3

1.2K 75 16
                                    

Güneş ışınları yüzüme vurduğu için değil, gürültüyle konuşulan telefon sesi yüzünden uyandım. Kırpıştırarak açtığım gözlerim ayakta yalnızca iç çamaşırıyla telefonda konuşan erkek bedenini görmemle hızla kapandı. Tekrar açabildiğimde aceleyle kendimi süzdüm. Çıplaktım. Turuncu bir örtü çıplak göğüslerimi zorlukla kapatıyordu ve adam çılgın gibi konuşuyordu.

"Ne bok yedim ben! Beni tanımıyor gibiydi ama bilmiyorum hoseok. Ya numara yaptıysa? Biliyorsun, bu daha önce denenmişti. Lanet olsun. Kendime hakim olamadım ki. Onu öylece bırakamam da. Uyandığında onunla konuşup yaşanmamış saymayı isteyeceğim." uyandığımı hala fark etmemişti ve çok pişman görünüyordu. Dün geceyi hatırlayınca başıma ağrı girdi. Lanet olsun. Yeminimi bozmuştum. Onunla yatmıştım. Ve adam şu an telefonda benden nasıl kurtulacağını düşünüyordu. Nasıl böyle alçalabilmiştim? Nasıl birinin bir gecelik mezesi olabilmiştim?

Gözlerim doldu ama umursamayıp üzerimdeki örtüyle birlikte ayağa kalktım. Çıkardığım sesleri duyan adının Joon olduğunu hatırladığım adam bana döndü ve telefonu kapattı. Ona bakmadan eşyalarımı aradım. Sütyenim tam ayağının dibindeydi. Hızlıca onu da alıp ondan uzaklaştım.
"Bak, yeni uyandın biliyorum ama bir şeyi öğrenmeliyim." Zorlanarak da olsa ona baktım. Yanaklarım yanıyordu. Muhtemelen moraracaktım.
"Beni tanıyor musun? Yani beni daha önce gördün mü?" Dün gece düşündüğüm şeyler aklıma geldi.

Başımı salladım yavaşça.
"Seni daha önce biryerde görmüş olabilirim. Ama nerede olduğunu bilmiyorum." Başını sallayarak bariz bir şekilde rahatladığını görünce sinirlendim. Nasıl bu kadar rahat olabilirdi ki? Dün gece bekaretimi kaybetmiştim. Bir aptal gibi. Tanımadığım birine onu vermiştim.
"Yaşananlar büyük bir hataydı ve tekrarlanmayacak. Eğer umudun varsa çok üzgünüm. Sarhoştuk ve yanlış yaptık." Söylediği şeylerin gerçekliği yüzüme bir Tokat gibi çarparken geriye sendeledim. Hiçbirşey söylemeden onu dinliyordum.

"Neyse ki içine boşalmadım. Yani kim olduğumu öğrendikten sonra hamileyim diyerek beni rahatsız edemezsin. O yüzden lütfen eğer şantaj yapacaksan bana istediğin paranın miktarını söyle ve bir daha görüşmeyelim." Bütün bedenim sinirle titrerken düşünmeyi kestim. Hızlıca banyoya girip üzerimi giyindikten sonra çıkıp kapıya yürüdüm. Kapıyı açmadan önce tekrar konuşunca ona döndüm.
"Neden konuşmuyorsun? Seni kırdım mı?" Gözlerimi devirerek tekrar arkamı döndüğüm sırada bana yaklaştı.

"Başka türlüsünü mü düşünüyordun? Yani seninle sevgili olacağımızı falan? Seni dün o veletten kurtardım ve bunun da ödülüm olduğunu düşün." Artık daha fazla susamayacağım için öfkeden dolmuş Gözlerimi onunkilere diktim.
"Başka türlüsünü falan düşünmedim. Hatta dün düşünemeyecek kadar bile sarhoştum. Ve sen isteyip istemediğimi sormadın bile." Sinirle güldü.

