46.Bölüm

1.3K 99 280
                                    

Barış'ın yanına gidip uzandığımda bir süre onu uyurken izledim. Bu bir kaç gündür ondan önce uyanıyordum. Kolunu sarılmak için uzatırken gülümsedim. "Barış..." Gözlerini hafifçe aralayıp bana bakmıştı. "Günaydın." "Günaydın Nis." Henüz kendine gelememişti ve çok tatlıydı. "Kızımızı bugün okula sen götüreceksin." Yataktan kalkarken ona bakıp gülüyordum. Üzerini giyecekken durdu. "Ne okulu ya? Nisa ne diyorsun sabah sabah?" "Gel buraya deli kedicik." Barış yanıma gelirken gülüp sarıldım ona.

"Sabahları çok şaşkın bir kedicik oluyorsun." "Beni kendime getir Nisa." Barış'a bakıp gülümsedim ve dudağına uzun bir öpücük kondurdum. "Bu daha da aldı aklımı başımdan." "Bak sen." Bana sıkıca sarılırken kokusunu içime çektim bol bol. Benden uzaklaşıp gözlerime bakarken derin bir nefes almıştı. Dudağıma uzun bir öpücük kondurdu. "Seni biraz sevsem... Ama şöyle güzelce sevsem. Enerjiniz var mıdır?" Kollarımı Barış'ın boynuna dolarken gülümsedim. "Sizin için her zaman..." "Bak sen ya. Yerim o dilleri ama." Barış dudaklarıma yaklaşırken zil çaldığında durup derin bir nefes almıştı.

"Barış..." "Şşş evde yokuz." Ben sessizce gülerken Barış da üzerime uzanıp bekliyordu. Kapı sustuğunda Barış da gülmüştü. "Vee zafer." Ben gülerken dudaklarını boynumda hissedince kıkırdadım. Ama zil yeniden çalmaya başlamıştı. Barış oflarken onu üzerimden ittim. "Ben açayım. Kim geldiyse göndereyim. Devam edelim." Barış'ın dudağına hızlıca bir öpücük bıraktım. "Hırkanı da giy üşütme." Üzerime hırkamı giyerken ona öpücük atıp kapıya gittim. Ama kapıyı açmamla beraber Yusuf girmişti içeri. "Günaydın Nisoş. Nasılsın yengelerin birtanesi?" "İyiyim. Sana da günaydın."

Bana sarılırken gülümsedim. "Sorun yok değil mi?" "Kardeşimi özledim." "Sabah sabah mı?" "Aslında gece gelecektim de ayıp olur diye korktum. Her neyse sana turşu getirdim." "Turşu mu? Bakayım mı ben ona?" Yusuf turşuyu açarken gözlerim büyümüştü resmen. Hemen içinden bir tane alıp tadına bakarken derin bir nefes aldım. "Yusuf artık favori arkadaşım sensin. Gel bir kere sarılayım." Yusuf'a sarıldığımda o da gülmüştü. "Saol yengecim. Ee Barış nerede?" Turşudan bir tane daha alırken kocaman gülümsedim. "Odada." "Ben gideyim uyandırayım o zaman."

"Git sen, ver turşularımı ama." Turşuyu elinden alırken aklıma gelen şeyle gözlerim büyümüştü. Barış beni yatağa bekliyordu değil mi? Ama nasıl bekliyordu? Yusuf'u tutup durdurdum hemen. "Yusuf sen mutfakta bekle ben uyandırayım onu. Sabahları çok sinirli oluyor o bu aralar." "E peki madem." Yusuf mutfağa ilerlerken rahatça bir nefes verdim. Elimdeki turşuyu şimdilik bir kenara bırakıp odaya ilerledim. Kapıyı açarken içeri baktım. "Sevgilim sana kötü bir haberim var." Barış'a bakarken derin bir nefes aldım.

Odaya girip kapıyı kapattım hemen. Bedenine bakarken yutkundum. "Üzerine kazağını giy. Çünkü Yusuf burada." "Yusuf mu? Sabah sabah?" "Seni özlemiş, aslında gece gelecektim ama ayıp olur diye korktum dedi. Ciddi miydi onu anlamadım ama." Barış beni onaylarken sıkıntıyla bir nefes alıp vermişti. "Gel bari bir öpücük alayım." Barış'ın yanına giderken hızlıca bir öpücük bıraktım dudağına. "Ama oldu mu bu şimdi?" "Barış şuan çok yakışıklısın zaten bir de uzun uzun öpersen ayarlarım kaçar benim. Valla Yusuf'un akıl sağlığını bozarız."

Barış kıkırdarken ona bir öpücük gönderdim. Bir kazak seçip üzerine attığımda hızlıca giymişti. "Hem bana turşu getirmiş. O kadar güzel ki..." "Evde de vardı aslında?" "Dün uyumadan önce vardı küçük bir kavanoz daha. Ama sabah yoktu." Barış'a sevimli sevimli bakarken derin bir iç çekmişti. "Ben en iyisi gideyim yoksa odadan çıkamayacağız." Barış hızlıda gidecekken açtığı kapıyı kapatıp ona baktım. "Barış... Çok yakışıklısın bugün. Her gün öylesin de bugün daha bir yakışıklısın. O yüzden öp beni." Barış dudağıma uzunca bir öpücük kondurduktan sonra birbirimize bakıp gülümsedik.

MECZUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin