanmama sebep olan zibidi bir taştan farksız olan onu, herhangi biri tarafından tekme yeyip oraya buraya savrulmasın diye ayak üstünden alıp kenarı taşıyorum. bundan haberi yok; tıpkı beni öldüresiye tartaklayan güzelliğinden bir haber oluşu gibi.
restorandaki çatal tabak sesleri dudaklarından belli belirsiz dökülen kıkırtıya karşın daha da şiddetlenirken ayakkabısı bacağıma çarptığında beynime yayılan elektrik dalgaları şuurumu yitirmeme sebep oluyor.
"sen," diyorum sigara dumanının ötesinde iyice puslanan bedenine doğru. "sen cidden koca ağızlı küçük bir kurbağasın. ağzın öylesine kocaman ki ondan dökülen devasa kelimelerinin altında can çekişiyorum. canımı acıtıyorsun." gülümsüyor bana cevap olarak. her hareketi beni telef ediyor. ezilip büzülüyorum daha da.
kirpiklerinin hareketinden meydana gelen esintide alabora oluyorum. o ise durumundan memnun bir şekilde gülümserken hareketleniyor. dudağındaki piercinge çarpan diliyle dişleri gözler önüne serildiğinde daha da yapabilirmiş gibi genişçe gülümsüyor. facia sonrasında göğe yükselen toz bulutuyum o anda.
saçları kirpiklerini okşarken yüzünü yasladığı avcundan kaldırıp bana eğiliyor. kimsenin bizim bu ufak çaplı savaşımızdan haberi yok. bardak bardak içkiler ve kahkahalar devrilmeye devam ediyor. "sen de akrepsin." diyor bana. duymakta zorlanıyorum. "ve ben bu hikayede akrebi karşıya geçirirken zehirlenerek bizzat katiliyle suyun dibine batan ahmak karakterin teki olmak istemiyorum." diyor sakince. duruluyorum, yoruluyorum, az biraz da vuruluyorum. fakat onun aksine çoktan suyun en dibine batmış olduğumu söylemiyorum.
ilk defa yolumuz kesişiyor ise ben, fel. tanıştığımıza memnun oldum. bu fici kendimi sana tanıtabildiğim gibi kendimi kendimle tanıştırmak için yazıyorum. kıyımda köşemde bulunmak istersen burada sana da yer var. günaydın, iyi günler, iyi akşamlar veya iyi geceler.. hangi zamanda diliminde yolumuz kesiştiyse🐸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the little frog with the big mouth // changlix
Teen Fiction"sen," diyorum sigara dumanının ötesinde iyice puslanan bedenine doğru. "sen cidden koca ağızlı küçük bir kurbağasın. ağzın öylesine kocaman ki ondan dökülen devasa kelimelerinin altında can çekişiyorum. canımı acıtıyorsun." gülümsüyor bana cevap ol...