39.Bölüm

2.1K 205 28
                                    

Merhabalar, merhabalar ✨

Bölüme geçmeden önce sol alt köşedeki yıldızınızı parlatmayı 🌟 ve beni takip etmeyi lütfen unutmayınız 🙏

İyi okumalar ✨

🍇 🍇 🍇

"Senin bu okuldan atıldığını sanıyordum." dedim bıkkın şekilde. Bu çocuk takıntılıydı ve nereye gitsem sülük gibi peşimden geliyordu.

"Doğru atıldım ama senin için geliyorum ben buraya." pencerede tam karşıma oturdu. "Ve hep gelmeye de devam edeceğim."

Avucumu alnıma yasladım sonra yavaş yavaş çenemin altında yerini aldı. "Seninle gayet net konuştuğumu hatırlıyorum."

"Bende bir huy var, dün söylenilen bütün sözleri unutup güne sıfırdan başlıyorum. Bana bir şey mi söylemiştin?" pişkince sırıtıyordu karşımda. Bir insan aynı anda nasıl iki duygu besleyebilirdi? Ondan hep nefret ediyordum hemde gözüme çok tatlı geliyordu.

"Kendi bokunda boğul Seza." deyip pencereden dışarıya baktım. Buradan deniz görünüyordu, onu gömeceğim, ona mezar olan deniz.

"Avuç içlerin neden hep yara?" boşta olan elimi avucunun içerisine aldı. Baş parmağı ile yaralarıma dokundu. "Acıyor mu?" diye sordu kendi açtığı yaralara bakarak. Bilse kendisinin açtığını, ne söylerdi bana? Yine acıyor mu diye sorar mıydı?

"Acımıyor." deyip hemen elimi onun avucundan kurtardım. "Daha doğrusu artık hissetmiyorum ."

"Neden? Neden yaralıyorsun avuç içlerini. Bunu daha önce de fark ettim. Tırnaklarını saplıyorsun içerisine sonra kanatana kadar da bırakmıyorsun." ellerimi izlemişti.

"Senin işin gücün yok mu benim avuç içimi izliyorsun." diye lafı değiştirdim. Ona senin yüzünden, bunların hepsi, senin yüzünden diye bağırmak çok isterdim ama sırası değildi. Şimdi sırası değildi, dilinin ucuna gelen kelimeleri yine yuttum. Ama zamanı gelince yuttuğum bütün kelimelerimin hepsi onu boğacaktı

"Laf değiştiriyorsun." omuzlarını silkti, "Olsun, bir gün bana bunu da anlatırsın." dedi.

"Öyle." deyip gözlerimi yine dışarıya çevirdim bu sefer avuç içlerimi görmesin diye ellerimi hırkanın ceplerine gömdüm.

"Hala gitmekte kararlı mısın?" diye sordu zaten çoktan gittiğimi fark etmeden.

"Evet. Ve bu konuyu konuşmak istemiyorum." gözlerimi itinayla ondan kaçırıyordum.

"Ama ben bu konuyu konuşmak istiyorum, bilmek istiyorum. Neden gidiyorsun Papatya?"

"Sen hep birkaç hafta önce tanıdığın insanlara böyle bağlanır mısın?" ona, bana aşık olduğu için sesim kısılana kadar bağırmak, küfretmek istiyordum ama artık o gücü kendimde bulamıyordum. "Seni üzerler." dedim geliştirerek.

" Ben herkese böyle bağlanmam hatta ben hayatımda kimseye böyle bağladığımı hatırlamıyorum bile ben hatta ve hatta kimseye aşık olamadım, senden başka kimseye." tırnaklarımı avuç içlerime sapladım. Tırnaklarım derimin içine saplandı, acısını hissetmedim. Bu konuşmayı duymamalıyım.

Aşık olacağın kişi ben değildim Seza. Sen çok yanlış kişiye aşık oldun.

" Hiç mi?" diye sordum. Hadi, hadi, hadi... Bana bazı insalar hariç de ama hiç deme. Bu içimdeki intikam ateşini daha çok körükleyecek ve senin canın daha çok yanacak.

"Hiç." sözlerin ve kalplerin kırıldığı yer burası oldu. Sözler, aşka lanetler okudu, kalpler bir daha aşk için atmamak için yeminler etti. İçimizde bulunan nokta kadar umut, eşyalarını toplayıp terketti bu toprakları.

"Bir bakmışım aklım da, fikrim de sen olup çıkmışsın ortaya. Her dakika seni düşünüyor oluyorum, seni hayal ediyorum, ellerini tuttuğumu hissetmeye çalışıyorum. Anla beni kendimi kaybettim senin içinde."

"Bana aşktan bahsetme!" dedim kendimi konuşmaya zorlayarak.

"Neden aşka inanmıyor musun?"

"Hayır." dedim. Beni aşka inancımı sen yok ettin. Sen aslında beni yok ettin. Beni, benliğimi, hayatımı...

"Aşk güzeldir. Aşka olan inancını kaybetme. Bırakta aşka olan inancını ben sana geri getireyim, seni yeniden aşk kadını yapayım. Kalbini bir aşk için attırayım." inançlarımı elimden alan kişi şimdi bana onları kazandırmak için karşımda büyük uğraş veriyordu. Hayatın acımasız kanunu mı yoksa kötü kader miydi bu?

Sonra José Saramago'nun sözü aklıma geldi. 'Kötü kader diye bir şey yoktur. 21 yy vardır ve bu yüzyıl yavrucuğum bir kelebeği bile intihar ettirebilir.' Dünya üzerinde kelebek kalmamıştı. Barış bayrağının rengi bile kirli parmaklardan geçtiği için artık siyah dalgalanıyordu.

Dünya o beyaz bayrağın, siyah renge büründüğü zaman Felaket ve kötülüklere maruz kaldı.

Kelebekler intihar ettiği zaman, kötülük sokaklarda gezmeye iyiliği yok etmeye başladı.

Ayağa kalkıp, havaya kalkan pantolonun paçalarını düzelttim. "Gerek yok. Belki bir gün... Bir gün..." dedim ve sonunu getiremedim. Ne oluyordu cümlelerime? Sonu gelmeyen üç noktalar serpiştiriyordu sonlarına. Oysa üç noktalı cümlelerden nefret eden ben şimdi ona benzer cümleler kuruyordum. Kendimi sanırım kaybediyordum.

" Kaçıyorsun yine."

" Bir gün kaçmam ve tam karşında dikilirim, belki de bu yüzden kaçıyorumdur."

"Bir günlü kelimeler çok kullanıyorsun, birde belki kelimesini."

"Sende çok soru soruyorsun."

"Seninle film izlemek istiyorum." film, film, film... Ne kadar çok kötü anı vardı. Ne kadar çok acı vardı. Onu boğmak istiyorum, onu ölürmek istiyorum. Onu dünya üzerinden yok etmek, izlerini silmek istiyorum. O berbat birisi.

"Film izlemeyi sevmem. Ben daha çok korku filmlerini severim, hayatım hep bunların üzerinden geçti ama senin korku filmi sevdiğini sanmıyorum."

"Korku mu? Öyle şeyleri nasıl sevebiliyorsun?" hayretler içerisinde bana bakıyordu ama hayatımı korku filmine çevirdiğini de bilmiyordu. O bana sevdirmişti korku filmlerini şimdi de onları nasıl sevdiğimi soruyordu. Garipti.

"Bazen hayat sana korku filmini bile sevdirir. Bay bay Seza."

"Bay bay Papatya."

"Görüşürüz demedin, ya da bana sana görüşürüz dedirteceğim demedin." kaşlarım şaşkınlıkla havalanmıştı ondan gelecek cevabı bekliyordum.

"Bazen her istediğini yapamayacağını anlıyor insan. Ben de sana görüşürüz demeyi sanırım söyletemeyeceğim sanırım."

Neden hayal kırıklığı yaşıyordu kalbim? Oysa buna sevinmen gerekiyordu ama üzülüyordum istem dışı. Ah bu duygu geçişleri. İnsanlığın sonu olacak.

" Bay bay. " deyip yanından ayrıldım. Gözlerim yanıyordu, hayır ağlamayacaktım değil mi? Kendimden nefret ediyorum. Güçsüz düşüyorum. Ve kalbim ağrıyor.

Oyun bitsin. Bir an önce. Hemen. Ben iyi değilim.

🍇 🍇 🍇

Bölüm sonu...

Nasıl buldunuz? Bu bölüm biraz duygu geçişli oldu. Diğer bölüm hakkında tahminleri alayım.

Ben kaçıyorum sizde lütfen 🙏 bölümü oylamayı 🌟 ve beni takip etmeyi unutmayınız.

Sevgilerimle 🐢

Üzümlükek | Texting (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin