-Bölüm 1-

1.2K 220 404
                                    


Göz kapaklarımı yavaşça örttüm. Batmak üzere olan güneşin son ışıkları yüzüme vuruyordu. Tenimi okşayan rüzgar beraberinde tuzlu suyun kokusunu da taşıyordu burnuma. Dalga sesleri kulaklarımı doldururken ben ait olmam gereken yerdeymiş gibi kendimi huzurlu hissediyordum. Gözlerim kapalıyken tuzlu suyun kokusunu iyice içime çektim. Bu kokuyu seviyordum.

20 yaşına ayak basmıştım artık. Kendimi bildim bileli Ankara'da yaşıyorduk. Ankara'yı ne kadar sevsem de deniz aşığı bir kız olarak benim için çok da güzel bir yer değildi. Babam, İzmir'e taşınmamız gerektiğini, kendine uygun bir iş bulduğunu söylemişti ve şimdi de buradaydık. Ben ise her fırsatta soluğu sahilde alıyordum bana çok iyi geliyordu.

Ellerimi kumların üzerinde gezdirerek kumların avuç içimi gıdıklamasına izin verdim, hoşuma gidiyordu. Ben böyle dalmış kumla oynarken arkamdan gelen ses olduğum yerde sıçramama sebep oldu. Başımı korkarak arkaya doğru çevirdiğimde onu görmüştüm, son süratle üzerime doğru koşan simsiyah köpeği...

Gözlerim korkudan irileştiğinde çıplak ayaklarımı kuma basarak hızla doğruldum, yaklaşık iki saattir oturduğum yerden. Resmen bir yerlerim uyuşmuştu ama üzerime doğru tüm gücüyle yardıran köpek bunu düşünmeme fırsat vermedi. Korku içinde hızla koşmaya başladığımda içimden dualar ediyordum. Zeminin kum olması ve ayaklarımda ayakkabı olmamasına bakarsak bu köpek beni parça parça edecekti! O yüzden de dualar etmem zaten en iyisiydi.

O kovalıyor, ben kaçıyorum derken güçlü bir ıslık sesiyle köpeğin sesi kesildi. Birden arkasını dönerek aynı hızla sesi çıkaran adama doğru koşmaya başladığında hızımı yavaşlatıp yeterli mesafeyi koyduğuma emin olduktan sonra ben de durdum. Koşmaktan nefes nefese kalmış ve terden saçlarım yüzüme yapışmıştı. 

Köpek, adamın önüne geldiğinde aniden durdu, oturdu ve adamın kendisine tasmayı takmasına izin verdi. Bu az önce beni neredeyse parçalayacak gibi peşimden koşuşturan köpek değil miydi? Bir anda uysallaşmıştı.

''Oyun oynadığını sandı. Sen öyle kalkıp maratoncu gibi yardırmasaydın bu kadar koşmazdı peşinden.''

Adamın sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Bakışları bende değildi tüm ilgisi tamamen az önce beni yiyecek olan köpeğindeydi. Uzun boylu, kumral muhtemelen de 20'li yaşlarında ve en önemlisi pişkin herifin tekiydi! Nefes nefese kalmam yetmezmiş gibi bir de bu adamın beni suçlaması iyice sinirime dokunduğunda kollarımı sinirle göğsümün altında çaprazladım.

''Köpeğine sahip çıkamaman benim suçum değil. Kaçmasaydım da yese miydi beni!?''

Konuşmamla beraber bakışlarını, köpeğinden ayırarak çatık kaşlarımın altındaki gözlerime dikti. Kaşları havalanmıştı, şaşırmışa benziyordu. Ani çıkışıma şaşırmış olmalıydı ama haklıydım sonuçta. Bakışları önce yüzümü ardından hızlıca vücudumu inceledi. Yüzüme bakarken yüz ifadesi garip bir şekil almış, sanki tanımaya çalışıyor gibiydi. Suratı ne kadar tanıdık gelse de bu adamı ilk defa gördüğüme emindim. Bakışlarını üzerimden çekerek tasmanın ipini kavradı ve arkasını döndü. Birkaç adım attıktan sonra arkasını dönmeden konuştu.

''Merak etme. Oğlumun çer çöp yeme alışkanlığı yoktur.''

Söylediği şeye karşın kaşlarım havalandı şaşırma sırası bendeydi anlaşılan. O bana çer çöp mü demek istemişti? Suratımın sinirden kıpkırmızı kesildiğine emindim. Aptal! Arkasından bağırarak konuştum.

''Haddinizi bilin. Hem suçlu hem güçlüsünüz, maşallah!''

 Hırsla yürümeye başladığımda adam da söylediklerime hiçbir tepki vermedi. Yanından duraksamadan hızla geçtim. Ayaklarım adım attıkça acıyordu, çok fazla koşmuştum. Ayakkabılarımın yanına ulaştığımda eğilip elime aldım. 

SAYENDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin