Bazı yaşananlar vardır, insanın bir türlü unutamadığı. Tıpkı beyninize kazınmış gibi; ne kadar uğraşsanız da bir türlü silemediğiz.
Bazı anılar vardır. Sanki o anıları her gün gerçek gibi yaşıyorsunuz. Ama en acısı da onların gerçek olmadığını bile bile bundan mutluluk duymanız.
Bazı insanlar girmiştir hayatınıza. Tüm bu yaşanmışlıkları birlikte yaşadığınız, tüm bu anıları onunla oluşturduğunuz. Ama kafanızı kaldırıp baktığınızda etrafa; onu bir türlü göremediğiniz. Onun yokluğuyla her gün kahrolduğunuz, onun özlemiyle dayanamayacak güce geldiğiniz...
İşte benim bahsettiğim kişi Poyraz'dı.
Poyraz...
Kendimi bildim bileli tanıdığım, komşumuzun şımarık ve yakışıklı oğlanı.
Anaokulundan beri hoşlandığım çocuk.
Bana saf ve masum aşkı öğreten insan.
Hayatındaki ilk kavgasını beni korumak için yapan koruyucum.
Müdürden dayak yiyeceğini bildiği halde okulun duvarlarına büyük büyük ''EYLÜL ve POYRAZ (SONSUZ AŞK)'' yazan sevgilim.
Şu lanet olası hayatta en çok onunla güldüğüm, dertlerimi paylaştığım ve sonsuz güvendiğim tek insan...
Poyraz.
Benim en iyi arkadaşım, öğretmenim,annem,babam,sevgilim..
Kısaca poyraz benim her şeyim (Dİ).
Ama o artık yok.
Kahretsin, bu gerçekten nefret ediyorum...!
Geçen sene, Poyraz'ın yıllardır benden sakladığı kalp yetmezliği en sonunda gün yüzüne çıktı. Ben yeni öğrendiğim zamanlar Meğer Poyraz son günlerini yaşıyormuş.
Ve yine kahretsin, bu geçekten de nefret ediyorum...!
İşin garibi Poyraz'dan nefret edemiyorum.Tamam,bunu gizlemesi kabul edilebilir bir şey değil belki, ama benin gücüme giden şey; benim bunu yıllardır fark edemem.
----
İşte vakti geldi.
Bugün takvimlerden 10 Ağustos 2015.
Poyraz beni bırakmasının 1.yıldönümü. Benim de ölü gibi yaşamamın...
Hızlıca giyindikten sonra aynanın karşınına geçtim. Siyah,bana şimdi oldukça bol gelen kot pantolonum,üstünde yine siyah Poyrazın bana 3 sene önce aldığı 'black is everywhere' yazılı t-sörtüm.Gayet sade ve iğrenç gözüküyordum. Üstümü incelemeyi bırakıp yüzüme baktım. Yansımamla göz göze gelince kalbim sıkıştı.Yeşil gözlerim artık eskisi gibi mutluluktan parlamıyor ve göz altlarım sanki biri yumruk atmış gibi kararmış ve tenimin rengi soluktu.
'Yaşayan cesetlere benziyorum.'diye söylendim kendi kendime.
Umrumda değil. Bir an önce Poyrazın yanına gitmeliyim. Onunla konuşmalıyım. Bana cevap vermese bile.
Sarı saçlarımı güzelce tarayıp Poyrazın bana yılbaşında hediye ettiği kurdele desenli gümüş tokamı taktım. İşte şimdi oldu. Bu tokayla kendimi muhteşem hissediyorum. Aynadaki görüntüm tam aksini söylese bile.
Odamdan çıkıp Merdivenlerden aşağı indiğimde Annemle karşılaştım. Nereye gideceğimi biliyordu. O yüzden sormadı bile. Beni göz ucuyla süzdükten sonra ''Çok geç kalma''dedi. Başımla belli belirsiz onayladıktan sonra siyah spor ayakkabılarımı da giyip evden çıktım. Hava insanı bunaltacak derecede sıcak ve kaldırımda yürüyen insanlar beni sinir edecek kadar mutlu. Yüzümü buruşturdum. Gözlerimi onlardan çekip yan tarafımızdaki Poyrazların evine baktım. Odasındaki perdeler 1 senedir kapalı duruyordu. Ah, o pencereden az mı dışarıyı seyretmedik?...