10.Bölüm-Sessiz özür

1.8K 137 42
                                    

Been geldiiim,

Umarım hikayenin akışı hoşunuza gidiyordur.Bu bölüm Molianaa ve HalfbloodPrincess3 e gelsin.Her birinize çok teşekkür ediyorum ilginiz için❤️

İyi okumalar...



Alinin yatağının yanında uzun bir süre oturmuştu gece boyu.O her sıçrayak uyandığında ve ağlamaklı sesler çıkardığında saçlarını okşamış,sessiz fısıltılarla sakinleştirmişti tekrar.

Sabahın erken saatlerinde uyanırken Hakan ellerini gözlerine gitti.Başı ağrıyordu hafiften ve gözleri sızlıyordu.Dün yaşananlar onu yormuştu ve çok az bir uyku uyumuştu gece.Bir kaç dakika sonra yavaş yavaş kendine gelirken gerinerek gözlerini açtı.Hantal bir şekilde yataktan doğrulurken irkildi aniden.Çünki alacakaranlık havanın az aydınlattığı odada hemen pencere kenarındaki koltukta oturan bedenle göz göze gelmişti.

Göz altları çökmüş,oldukça da yorgun gözüküyordu.Belli ki,o yattıktan sonra gelmiş ve gece boyunca da onu seyretmişti.İşte Asaf böyleydi.Değer verdiği birini üzdüğü zaman onunla beraber acı çekerdi.Önceden başka bir sebepten benzer olay yaşadıklarında da günlerce kendisini cezalandırırdı.Ama asla ağzından bir özür kelimesi ve ya bezerini duymamıştı Hakan.Sanki dili kilitliydi bu kelimelere karşı.Ama gözleri pişmanlığını haykırır biçimde bakardı hep gözlerine.Tıpkı şimdi de olduğu gibi.

Oysa Hakan o ne yaparsa yapsın zaten dargın kalamazdı ki ona.Canını ver dese hiç tereddüt etmeyerek vereceği konumdaydı Asaf hayatında.Onun her huyunu bilirdi zaten,neden böyle olduğunu da ,sinirlenince sadece karşısındakini psikolojik olarak çökertmek için konuştuğunu da iyi bilirdi.Şimdi öyle bakıyordu ki gözlerine,aslında hiçbir özür kelimesi bu kadar dokunamazdı kalbine.

Dolaba yaklaşıp kendine spor şortu ve atlet alarak giymeye başladı.Hazır olunca hala koltukta öylece oturan adama doğru konuştu.

"Gelmiyor musun?"

Bu kadardı işte.İki kelime 'sana darılmam,bilerek söylemediğinin farkındayım,özrünü kabul ediyorum'ları sığdırırdı içine.Sessiz özürün cevabını böyle verirdi Hakan da.

1 saatlik koşunun ardından eve dönmüşlerdi.Asaf herkes tarafından öldü bilindiği için sadece sabahın çok erken saatlerinde koşu için ormana giderdi.Tabi Hakan korumaları başka yerlere yönlendirdiği zamanlarda.Her kes asıl patronu Hakan olarak biliyordu.Çok nadir kişiler haberdardı durumdan,kimseye güvenmemek gerekti değil mi.

Mutfak tarafından konuşma sesleri duyulunca o tarafa yöneldiler.Ali ortadaki ada tezgahına oturmuştu,Nebahatsa bir yandan kahvaltı hazırlarken arada bir şeyler uzatıyordu çocuğun ağzına.Konuşa gülüşe yaptıkları muhabbet Alinin yine birşeyleri 'çocukluğunun' umursamazlığına gömüp hiçbir şey yaşanmamış gibi davrandığını gösteriyordu.Sargılı dizlerini sallayarak merakla Nebahatin hareketerini takip ediyordu.

Duş aldıktan sonra sofraya geçtiler her zamanki gibi.Bu sefer tek fark,Alinin artık Hakanla yüz yüze değil de sol yanına oturması oldu.Belli etmemeye çalışsa da Asafdan öncekinden çok daha fazla korkuyordu ve Hakanı onunla arasına alarak kendince bir korunma yolu seçmişti.

Yalnışlıkla göz göze gelir diye sabit şekilde gözlerini tabağına dikip hızlı hızlı yapıyordu kahvaltısını bir an önce salondan çıkmak için.

Hakan herşeyin farkında olsa da çocuğun tıka basa yediğini fark edince boğulmasından endişelenerek söylendi

"Yavaş ye Ali,boğulacaksın"

TEHLİKELİ-GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin