(hikayeye başlamadan bir uyarı {istek, rica}:
Eğer ilk bölüme oy verip gidecekseniz lütfen hiç oy vermeyin. Eğer birkaç bölüme oy verip gidecekseniz de, karşılıklı oy için yapacaksınız da öyle.
Sonra gerçekten çok orantısızlık oluyor ve moralim bozuluyor.)"Hiç derslerine çalıştığın yok Sehun." Babam.
"Bir top uğruna hayatını yok etmeye mi çalışıyorsun?" Annem.
"Aklın başına geldiğinde bizi suçlayacaksın." Babam.
"Senin iyiliğini istiyoruz, hayatını en güzel yerlere getirmen için ne kadar para döktük ama bu hiç umrunda değil, değil mi?" Annem.
"Sana harcadığımız para umrumuzda değil ama biraz olsun kıymet bilmiyorsun. Sana emek veriyoruz ve seni sıkmıyoruz da, istediğin mesleği edinmen için uygun koşullar sağlamak istiyoruz." Babam.
"Elimizde imkân varken bunu senin için kullanıyoruz ama sen... Bizim için değil! Kendin için bile hiçbir şey yapmıyorsun!" Annem.
"Daha ne kadar basketbol hayaliyle olduğun yerde sayıp duracaksın?!" Babam.
O kadar çok konuşmuşlardı ki, yarım saat olmuştu. Bir süre sonra sadece bakar ama dinleyemez olmuştum. Karşılık olarak bir cevap bile verecek boşluğum yoktu ancak sinirim haddini aşalı çok olmuş; dizimi sallıyor, gülüyordum.
"Farkında mısın? Geçen yılını ne yaptığını farkında mısın?" Annem.
"Heba ettin Sehun!" Babam konuştuğunda kulaklarım uğulduyor, kalbim göğsümün içine sığmıyordu. Sinirden ağlayacağım.
"Basketbol için sınıfta kaldın... Son sınıfında sınıfta kaldın! Sen ve o aptal üç arkadaşın!"
"Hepinizin aklı beş karış havada! Fantastik hayallerle nereye varacaksınız? Biraz bizleri dinleseniz-..."
"Yeter!" Son olarak annemin dediğine de dayanamadığım için boğazım yırtılırcasına bağırdım.
"Herhangi bir üniversite de okumak istemiyor olabilir miyim?" Sesim onlara karşı ilk defa bu kadar baskın ve yüksekti. "Basketbolcu olma hayalim olamaz mı?! Ayrıca ben yaşlı mıyım ya? Daha üniversiteyi kazanabileceğim onca yıl var önümde! Bir sene daha hayallerime ulaşmak için sınıfta kaldıysam, kal.dım!" Son cümlemin son kelimelerini sarf ederken dişlerim arasından söylediklerimi bastırdım. Gerçekten bıktım, bunaldım, nefret ediyorum her zaman ders çalışmam için, basketbolu bırakmam için baskılanmaktan.
"Eğer kendi hayallerime ulaşmak için yanlış şeyler yapıyorsam bunun sorumlusu siz değilsiniz, benim! Hayallerim uğruna bu yolda koşmamın sizinle ne alâkası var da sizi suçlayım ki? Ben ne yaptığımın farkındayım! Yeter artık bıktım! Sürekli ders çalış demenizden bıktım! Durmadan beni yönlendirmeye çalışmanızdan bıktım! Ne yapmamı söylemenizden bıktım! Ne istediğimi hiç merak ettiniz mi?!"
Düşünmeden, ağzıma gelenleri söyledikten sonra bir an da sustum. Çünkü beynim tamamiyle boşalmıştı, daha diyecek bir şeyim kalmadı ki... Aileme ilk defa bu şekilde karşı geldiğim için onlar da dumura uğramış ayakta dikilirken bana baka kalmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Call of the Deep || Sekai
FanfictionBir basketbolcuya ne yakışır? Bir amigo! Ama amigonun, derinliklerde bir sırrı var. ××× Tür: Fantastik, Hayran kurgu, kısa hikaye Y/N: aklıma gelen fantastik kurguyu gündelik hayatımız ile bağdaştırmamı sağlayan ve ilham için yardımcı olan @kaimmh '...