; gece 11

284 32 14
                                    









#



Sevgilim, senin için aşmayacağım hiçbir engel yok.
Yolun ucunda seni birkaç saniye bile olsa görebileceksem, ölmeye bile razıyım.
Sana her bir zerrem ile tapıyorken, aksini beklemek mümkün bile değil.
Ama sevgilim, karşılaştığımızda beni isteyecek misin?
Beni gördüğünde yanımda durabilecek misin?
Seni bilmiyorum,

Ama ben hala seninleyim.

















#jeonjungkook













Ellerim terliyordu. Heyecandan midem bulanıyor ve bir köşeye geçip kusmak istiyordum. Taehyung'un yanımda olmasından güç alacağımı düşünmüştüm; ama hayır. Onun varlığı bile yaşadığım heyecanı azaltmaya yetmiyordu.

Saat gece 11'di. Dün Taehyung ile konuştuktan sonra hemen kendimi buraya atmak istesem bile ağlamaktan dolayı yorgun düştüğüm için Taehyung'un omzunda uyuya kalmıştım. Sabah ise büyük bir baş ağrısıyla uyanmış ve ağabeylerime bir şey belli etmemeye çalışarak günümü geçirmeye devam etmiştim. Saatlerin yıllar gibi geçtiği bir gün olmuştu; ve şimdi de adımlarım uzaktan gördüğüm o bara adımlıyordu. Miracle yazan tabelayı yeni gören gözlerime kafamdaki tilkiler alay etti.

Şimdi mi? Gerçekten mi Jeon?

Sonunda barın eski kapısının önüne geldiğimizde benim kadar gergin olan Taehyung titreyen elleriyle kapıyı açtı. İçeri girer girmez burnumuza dolan yoğun sigara kokusu kafamın içindekileri bile rahatsız ederken, Taehyung'un dudaklarından kısık bir öksürük döküldü. Barın köşesine koydukları ve gündüzleri hep boş olan sahnenin üzerinde gitarıyla beraber oturan beyaz elbiseli sarışın bir kadın vardı. Söylediği Fransızca kelimeler güzel sesiyle beraber kulaklarıma ulaşıyordu. Yanımdaki senelerdir tanıdığım ve benim için arkadaştan öte olan esmer adam bar masasının önüne doğru ilerlerken; aynı şekilde onu takip ettim. Birlikte bar taburelerine oturup birer bira istediğimizde, gerginlikten terleyen ellerimi yine ve yine pantolonuma sildim.

"Bugün geleceğinden emin bile değiliz." Çok yüksek olmayan müziğin sayesinde bağırmak zorunda kalmayan arkadaşıma dönmeden önce biramdan büyük bir yudum aldım.

"Onu tekrar görene kadar buraya geleceğim." Gözlerimi arkadaşıma çevirdim ve bakışlarımla düşüncemin keskinliğini ona ilettim.

"Gerekirse her gün."

Gerekirse her gün geleceğiz.

Gerekirse her gün geleceksin, biliyorum.

Beynimdekilerin seslerini dağıtma amacıyla biramı fondiplediğimde, barmene işaret edip ikincisini istedim. Taehyung'un gözü etraftaydı. Bakışları küçük barın her köşesinde geziniyordu. Onu görmek isteyen gözlerinin keskinliğini anlayabiliyordum. Ama benim onu görmeme gerek yoktu. Hissederdim. O buradaysa, bedenim ve kalbim onu hemen hissederdi.

"Hey!" Taehyung kalın ve derin sesiyle barmene seslendiğinde, odağımı o ikisine verdim.

"Buralarda bizim gibi çekik gözlü olan birini tanıyor musun?" Akıcı Fransız aksanı kalın sesiyle karıştığında muhteşem bir görüntü oluşturan arkadaşımdan bakışlarımı çekip, karşımdaki barmene döndürdüm; ve cevabını beklemeye başladım.

"Burada sürekli çekik gözlü turist görürüz."

"Hayır, hayır." Taehyung ellerini hızlıca sallarken, gözlerini kıstı. İyi bir Fransızcası olmasına rağmen heyecandan cümleleri aklında toparlayamadığına emindim.

Schlau, still | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin