Hakan nereye gittiğimizi bile söylemeden arabayı sürüyordu. Esra ön koltuğa geçmiş arabanın arkasını gözetliyordu. Ben ise oturmuş Esra'nın yüzünü inceliyordum. Çok telaşlı ve korkmuş gibiydi. Ben pek korkmuş gibi hissetmiyordum sadece...
" Hakan , oğlum Fransa'dan daha yeni döndün ne ara boktan işlere bulaştın anlayamıyorum," diyerek arabanın arkasını kontrol etmeye devam ediyordu.
" Ya esra anlatıcam bu, adamlar Fransa'dan beri peşimde." Esra hakan'nın sözünü kesti sinirli bir şekilde... " Lan fransa'ya eğitim için gitmedin mi ne yapmış olabilirsin." Esra ile Hakan birbirleri ile atışmaya devam ederken ben sadece onları izliyordum. Kendimi küçüklüğümde gibi hissettim. Anne ve babası kavga ederken sesini çıkaramayan , kimseyi koruyamayacak kadar güçsüz olan küçük bir Edis gibiydim...
küçük çocuk, odasında oyuncakları ile oynamaya devam ederken aşağıdan büyük bi ses duyar. Ardından annesinin bağırışları ,babasının isyanlarının, nedenini anlamak için aşağıya doğru minik adımlarla iner. Annesi yere çökmüş , yerde kırılan tabaklar, bardaklar vardı. Merdivenden bi kaç adım daha attıktan sonra babasını gördü. Annesine aşağlayıcı bir şekilde bakışını gördü. Aşağıya koşarak inip, onlara bakmaya devam etti. Elindeki oyuncak ayısı ile yaklaşmaya devam etti. Yaklaşıp babasının onu farketmesini bekliyordu kavgayı bitirmelerini istiyordu. Ama babası oralı değildi gözlerindeki ateşi görebiliyor, hissedebiliyordu ve bu onun canını çok yakıyordu. Babasının gözlerindeki ateş gitgide daha çok parlıyordu. Annesi birden ayağa kalkıp küçük çocuğu odasına götürmeye çalıştı ama babası kadının kolundan çekip yere doğru fırlattı. Küçük çocuk merdivenin başında babasını izliyordu annesine neler yaptığını görüyordu ama ses çıkaramıyordu. Babası en son dayanamayıp elindeki bıçağı... küçük çocuğun gözünden küçük ama çok yaralayıcığı damlalar akıyordu. Babası küçük çocuğun gözlerinin içine bile bakmadan çekip gitti. Annesinin etrafındaki kanları umursamadan yanına oturdu elindeki oyuncak ayıyı annesinin göğüsüne koydu. Annesin saçlarını okşayarak "merak etme anne, kahramanlar seni bana kavuşturucak."
" KAVUŞTURAMADILAR ANNEMİ BANA KAVUŞTURAMADILAR," diye bir an bağırmıştım. Ama nedenini bilmiyordum bu konunun üstesinden gelmiştim ama her şey bi an bana yükleniyor gibi hissettim. Esra ve hakan'nın bana baktığını hissedebiliyordum. Esra ön koltuktan yanıma geldi...
" Edis, lütfen ağlama herşeyin üstesinden geldin bu, olayları geçtin."
" Ağlamıyorum ki," diyerek parmaklarımı gözüme doğru getirirken soğuk gözyaşlarımı hissettim. Esra'ya sarılarak...
" hiç bir zaman bunları atlatamayacağım."
" hepsini atlatacağız, dünya sanki bütün yükü bize bırakmış gibi hissederiz bazen ama her zaman ne diyorduk." Sarılırken Hakan'da dahil ağzımızdan kelimeler döküldü.
" bizi zorlayan şeyler için varız bu dünyada."
Kirpiklerimde kalan gözyaşılarımı da silip tekrar sarıldım Esra'ya, bir yandan da Hakan tutuyordu. Ve tabi ki sarılma işini pek uzun tutmadık sevgi böcekleri değildik Esra hariç
" Ay tamam sevgi böcekleri yeter de artar bu kadar sarılma," diyerek gözlerimi bir kez daha sildim.
" Ne güzel sarılıyorduk," dedi Esra üzülmüş bir şekilde , en sonunda sırtımı okşayıp Hakan'nın yanına geçti. Gittik , daha da gittik sanarsın uzay boşluğunda sonsuz bir yolculuğa çıkmıştık. Ama benim için en özel ve en aksiyonlu bir yolculuktu. Esra çekinmeden bir soru sordu Hakan'a
" şey... benim çişim geldi durabilir miyiz?" Hakan ve ben birden kahkahayı patlattık. Hakan sırıtarak konuşmaya başladı. " Tamam dururuz güzelim sen yeter ki çişini tutma." Bu , sefer sadece ben gülme krizne girdim. Esra "ne bokuma gülüyorsun" bakışları ile beni alt etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sarı şemsiye
Romance"Herkes ruh eşine benzer ama bizim kadar değil." Bir ruh eşi düşünün isminiz bile aynı şimdi size birbirimize çok ama çok benzediğimiz ruh eşimle tanışmamızı anlatıcam...