5 Yıl Önce:
Sessiz ve puslu bir gündü. Lively Kalesi'nde her şey normaldi. Olması gerektiği gibi. Kral ve kraliçe birlikte oturuyorlardı. Fakat beklenmeyen misafirleri vardı. Davetsiz ve ortalığı mahşer yerine çevirecek misafirler. Bir ordu...
''Kralım saldırıya uğradık!'' koşarak gelen şövalye tek nefeste söyledi. Çaresiz bakan suratı kralın bir şey söylemesini bekliyordu. Yılların yaşlandırdığı suratı endişeyle kırıştı.
''Kim tarafından!'' dedi kral hışımla kalkarak. Beklenmeyen saldırı tüm neşesini götürmüştü. Oysa bugün güzeller güzeli kraliçesiyle ve oğlu ile sıradan bir gün geçirmeyi umuyordu. Aslında kral saldırıyı kimin yaptığını sorarken, bunu kimin yaptığını zaten biliyordu. Fakat yinede duymak için şövalyeye kulak kabarttı. Karısı endişeyle kralın koluna yapışırken kral tutulmuş şövalyeye daha sert bir sesle sorusunu tekrar etti.
''Kim tarafından!'' Prens Aerion ise çoktan cesurca kılıcını çıkartmış bekliyordu.
''K-kral Nickolas!'' dedi şövalye. Akıllardaki bütün tahminleri tescilleyerek. Kral Gerrard bunun beklenen bir saldırı olduğunu biliyordu. Çünkü iki krallık arası yıllardan beri süregelen savaş habersiz saldırılarla tekrarlanıyordu. Lakin bugün olmamalıydı. Bugün güzel bir gündü.
''Hemen şövalyeleri toplayın! Aerion senin onların başına geçmeni istiyorum!'' dedi kral Gerrard. Prens Aerion ne zamandan beri bu günü bekliyordu. Şu an şartlar istediği gibi olmasa da karşı krallığa duyduğu öfke ve nefretten dolayı, onların şövalyelerinden bir tanesini bile öldürecek olmak Aerion için çok önemliydi. Bunun üzerine oğlu Aerion şerefli bir şekilde onaylar anlamda başını salladı ve kralın önünde eğilip şövalyeyle birlikte gitti. Kraliçe Andriea ise ne yapacağını bilemez bir halde etrafta dolanmaya başladı. Şu an kral ile bulundukları oda hiç de güvenli bir yer değildi. Bu yüzden aceleyle atıldı.
''Kralım, derhal buradan gitmemiz gerek. Mahzene inelim orası buradan daha güvenli.''
''Olmaz Andriea. Sen git hemen. Lakin ben gidemem. Hazır Kral Nickolas bile kalemize teşrif etme şerefinde bulunmuşken bana kaçmak yakışmaz. Nihayet bunu sonlandırmanın zamanı geldi kraliçem.'' dedi Kral Gerrard. Karısının yüzünü avuçlarının içine aldı ve ona son kez baktı. Ölüme gidiyordu. Bunun karısını son görüşü olacağını düşünüyordu. Ondan sonra tahta gelecek olan Prens Aerion'dan emindi. Ona güveniyordu. Bu yüzden şimdi kolay kolay ölümü göze alabilirdi. Kraliçeye ise diyecek pek bir şey kalmamıştı. Kocasına son bir kez sarıldı.
Kralın kolundan çıkıp odasına gitmek için kapıyı açtı ve koşabildiği kadar koşmaya başladı. Kalp atışları hızlanıyor, bulgur bulgur terliyordu. Kılıç sesleri oldukça yakından geliyordu. Kraliçe daha hızlı koşmaya başladı. Saldırı ani olduğu için her şey birbirine karışmıştı. Şu an yanında ona eşlik edecek bir kölesi bile yoktu. Kraliçe olduğu yerde sabitlendi. Kral ölümü göze almıştı. Sonra oğlunun kinle bakan gözlerini hatırladı. Oğlu da ölümü göze almıştı. Fakat ya ikisi de ölürse? Kral Nickolas burayı kendi topraklarına katardı. Oğlunu kaybetmeyi göze alamayan kraliçe hemen geldiği yöne koşmaya başladı. Oğlu için kendi canını bile verirdi.
Daha hızlı koşuyordu. Oğlunu gördü. Fakat ona ulaşması imkansızdı. Prens Aerion ve şövalyeleri çoktan karşı krallıkla savaşmaya başlamışlardı. Kalenin avlusundaki açıklıkta göz gözü görmüyordu. Kraliçe oğluna ulaşmak için adım atıp geri çekiliyordu. Kendini savunabilecek bir bıçak bile yoktu ki yanında. Fakat oğlunu bu hengameden çıkartmada kararlıydı. Neyse ki oğlu ona beş adım mesafesindeydi. Karşıdaki rakibini öldürür öldürmez bakışlarını yukarı çıkarttı ve yeni birini öldürmek için etrafa göz dolandırdı. Gözleri annesine takılınca durakladı. Derhal onun yanına koşup biri onlara geliyor mu diye kontrol ettikten sonra hızlıca annesine döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Fedakarlık
Historical FictionSavaşla büyüyen çocukların yaralı yürekleri vardır. Yitirirler çünkü evlerini, annelerini, ilk aşklarını, koşup oynadığı toprakları... Geriye bir tek acı hatıralar kalan çocukluğunu bırakmak demektir bu. Smirnow Krallığı'nın prensesiyse sadece savaş...