Günlük,
Birkaç gün içinde yazamadım ve bu sefer hasta olan Louis değil, benim. Olaysa her zamanki gibi zayıflığımla alakalı, bu konuda ailenin diğer üyelerine çekmediğim kesinleşmiş oldu. Her neyse. Birkaç gün önce Louis'in zoruyla annemi görmeye gittim. Louis'le olduğum için beni terk eden kadının -ki olaylar biraz fazla karışık, girmesek daha iyi- ayağına gitmek benim için zordu ama annem bir yumruk ve hakaretler yerine bizi şaşırtıcı bir misafirperverlikle kabul etti. Biraz oturduk ama sonra Louis gitmesi gerektiğini, birkaç işi olduğunu söylediğinde bir şeylerin döndüğünü anladım. Annem önce bir bardak çay ve en sevdiğim kurabiyelerden ikram etti. Sonraysa asıl beklediğim soruyu daha kaba bir şekilde sordu.
''Ne zaman ölüyor?'' aniden konuya girdiği için birden boğazım düğümlendi ve birkaç dakika boyunca öylece kaldım. Bir an bayılacağımı bile düşündüm ama işler öyle olmadı. Ben büyük bir zavallılık örneği göstererek ağlamaya başladım. Bundan sonrasını annemin söylediklerine dayanarak anlatıyorum çünkü hiçbir şey hatırlamıyorum. Söylediğine göre çılgınlar gibi bağırarak ağlamaya başlamışım ve masadaki her şey küçük parçacıklar haline gelene kadar sandalyeyle vurmuşum. Sonrasındaysa sayıklamışım.
''Onu seviyorum, onu seviyorum, onu seviyorum, onu seviyorum.'' diye ve bayılmışım. Uyandığımda hastanedeydim. Louis sakinleştirici yapıldığını söyledi, gözlerinde bir korku var. Daha öldüğünün sorulması bile hastaneye kaldırılmamı sağlıyorsa öldüğünde ne yapacağımı bilmiyor ve korkuyor.
Yok olmamdan korkuyor, ama benim onun ölümünden korktuğum kadar değil. Hayatım üzerine bahse girebilirim.
-Harry