-Bölüm 4-

454 178 164
                                    

  Benim için buraya '❤️' bırakabilir misiniz? İyi okumalar...

 Şu an bir kafede oturmuş sıcak çikolatamı yudumluyordum. Dersten çıkalı yarım saat olmuştu fakat hemen eve gitmek istememiştim. Asya'yı aramıştım ama telefonu meşgule verip Atalay'la sinemada olduklarına ve çıkınca beni arayacağına dair bir mesaj atmıştı. Ben de tek başıma gelip oturmuştum, kendimle baş başa kalmakla ilgili bir sorun yaşamıyordum. Aksine kendimle mutlu olabilenlerdendim o yüzden beni üzen kimseyi hayatımda tutup kendimden taviz vermiyordum. Kendime değer veriyordum.

 Önümdeki sıcak çikolatadan bir yudum daha alarak karşımda duran tabloya diktim bakışlarımı. Tablonun bir kenarına lacivert diğer kenarına ise turuncu renk hakimdi. Lacivertin üzerinde ay ve yıldızlar vardı turuncu kısım da ise güneş. Bir taraf geceyi diğer taraf ise gündüzü simgeliyordu. İki tarafın renkleri silikleşerek birbirine karışıyordu tablonun alt kısmını ise yeşil çimenler süslüyordu. Gerçekten de insanı büyülüyordu.

''Beğendin mi?''

 Yanıma gelen kıza çevirdim bakışlarımı. Kızıl saçları omuzlarından aşağıya dökülüyordu renkli saçlarının aksine kömür karası gözlere sahipti. Üzerine giydiği siyah badisi ve siyah yırtık kot pantolonuyla oldukça 'sert' bir görünüm sergiliyordu ama dış görünüş yanıltıcı olabiliyordu elbette. Bakışlarımı tekrar tabloya çevirerek yanıtladım sorusunu.

''Evet, çok beğendim.''

 Cevabıma gülümseyerek karşılık verdikten sonra yanıma oturmak için istedi. Kafamı sallayarak onu onayladığımda yanımdaki sandalyeyi çekerek oturdu ve elini uzatarak konuştu.

''Ben Çisil. Burayı annem işletiyor, tablo da onun eseri.''

Elimi uzatarak uzattığı elini sıktım hafifçe.

''Memnun oldum, Saye ben de. Annen gerçekten harika bir ressammış.''

Gülümseyerek teşekkür etti. Ardından annesi olduğunu düşündüğüm kadın –aynı zamanda kafenin işletmecisi- kendisine yardım etmesini istediğinde tanıştığımıza sevindiğini söyleyerek masadan kalktı.

Sıcak çikolatamdan son yudumumu aldığım sırada cebimdeki telefonum titremeye başladı elimi cebime atarak telefonu çıkardım. Asya arıyordu sinemadan çıkmış olmalıydılar. Telefonu açarak kulağıma yasladım.

''Alo.''

''Saye çıktık biz şimdi. Sen neredesin?''

 Telefonu omzum ile kulağımın arasına sıkıştırıp sandalyenin sırtına astığım ceketimi almaya çalışırken Asya'ya cevap verdim.

''Kafeden çıkıyorum şimdi, eve geçeceğim.''

Araba kapısının açılıp kapanma sesi duyuldu. Heyecanla konuşmaya başladı.

''Sen şimdi bana konum atıyorsun ve biz gelip seni her neredeysen oradan alıyoruz sonra da hep beraber buz patenine gidiyoruz.''

Buz pateni mi? Kolumu veya bacağımı kırmam için harika bir fikirdi. Yok ben almayayım. Onun aksine sakin bir tonda konuştum.

''Ben buz pateni yapmayı bilmiyorum. Siz kendiniz gidin en iyisi.''

''İtiraz istemiyorum, Saye.''

Dudaklarımı aralayıp tam itiraz edecektim ki telefonun kapandığına dair ses geldi telefonu kulağımdan çekerek şaşkın şaşkın telefonun ekranına baktım. Gerçekten de yüzüme kapatmıştı!

Hesabı ödeyip Çişil'e el sallayarak çıkışa ilerledim. Asya'ya konum atmıştım beş dakikaya burada olacaklarını yazmıştı. Kafenin camdan olan kapısını çekerek dışarıya adımımı atmamla suratımı yalayan rüzgar ceketimi daha çok çekiştirmeme sebep oldu havalar iyiden iyiye soğumaya başlamıştı. Artık daha kalın şeyler giysem iyi olacaktı.

SAYENDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin