Zaten tek tük olan seyircilerin kulağını dolduran zil sesi ile sonunda ortamdaki sinir bozan ve kulağa uğultu gibi gelen sesler son bulmuştu. Yere yıkılmış bir beden vardı ringin ortasında. Ve birde tek yumruğu havada, keskin bakışlarla ortamı süzen maçın galibi. Yerde yatan gence öyle bir baktı ki, genç yarı baygın halde olmasına rağmen hissetmişti o soğukluğu. Şimdi ise arkadaşlarının omzunda ayağa kalkmıştı. Ve yüzündeki kanlar ile kazana gencin kulağına eğilmişti. Çok kısık bir sesle "Sen kazandın, Jungkook ve seni rahat bırakıyorum artık." demişti. Arkadaşı onu soyunma odasına götürürken Taehyung ise yüzündeki sırıtışla ringin dışında oturan ve sevinçle alkışlayan sevgilisine dönmüştü. Jungkook ise onun da beklemediği bir hareket yapıp ringe dalmış ve sevgilisinin boynuna atlamıştı. Taehyung ise vakit kaybetmeden karşılık vermişti ona. En sonunda Taehyung, duşunu almış ve üstünü değiştirmişti. Hal böyleyken onlarda oyalanmayıp evlerine dönmeye karar vermişlerdi. En başından yanlarında olan Yoongi ve Namjoon da onlarla geliyorlardı.
Vardıklarında ise kendilerini koltuklara atmışlar ve olanları konuşuyorlardı. Aslında Taehyung'un nasıl kazandığını anlattığı, çoğunlukla kendini övdüğü ya da rakibini gömdüğü konuşmayı dinliyorlardı. Yoongi ve Namjoon sıkılsa da Jungkook bütün bir hevesle dinliyordu onu. Konuşurken yaptığı her harekette sanki daha da vuruluyordu ona. Sonsuza kadar konuşsun istiyordu, gülerken gözlerinin kısılışını izlemek, burnundaki zarif beni öpmek ve o hafif dalgalı saçlarında parmaklarını gezdirmek istiyordu. Aslında çok şey istemiyordu Jungkook ama söz konusu Taehyung'dı. Sonuçta, yunan tanrılarına benzeyen bu eşsiz adama ulaşmak bile imkansızdı. Diğer insanlar onu hayalini kurarken Jungkook, onun ile sevgiliydi ve sırf bunu düşünürken kalp krizinden öbür tarafı boylayabilirdi.
Taehyung en sonunda durmuş ve kendini hızlı bir şekilde arkasındaki tekli koltuğa bırakmıştı. Jungkook, onun bu haline kıkırdayıp meyve suyu koymak için mutfağa gitmişti. Ama o sırada içeride dönen muhabbet çok daha ilgi çekiciydi.
Taehyung: O herif başlamadan önce bir iddea ortaya attı. Kazanırsam bizi rahat bırakacağını ama kaybedersemde Jungkook'u bir geceliğine onunla takılacağını falan geveledi. Kabul ettim ve haddini bildirdim ona.
Yoongi: Bravo Taehyung! İyi halt yedin! Falan mı dememiz gerekiyor? Çünkü baştan söyliyeyim bunu anlattıktan sonra, senin beynin olduğuna dair olan ümitlerim birer birer yıkıldı.
Namjoon: Bu cümleyi daha da özetlemek gerekirse... Sen mal mısın? Nasıl böyle bir teklifi kabul edersin?
Taehyung: Ya ne yapsaydım? Çekilse miydim maçtan?
Namjoon: İşin ucunda herşeyim dediğin sevgilin vardı Taehyung! Onun içinse, evet çekilseydin!
Yoongi: Olayı idrak edebildin mi bilmiyorum ama Jungkook'u o adama bırakabilirdin. Böyle bir şey olsaydı Jungkook'u kaybederdin Taehyung. Anlatabildim mi?
O sırada içeri giren Jungkook ile hepsi bir anda susmuş ve ortamdan çıt çıkmıyordu. Jungkook tepsideki 3 bardağı da onların önüne bırakmış ve tekrar çıkmak için yeltenmişti, odadan. Taehyung merak etmiş ve durdurmuştu onu. Jungkook ise çok yorgun hissettiğini ve dinlenmek istediğini söylemişti. Kimse bilmiyordu ki aslında ağlamaya gidiyordu...
Taehyung ise kazanmanın verdiği gurur ile fazla umursamamıştı, onun hu halini. Jungkook'un onu duyma fikri aklının ucundan bile geçmemişti. Tek düşündüğü bunu kutlamaktı. En güzel şekilde ödüllendirmek istiyordu kendini. Akşam bara gitmeye karar verdi en sonunda. Namjoon ve Yoongi hiç gelmek istemese de ona sahip çıkmak zorundalardı. Ama ikisi de hemfikirdi ki bunu Taehyung in yapmıyorlardı. Jungkook içindi her şey. Çünkü Jungkook her zor zamanlarında Taehyung dan daha fazla yanlarında olmuştu. Aslında Yoongi ve Namjoon, Taehyung'un arkadaşlarıydı. Ama gelin görün ki Jungkook onlara daha yakındı. Hatta aralarındaki bağı şöyle anlatayım ki, İkisinde canlarından çok sevdikleri sevgilileri Jimin ve Jin ile tanışmalarına Jungkook vesile olmuştu. Sırf bunun için bile minnettarlardı ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Punches
FanfictionTaehyung bir boksördü. Aynı zamanda kısıtlayıcı bir sevgili...