Konser alanından ayrılırken rahat bir nefes aldım. Harin ve Myeong benimle olduğu için şanslıydım. Coşkulu kalabalık ve onlara yakalanma korkusuyla ölebilirdim.
"Gidelim mi?"
"Bilmem."
"Onunla sevgili olan sensin Giwook. Bekleyip beklemeyeceğimizi sormadın mı?"
"Şey... Dün geç saatlere kadar telefonda sohbet ettik. Konu konuyu açınca unutmuşum."
"Şaka mı yapıyorsun?"
"Onu seviyorum Harin. Bu elimde değil."
"Pekala, en iyisi gitmek. Eminim uzun yıllardır bir yerlere tek başına gidebiliyordur."
"Ya beklemedik diye kızarsa?"
"Öyleyse sorumluluğu alıyorum. Oldu mu?"
"Hmhm, gidebiliriz."
Myeong'un ailesi bir süreliğine evde olmayacaktı. Bu yüzden, Dongju'nun da içinde olduğu çaylak grup ONEUS ve mükemmel idolüm Kanghyun oraya gelecekti.
Arabaya yerleştiğim an telefonumu çıkarıp Kanghyun'a mesaj gönderdim. Grupla birlikte geleceğini öğrenince rahatlayarak telefonu çantama kaldırdım.
"Yiyecek bir şeyler hazırladın mı?"
"Sipariş vereceğim Giwook. Ben de seninle birlikte konserdeydim, unuttun mu? Evde değilken nasıl hazırlayabilirim?"
Harin gülerek sevgilisine baktı.
"Onun aşktan başı dönüyor bebeğim, ciddiye alıp cevaplıyor musun?"
"Haklısın."
Eve girince Myeong hızlı bir görev dağılımı yaptı ve koşarak mutfağa gitti. Yaklaşık yarım saat içinde her şey hazırdı. Hatta siparişlerimiz bile getirilmişti.
"Ne zaman gelecekler?"
"Sevgili ikizim şimdi aradı ve gelmek üzere olduklarını söyledi. Biri pencerede beklesin. Onları kimse fark etmeden eve almalıyız."
"BEN BEKLERİM!"
Pencereye doğru koşarken sehpaya takıldım ve yere yapışmak üzereyken en yakın arkadaşım tarafından kurtarıldım.
"Sen bir kenarda otur Giwook. Yoksa onlar gelene kadar hastanelik olacaksın."
"Şey... Tamam..."
"Somurtmayı keser misin lütfen? Hiçbirimiz buna dayanamıyoruz."
"Peki~"
Koltuğa yerleştiğimde kapı çaldı. Harin kapıya koşmadan önce beni durdurmayı ihmal etmemişti.
"Ben geldim!"
"Yonghoon! Hoşgeldin!"
"Tatlı en küçüğümüz nasılmış?"
"Şey... Biraz iyiyim."
"Biraz mı? Neden biraz?"
"Myeong beni azarlıyor."
Yonghoon kaşlarını çattığında diğerleri kahkahayı bastılar.
"Tanrım... Myeong onu azarlamadı, sadece zarar görmemesi için oturmasını söyledi. Şu an sadece tatlılığını kullanıyor."
"Yaramaz velet."
Yonghoon saçlarımı karıştırdığında Myeong'la göz göze geldim. Fakat Yonghoon artık Kanghyun'la sevgili olduğumu biliyordu. Hala benden hoşlanıyor olamazdı. Olmamalıydı...
"Biliyor musun, bugün ONEUS da gelecek."
"Onları dinledim, şarkıları gerçekten çok güzel."
Myeong araya girdi.
"Dongju'yu şımartmayın arkadaşlar."
"Nedenmiş o? Yoksa ikizini kıskanıyor musun?"
"Kıskanmak? Onun sevilen biri olmasıyla yalnızca gurur duyabilirim. Fakat şımardığında neler olduğunu biliyorsun Yonghoon."
"Kendini hala bir prenses sanmıyor, değil mi?"
"O konuya hiç girmeyelim."
Myeong sohbet ederken pencere görevini Harin devralmıştı. Heyecanla bana döndüğünde geldiklerini anlamıştım.
"BEN BAKARIM! KAPIYA BEN BAKARIM!"
Yerimden kalkıp koşmaya yeltendiğimde halıya takıldım. Bu kez beni kurtaran Yonghoon'du. Gülüşü kesinlikle dalga geçme amaçlıydı.
"Myeong haklıymış, lütfen oturduğun yerden kalkma tatlı velet."
"UF! Tamam!"
Koltukta somurtarak beklerken kalbimin sesi oturma odasında yankılanıyordu. Onlara kapris yapmak bile zorlaşıyordu. Hayatımın aşkı az sonra beni tekrar kollarına alacaktı. Ruhum yine onun aşkıyla dolacaktı. Bu aşk her şeyi unutturmaya yeterdi.