Seni seviyorum Magnus.
Seni seviyorum Magnus.
Seni seviyorum Magnus.
Neden?
Neden bu cümleyi ona söyleyemedim?
Buradayken, gelmişken ona bunu söylemiş olsam... belki de kalırdı.
Daha önce söylemiştim ona sevdiğimi. Neden şimdi bu kadar zor geliyor?
Elimin altında hissettiğim benim çocuğumun hareketleriydi. Öylece hareket ediyordu. Birkaç aya doğacaktı ve ben onun her şeyini kaçıracaktım.
Magnus bana onu gösterirse görebilecektim onu.
Ama ben böyle olsun istemiyordum.
Peki o zaman neden Magnus'u ikna etmek için bir şeyler yapmadım? Öylece gitmesine izin verdim.
Kalması için yalvarmam gerekmez miydi? Gerekirse bunu yapmam gerekmiyor muydu?
Ben ve yalvarmak hah? İkisi yan yana bile ne kadar komik duruyorlar.
Yalvaramazdım ama aynı zamanda onun burada olmasını istiyordum.
Yalvarsam dahi ikna olmazdı. O düğüne gelirken bana son şansı vermişti, bir daha bana o şansı vermeyecek. Buna o kadar eminim ki...
Yine de... daha fazla şey söyleyebilirdim ona. Öylece sessiz durmak da neyin nesiydi?
Ona söylemem gereken şeylerin hiçbirini söylememiştim. Aksine daha beter batırmıştım. Bu konuda kendimi çok kötü hissediyordum.
Sorun şu ki, her ne kadar Magnus'u yanımda istiyor da olsam onu yaptığı şey yüzünden affedememiştim. Clary haklıydı, benim onu geri istememdeki tek neden çocuğumuzun olacağı düşüncesiydi.
Magnus bana yalan söyleyip bir anda bendeki tüm iyi şeyleri alıp götürmüştü. Onun gitmesi umurumda bile olmayacaktı, eğer bebeği öğrenmemiş olsam...
Cidden böyle miydi?
Ya da içten içe canım yanıyor ama kabul mü edemiyorum?
"Bu durumdan çok sıkıldım!" Diyerek sinirle ayaklandım. Ben bir kral olacaktım, hayatımın sonuna kadar beni terk edip giden bir adamı düşünemezdim.
Çocuğumuz doğduktan sonra belki bir şekilde onu buraya dönmeye ikna ederdim ama şu an için bunları düşünmem yersizdi. Nereye kadar acı çekecektim?
Yalvarmak, dön demek benlik değildi. İsterse dönerdi, benim bu konuda yapacağım hiçbir şey yok.
Sinirle dolabıma ilerledim ve dolabımı açıp içindeki kıyafetlerime bakmaya başladım. O sırada kapım birkaç kez çalındı.
"Gelebilirsin."
Clary içeriye girdiğinde ona göz ucuyla bakmıştım.
"Yataktan çıkmışsın sonunda."
"Evet öyle yaptım. Sonsuza dek acı çekerek kendimi bitiremem."
"Buna sevindim. Ben de Magnus'un birkaç resmini daha çizmiştim ve belki görmek istersin diyerek..."
"İstemiyorum. Bundan sonra Magnus hakkında konuşmayalım mümkünse."
"Bir sorum mu var?"
"Az önce buraya geldi." Dediğimde Clary'nin gözleri büyümüştü.
"Cidden mi?"
"Evet. Ama anladığım kadarıyla dönmeye de niyeti yok. Kızımızı bana gösterecekmiş, bunun sözünü bana verdi. Burada öylece durup acı çekmek istemiyorum artık. Sarayı çok boşladım."