Merhabalar.🖤
Çok güzel bir bölümle karşınızdayım. Umarım oy ve yorumlarınızı eksik etmezsiniz çünkü sıralamayı bunlar etkiliyor ve ben bu hikayemin gerçekten çok ama çok iyi olmasını istiyorum. Umarım bu yolda birlikte yürürüz✨Yorumlarınızın her birini okuyor olacağım.
Şarkı: Beni kendinden kurtar / Perdenin Ardındakiler
İnstagram: cananseckn
Keyifli okumalar👩🏻🎨🖤🧑🏻🎨
Annemin rengarenk çiçekleri vardı.
Her birine ihtiyacı kadar suyu ve fazlası kadar sevgiyi verdiğinde kırmızı elbisemin içinde uzaktan onu izlerdim. Çocuktum o zamanlar. Basit her bir kelimenin anlamını çıkarmaya çalışan bir kız çocuğuydum fakat bir kelimenin anlamını hiç bulamamıştım.
Bir kitapta okumuştum.
Sevgi, diyordu kitap. Çok önemli bir şeymiş, diyordu.
Erkek kardeşime sormuştum ne olduğunu ama küçük bir bebek olduğundan cevap vermemişti. Anneme sorduğumda ise bana çiçeklerini göstermişti. Onları sevdiğini söylemişti. O zaman kendimi çiçek sanmıştım. Annemin rengarenk çiçeği gibi hissetmiştim. Pembe hiç sevmezdim ama sırf annem pembe çiçeklerini çok seviyor diye pembe elbiselerimi giymiştim.
Onların yapraklarını okşadığı gibi saçlarımı okşamasını beklemiştim ama okşamamıştı.
Sonra da kendimi küstüm çiçeği sanmıştım. Sonuçta yapraklarına dokununca kapanıyordu, belki ben de o çiçektendim. Uzun bir zaman kendime bunu inandırdım. Ta ki kaybolan bir kitabımı arayana kadar. Dolabın arkasında gazete kağıdına sarılı yuvarlak bir şey bulmuştum. Neydi ki o? Merakla açtığımı hatırlıyordum. Sonra elime batan dikenleri. Ama merak öylesine büyüktü ki umursamamıştım ve elimdeki kaktüsü heyecanla havaya kaldırdığımda gülümsemiştim. Yaşıyordu, solmamıştı. Hem de dolabın arkasında karanlıkta ve susuz olmasına rağmen.
Sonunda bulmuştum.
Ben annemin bir kaktüsüydüm.
Dolabın arkasına saklayacak kadar hem de.
Dikenlerini yavaşça okşadığım kaktüse bakarken üzerine elbisesini geçiren Aleyna saçlarına sardığı havluyu çıkarttı ve koltuğa attı. Yavaşça ona doğru baktığımda onun da gözleri bendeydi. ''Eline batacak. Dokunmasana,'' demesi ile gülümsedim ve dikenlerine yavaşça dokunmaya devam ettim. ''Kaktüslere sertçe dokunan birinin eline hemen batar, tıpkı bir iğne gibi ama yavaşça dokunursan aslında ne kadar yumuşak olduğunu fark edersin.''
Küçük saksıyı ona doğru uzattım. ''Dokun bak.'' Muhtemelen annesinin olan bu kaktüse hiç dokunmamıştı ve sulayıp sulamadığından bile emin değildim. Tereddütle elini dikene getirdiğinde yavaşça dokundu ve şaşkınlıkla büyüyen bakışlarına karşın başımı salladım. ''Gördün mü?''
''Gerçekten. Çok yumuşak.''
''Susuz da kalsa, güneşsiz de kalsa çok uzun süre dayanabilirler ama insanlar genelde rengarenk süslü çiçekleri tercih ederler.'' Saksıyı pencerenin mermerine bıraktım. ''Ama bilmiyorlar ki o süslü çiçeklere bir gün su vermeyi unut anında solarlar. Kaktüsler öyle mi? Asla bırakmazlar insanı.''
''Aşık mısın?''
''Ne?'' diye mırıldandığında elini kıvırcık saçlarında gezdirdi. Ural'ın yanından ayrıldıkan sonra direkt Aleyna'nın yanına gelmiştim fakat o duşta olduğundan biraz beklemek zorunda kalmıştım. Bir partiye hazırlanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALDEN PORTRELER
Teen FictionErmeda Lav piyano çalmaktan vazgeçtiği gün parmak uçlarının sızısını dindirmek için başladığı resim sayesinde bir yabancı ile tanışır. Bu yabancıyla okulun asansöründe mahsur kaldığında ikisinin de ayaklarına dolanmış hayatın ipleri, birbirlerinin b...