-Bölüm 3-

478 184 147
                                    

Multimedia: Aurora-Runaway


Minik bir kız çocuğu duruyordu karşımda, kumların üzerine oturmuş avuç içlerini kuma sürtüyordu. Hoşuna gidiyor olacaktı ki her seferinde bir kıkırtı dökülüyordu gül pembesi dudaklarından. Minik kız o kadar kaptırmıştı ki kendini, çevresinde olup biteni farkına varamadı.

Sonra aniden bir ses duyuldu, kulakları sağır edercesine bir ses. Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyordum ama hiç kimse yoktu. Bakışlarımı kıza çevirdim. Küçük kızın üzeri kan lekeleri ile kaplanmıştı kan öyle hızlı yayılıyordu ki ne ara tüm bedeni kan içinde kaldı, anlayamadım. Koşmak istiyordum, yapamıyordum. Bağırıyordum, sesim çıkmıyordu. Kız ağlamaya başlamıştı öyle çok ağlıyordu ki kulaklarımı kapatmak zorunda kalmıştım. Biri sesleniyordu. Kim sesleniyordu?

''Ahu!''

Nefes nefese doğruldum. Nerede olduğumu algılamaya çalışıyordum, odamdaydım ve kabus görmüştüm. Elimi alnıma yaslayarak gözlerimi kapattım nefesimi düzene sokmaya çalıştım bir süre. Tüm bedenim ter içinde kalmıştı. Komodine uzanıp telefonu elime aldım. Kilidi açıp saate baktım, saat 07.38 idi. Bu saatten sonra uyuyamazdım artık.

Ayaklarımı yataktan sarkıttım. Çıplak ayaklarım soğuk zemine değdiğinde içim ürpermişti. Banyoma ilerledim, sıcak bir duş alıp gördüğüm kötü rüyanın etkisinden kurtulsam iyi olacaktı. Durduk yere neden böyle bir rüya görmüştüm bilmiyordum, çok gerçekçiydi. Daha önce buna benzer bir film izleyip izlemediğimi zihnimde yokladım fakat benzer hiçbir şey hatırlamıyordum. Bilinçaltım beni şaşırtıyordu.

Üzerimi çıkartıp kabinin içine girip kapaklarını kapattım. Tüm kaslarım gerilmişti, sıcak suyu açarak bedenimin gevşemesine izin verdim. Su tüm sıkıntımı beraberinde götürüyordu sanki.

İşim bittiğinde mor bornozumu giyerek çıktım banyodan saçıma da beyaz bir havlu dolamıştım. Telefonumun zil sesi odayı doldurduğunda komodinin yanına yürüyüp telefonu elime aldım. Arayan Asya'ydı. Cevaplayarak telefonu kulağıma yasladım.

''Alo, efendim Asya.''

Mutfaktaydı sanırım. Arkadan tabak, çatal sesleri geliyordu.

'' Seni kahvaltıya bekliyorum, itiraz istemem. Merak etme abim yarım saat önce çıktı. Okula gitti.''

Barın'ın hangi bölümde okuduğunu merak etsem de merakıma yenik düşmeyecektim. Beni ilgilendirmezdi onun hangi bölümde olduğu ama el sanatları okuyabilirdi. Kendini yontabilirdi böylece, odun. Barın orada yoksa kahvaltıya gitmemde hiçbir sakınca yoktu bence. Bugün okula da gitmeyecektim tüm gün evde oturmaktan iyiydi. Başka da arkadaşım olmadığını düşünürsek en iyi seçeneğim bu gibi görünüyordu.

''Anladım. Tamam hazırlanıp geliyorum.''

''Bekliyorum, canım.''

Öpücük atarak telefonu kapattı. Kulaklarımı çınlatmıştı, telefonu hızla kulağımdan uzaklaştırıp gülerek kapattım. Saçlarımı kurutup mavi kot pantolonumu üzerine de beyaz kazağımı giydim. Saçlarımı da tepeden bir at kuyruğu yaparak toplamıştım. Telefonumu da kotumun arka cebine koyarak aşağıya indim. Babam çoktan çıkmış olmalıydı annem de uyuyordu. Sessiz olmaya özen göstererek kapıya doğru ilerledim askılıktan ceketimi alarak ayakkabılarımı da giyip evden çıktım.

5 dakika içinde varmıştım evlerinin önüne. Evlerimizin bu kadar yakın olması büyük bir artıydı Barın aklıma gelince yüzümü buruşturdum, eksi de olabilirdi. Zile basıp beklemeye başladım. Bu sırada anneme Asya ile olduğuma dair bir mesaj yazıp yolladım. Kapının açılmasıyla bakışlarımı telefondan kaldırdım.

SAYENDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin