Öncelikle bölüm tahmin ettiğimden çok çok daha geç geldi, o yüzden özür diliyorum. Daha da uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Umarım seversiniz. Yorumlarınızı bekliyorum.
--
Şebnem Selim'le dudaklarının birbirine değmesiyle birlikte kısa bir süre içinde geri çekildi. Vücuduna yayılan dalga ona bile çok anlamsız gelmişti. Bu ufacık bir şeydi ama Şebnem daha önce hiç böyle bir şey hissetmediğinin bilincindeydi. Ne ilk öpüşmesinde, ne de diğer aşık olduğunu zannettiği tüm zamanlarda... böyle olmamıştı. Bu farklı bir şeydi. Selim'in yüzünü bir süre daha inceledikten sonra ilk yattıkları pozisyona geçerek Selim'e arkasını döndü. Kalbi biraz daha hızlı atarsa Selim'in duyup uyanacağına emin gibiydi. Kendisini sakinleştirmeye çalışırken gözlerini kapattı.
Şebnem, saçlarında hissettiği kıpırdanmayla uyandı. Gözlerini yavaşça aralarken o elin Selim'e ait olduğunun bilincindeydi ama yine de yavaşça yüzünü ona doğru çevirdi. Gülümseyerek baktı, "Günaydın." derken.
"Akşam oluyor ama sana da günaydın." dedi Selim en güzel gülümsemesiyle karşılık verip. Sonra Şebnem'i iyice kendisine doğru çekti, çenesinin altında kalan burnuna ufak bir öpücük bıraktı. "Beni çok mutlu ettin." dedi sakin bir sesle.
Şebnem kaşları çatılırken sordu. "Hangi konuda?"
Selim gülmemek için kendini tutuyormuş gibi bir ifadeyle Şebnem'e bakarken, Şebnem anlamıştı. Uyanık mıydı yani? Yüzünü anında ateş basarken, bunu nasıl açıklayacağına dair kafasında milyon tane şey kurmaya başlamıştı. Selim onun ne düşündüğünü anlıyormuş gibi bir bakış attıktan sonra "Sence?" diye sordu.
"Selim ben..." dedi Şebnem ve ne diyeceğini bilemeden sustu. Nasıl açıklayacağını bilmiyordu ama bir umut çabalamaya devam etti. "Ben gerçekten..."
Selim işaret parmağını susması için Şebnem'in dudaklarına bastırırken, Şebnem konuşmaya devam edebilecek olmasına rağmen durdu. Zaten diyecek pek bir şeyi de yoktu. "Bir şey açıklamana gerek yok ki." dedi Selim sakin bir sesle. Parmağını yavaşça Şebnem'in dudaklarından çekerken, "Ben seni çok seviyorum Şebnem." diye ekledi bir çırpıda.
Şebnem'in gözleri anında parlasa da Selim'e şaşkın gözlerle baktı. Selim onun haline gülümsedikten sonra yavaşça eğilip Şebnem'i öptü.
Şebnem irkilerek yataktan fırlarken boş gözlerle etrafına baktı. Bu neredeyse aynı rüyayı ikinci görüşüydü ve artık sinirleri bozulmaya başlamıştı. Gözlerini ovuştururken, bir yandan da Selim'in nerede olabileceğini düşündü. Yataktan yavaşça kalktı, aynaya bakıp saçlarını düzelttikten sonra odadan çıktı. Aşağı indiğinde Selim'i televizyon izlerken buldu. Şaşkın şaşkın ona bakarken, "Yanımdan kalktın televizyon izlemeye mi geldin? Pes! Öküzlüğün everesti!" dedi sitemli bir sesle.
"N'apıyım, maç vardı." dedi Selim çarpık bir gülüşle. Eliyle koltukta yanındaki boşluğu işaret ederek "Gelsene." diye ekledi.
Şebnem ağır adımlarla geçip Selim'in yanına oturdu, "Uyudukça uyuyasım geliyor, çok garip." dedi saçlarını karıştırırken.
Selim de gülümseyerek Şebnem'i göğsüne doğru çekti, elleriyle sarıp. "Uyu istersen." diye mırıldandı.
"Yok yok." dedi Şebnem yine de Selim'in göğsünden kalkmazken. "Ne maçı bu?" diye sordu.
"Basketbol Şebnem, kör müsün?"
Şebnem sinirle Selim'in kolunu cimcikledikten sonra "Kolun önümü kapatıyor gerizekalı, ekranı görmüyorum şuan." diye cevap verdi. Selim'se gülerek kolunu çekmekten başka bir şey yapmadı, bir süre ikisinden de ses çıkmamıştı. Selim maça dalmıştı, Şebnem de tepkilerine göre hangi takımı tuttuğunu anlamaya çalışıyordu. Nihayet anladığında sırf ona inat olsun diye diğer takımı tutmaya başlamıştı, her sayı atışlarında Selim sinirlenirken Şebnem abartılı sevinç gösterilerinde bulunarak Selim'i delirtmeye uğraşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalan Hikaye (ŞebSel)
FanfictionYolları tekrar kesişen Şebnem Gürsoy ve Selim İnan'ın hikayesi...