"Ne yani, sen bana karşılık verirken sormam mı gerekiyordu? Bunun için suçlu mu ilan edeceksin beni? Dün gece adımla çığlık atarken sorun değildi ama şimdi mi sorun?" Sinirle dudağımı ısırdığımda gözleri hızla dudağıma kaydı. Ne yaptığımı farkedip dudaklarımı serbest bıraktım.
"Suçlu falan ilan etmeyecektim. Yalnızca bekaretini aldığın insana sarfettiğin sözlere dikkat etmen gerektiğini söyleyecektim."

Gözlerini devirerek kahkaha attı.
"Bekaret mi? Neden bahsediyorsun sen be? Yalnızca diğerlerine kıyasla daha zordun. Bakire olmadığını fark etmeyeceğimi mi sandın? Sence aptal mıyım? Sizin gibi ortalık malları da çok oluyor artık be!" Sinirden çığlık atmak istesem de gülümsedim. Ve bütün gücümü kullanarak onu yatağa döndürdüm.

Yatağı gördüğünde yüz ifadesinin değişip bedeninin donmasını umursamadan kapıyı açtım.
"Kim olduğunu bilmiyorum orospu çocuğu. Ama herkesi kendin ve etrafındakilerle karıştırma. Dün gece bana çok büyük birşey öğrettin. Seni kurtarsa bile kimseye güvenmemelisin. Merak etme karşına falan çıkmayacağım. Umrumda değilsin. Sakın sen de karşıma çıkma, yoksa seni mahvederim." Kapıdan çıktığımda bağırdığını duydum.
"Bekle..." ama koşarak aşağı indim ve hiç hız kesmeden başka bir sokağa girene kadar koşmaya devam ettim.


Gözyaşlarım bardaktan boşalırcasına dökülürken bir kaldırıma oturup ağzımı kapattım. Ağladığımı kimse duymasın diye yumruğumu ısırdım. Eski sevgilim yüzünden bu zamana dek kimseyle olmamış ve bekaret yemini etmiştim. Yalnızca sarhoş olduğum için kandırılmıştım ve ilkimi iğrenç bir orospu çocuğuna vermiştim. Yaptığım hata dünyanın sonu olmayabilirdi belki ama içimdeki birşeylerin sonu olduğu kesindi. İnandığım bütün değerlere ihanet etmiştim ve sonu da böyle olmuştu işte.

Bir paçavra, bir kaltakmışım gibi davranmıştı bana ve bunun suçlusu bendim. Herşeye rağmen insanlara güvenmiş ve inanmıştım. Ve sonunda kaltak damgası yemiştim. Sorun yoktu. Bir daha böyle birşey yaşamayacaktım. Gözyaşlarım deli gibi akarken yemin ettim. Bir daha asla kimseyle olmayacaktım. Bir erkek daha bedenime dokunmayacaktı ve asla içki içmeyecektim. Orada olan arkadaşımı düşünmedim. İlk kez yalnızca kendimi düşündüm ve eve gittim.

Tahmin ettiğim gibi Haneul henüz gelmemişti. Ondan bir farkım kalmadığını hatırlayınca diz çöktüm ve saatlerce hıçkırarak ağladım. Ta ki arkadaşım beni ağlarken bulana dek. Bana hızlıca sarılmıştı ve ben de ona olan herşeyi anlatmıştım. Minhoyu gerçekten aramadığı için özür dilediğinde ona vurmak istedim ama lanet olsun ki yapamadım. Ona vurmak bekaretimi geri getirmeyecekti. Merakla onun kim olduğunu sordu ama bilmiyordum. Ama korkusuna bakılırsa tanınan biriydi. Yerimde başkası olsa onu mahvedebilirdi. Ama yapmayacaktım. Kendi hayatıma devam etmek zorundaydım.

Bu orospu çocuğu muhakkak cezasını bir yerde bulurdu. Şimdi yalnızca uyumaya ihtiyacım vardı. Uzun saatler boyunca. Uyumak ve unutmak istiyordum. Uyumak ve o geceye dönüp o iğrenç yere adım atmamak.

Bir Gece|Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin