5

35 10 5
                                    

Güneş yandığı için bu kadar parlaktır.
Keyifli okumalar.
________________

Sabah erken kalktı Saye. Sude gideli bir kaç gün olmuştu. Bu aralar Musab'ı daha bir derin hissediyordu kalbinde. Öyle yanıyordu ki canı. Öyle bir şehrin ortasına düşmüştü ki, tek yolu Musab'tı ama şehrin yolları bir tek Musab'a çıkmıyordu. O yüzden yakmak istiyordu o şehri.
Tam yataktan kalkacakken bildirim sesi geldi kulağına. Doğrulmadan aldı eline telefonu. O kişi mesaj atmıştı yine. Yine aynı ürkek ifade belirdi Saye'nin yüzünde. Saye onu telefona Abi diye kaydetmişti, yıllar önce hayatını zehir eden abi. Bu kaç gündür mesaj atmaya başlamıştı. Saye'nin yanına gelecekmiş. Saye reddetse bile işe yaramazdı. O adam çıkarları için her şeyi yapardı. Gelip bir kaç ay kalacakmış abisi. Tabiki Saye buna inanmıyordu. Şimdilik bunu unutmaya çalışarak işe gitmek için hazırlanmaya başladı. O akşam eve geldiğinde öyle yorgundu ki... Gelip yiyecek bir şeyler hazırlamaya başladı. Pek sevmezdi yemek yapmayı. Bu gün çıkarken aceleden kolyesini unutmuştu. Küçük bir kızken annesi öldüğünde, abisi bütün eşyaları çöpe atmadan önce gizlice alabilmişti bu kolyeyi. Annesinden ona kalan tek şey... Hemen gidip kolyeyi öperek taktı boynuna. Abisinden nefret ediyordu. Ondan yemediği dayak görmediği zulüm kalmamıştı. Kardeşi öldükten sonra bir kez bile ağlamamıştı abisi. Abisinin adı Selimdi. Saye biraz unutmaya çalıştı abisini. Yemekten sonra işlerini halledip, aldı sevdasını çizdiği defteri. Dinlendiği tek limandı bu defter. Ve aynı zamanda onu en çok acıtan limandı. Genelde resimlerin altına kısa metinler yazardı. Yine göz yaşları eşliğinde yazmaya başladı,
"Sevdam... Musab'ım... sensiz bir gün daha geçti. Daha dorusu geçmedi hiç. Seni görmeyi öyle çok istiyorum ki... senden haber almayı öyle çok istiyorum ki... ama çok korkuyorum biri çıkıp başkasına yâr oldu diyecek diye... seni başkasıyla düşünemiyorum Musab'ım. Seni ölene kadar görmeyeceğim. Asla buna izin vermeyeceğim. Çünkü karşıma çıkarsan. Bu sefer dayanamam."
Böyle devam etti yazdıkları Saye'nin. Ah be kızım. Nasıl unutacaksın böyle her gece düşünürsen ?
Saye için bir gün daha bitiyordu. Tabi günle beraber kendiside bitiyordu.

***

Kapının çalmasıyla hemen kapıya yöneldi Saye. Gelen Sudeydi. İçeri geçtiler beraber. Saye'nin abisi Selim gelecekti bu gün.
"Selam."
"Selam."
"Ee ne zaman geliyor Selim?"
"Iıı bilmiyorum, yarım saate burada olur galiba." Dedi Saye. Keşke gelmeseydi abisi. Bazen kendini bırakmak istiyordu tamamen,
"E güzelmiş, neler yaptın bakalım. Özledin mi abini ?"
Saye abisinin ona yaptıklarından pek fazla bahsetmemişti Sude'ye. Biraz düşündükten sonra cevap verdi ağır ağır konuşarak,
"Yani ben özlesem bile o beni özlememiştir. Pek sevmezdi beni."
"Öyle deme yaa, özlemese seni görmeye gelir miydi?"
Allah bilir ne çıkarı vardı da geliyordu buraya. Hiç gelmeseydi keşke. Abisinden çok korkuyordu. Sude ile tanışmasını hiç istemiyordu bir bakıma.
Aradan geçen sessiz bir kaç dakika sonra kapı çaldı. Saye korkuyla ilerledi kapıya. Sude mutfaktaydı. Kapıyı açınca abisini karşısında gördü. Ne iğrenç bir suratı vardı.
"Birimi var lan evde ? Niye söylemiyorsun aptal."
"Arkadaşım." Dedi Saye. Bunu duyunca abisi yüksek sesle, Sude'nin duyabileceği şekilde konuşmaya başladı.
"Çok özlemişim abicim. Ne güzel oldu gelmem."
"Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" Dedi saye nefretle
Abisi sessizce,
"Kes sesini." Dedi. Kolundan iterek içeriye girdi. Saye'nin korktuğu başına gelmişti, Allah'ım n'olur Sudeye bir şey yapmasın diye geçirdi içinden. Çünkü şimdiden bir şeyler karıştırmaya başlamıştı. Bu şeytandan her şey beklenirdi. İğrenç iğrenç bakmaya başladı Sayeye. Saye sofra kurma bahanesiyle içeri geçti. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam? Niye öyle davranmıştı ki ? Sofrayı kurduktan sonra onlar oturdu, Saye biraz oyalandıktan sonra geçti içeriye. Abisinin suratını götmeyi hiç istemiyordu. Zorla düzelttiği suratı, abisi ile Sude'nin şakalaşmalarıyla tekrar düştü. Bu ne samimiyet ? Bu ne iğrençlik ? Allah'ım aklıma mukayet ol. Selim cıvık cıvık şakalar yapıyordu Sudeye. Hayret. Sude pek sevmezdi böyle şakaları ama attığı kahkaha yeri göğü inletiyordu. Yoksa..? Yok canım dedi Saye içinden biraz korkarak. Bu Sude'nin felaketi olurdu.
"Hoşgeldin canım. Zahmet etmişsin. Abin hak etmedi ki bunları." Dedi Selim cıvık cıvık. "Hak etmedin tabi. Boğazında kalsın." Diye geçirdi içinden Saye. O sırada Sude cevapladı,
"Olur mu öyle şey sen onun biricik abisisin" Hı hı aynen ne demezsin. Saye kusmamak için kendini zor tuttu. Midesi bulanıyordu abisinden. Yemekten sonra sofrayı bıkkınlıkla topladı. Sonra abisinin yatağını kurdu, ardından içeri geçip Sude'nin yatağını düzeltti. Yorgunlukla herkes yatağına çekişmişti. Saye bazen o kadar özlüyordu ki Musab'ı... Açıp fotoğraflarına baktı. Sonra öptü. Ne kadar çok isterdi sevdiğinin kokusunu bilmeyi. Dua edip uykuya daldı. Ama hala uyumayan birileri vardı. Selim onbeş dakika sonra bir mesaj gönderdi Sudeye,
"Uyudun mu?"
"Hayır uykum yok."
"Aynen benimde. Gelsene sohbet ederiz biraz."
"Olur"
Sude çıktı odasından ve Selim'in yanına geldi. İçerisini aydınlatan tek ışık kaynağı aydı. Konuşmaya başladılar. Sohbet ediyorlardı sözde. Saatler ilerledi. Saye habersizce masum masum uyuyordu.
"Sude sen çok anlayışlı bir kızsın. Bana yardım et." Dedi Selim,
"Tabi ne oldu ki?"
"Saye... benden nedret ediyor. Ben ona hem anne oldum hem baba. Her şey yaptım o mutlu olsun diye.
Ama o benden hep nefret etti. İlk geldiğimde sarılmak istedim ama beni itti. Ne yapabilirim ? Beni sevmesi için." Sude afalladı. Saye ne kadar korkunç bir insanmış meğer. Ne kötü kalpliymiş. Şuna bak yaa, kaç yıllık arkadaşını bu gün gördüğü adamla tartıyordu. Hiç mi tanımamış Sayeyi ?
"Bilmem ne yapabilirsin ki?" Dedi şaşkınlığını gizleyemeyerek.
"Bende bilmiyorum. Ama başına gelen her kötü şeyi benden biliyor. Sınavından bile istediği notu alamayınca benimle aylarca konuşmamıştı. Onun için her şeyi yaparım anlıyor musun Sude. Her şeyi."
"Ama o sana böyle davranamaz."
"Evet bana iftira attığı bile olmuştur." Dedi Selim şeytani bir tavırla.
"Ama nasıl ? Sana iftira mı attı ?"
"Evet. O benim her şeyim. Onu öyle çok seviyorum ki Sude."
"Ya sen sıkma canını. Düzelir belki. Hem sen çok iyi bir insansın. Sıkma canını olur mu ?" Sude çürük çıktı iyi mi ? Her neyse... Selim içinden geçirdi tekrar. "Bu kadınları kandırmak dünyanın en kolay işi." Doğru mu düşünüyordu Selim ? Evet doğruydu düşündüğü, hemde sonuna kadar... Kadınlar saf kalpliydi. ( Saf dediysekte bütün kadınlar üstüne alınmasın. ) Tabi Saye mışıl mışıl uyuyordu gecenin karanlık bir köşesinde. Belki de şu an rüyasında Musab'ı görüyordu... Ya da Musab'ı değil... boş hayallerini diyelim biz ona. Evet insanlar uyur, ama şeytan asla ! Şimdi daha açık neden kaybettiğimiz. Gerçi bu da bir gerçek, şeytan olmasaydı kazanamazdık. Doğruyu bulamazdık. Zira güzeli güzel yapan, çirkinin çirkinliğidir. Her şey zıddıyla bilinir.
"Sude... sevgilin var mı ?" Sude şımarık şımarık güldü.
"Yok. Yani şimdilik." Selim bunun üstüne çapkın bir gülümseme yerleştirdi suratına. Ve oyununu oynamaya başladı.
"Bu iyi haber"
"Nasıl yani ?" Dedi Sude anlamamazlıktan gelerek.
" Hiç... neyse sana iyi geceler." Dedi Selim ve ekledi,
"Rüyanda beni gör." Bunu söylerken göz kırpmıştı.
"Sanada iyi geceler." Dedi Sude ve yüzünde aptal bir gülümseme ile odasına doğru yürüdü. Kesin âşık oldu bana diye düşündü. Belki sevgili oluruz dedi içinden. Ne saçma insanlar var... Sevgililik saçmaydı. Ama bahanesi hazırdı, biz birbirimizi tanıyoruz diyorlardı. Gel de anlat. Tek bir çözüm vardı bütün sorunlara. Tek olan...
Sabah olunca Saye uyandı. Sanki gece bütün dertleri toplamıştı onun kapısına. Çok yorgundu. Gidebileceği bir yol olsaydı eğer... asla durmazdı. Aslında gidebilecek bir çok yolu vardı. Ama tek sorun şuydu, ona çıkmayan bütün yolları yakmak istiyordu. Musab'a çıkmayan bütün yolları. Yavaşça sıyrıldı uykunun kollarından, ve geçip ezdi ayaklarıyla yerleri. Hazırlaması gerekiyordu kahvaltıyı. Öyle çok istiyordu ki gidip şu uçurumdan kendini atmayı. Yine boşvermeye çalışarak hazırladı sofrayı. Sonra Sude ile beraber topladılar. Hafta sonu olduğu için Sude öğleye doğru ayrıldı oradan. Saye çok rahatsız olmuştu onların bakışmalarından. Sudeyi uyarmak istiyordu ama yanlış anlaşılmaktan korkuyordu. Ne yapması gerek onu da bilmiyordu. Ama Sude'nin tehlikede olduğunu biliyordu. Abisi içerden seslenince daldığı düşünce denizinden kaldırdı kafasını ve abisinin yanına gitmek için kalktı yerinden. Abisinin olduğu odanın kapısına gelince bekledi. Abisi kaldırıp kafasını garip gözlerle Sayeyi süzdü.
"Gel otur, konuşacaklarım var." Dedi ciddi bir tavırla Selim. Saye çekinerek oturdu abisinin yanına, aralarına en az bir metre koyarak. Abisi elindeki kağıdı gösterip,
"Aylık mağaşın bu kadar mı ?" Dedi. Saye kağıtta yazan miktarı görünce evet dedi. Selim yüzüne iğrenç bir sertlik yerleştirdi.
"Bundan sonra ne kadar aldıysan bana getireceksin. İtiraz etme. Yoksa ne olacağını gayet iyi biliyorsun."
Evet Saye gayet iyi biliyordu olabilecekleri.
"Ama... neden ?"
"Ben dediysem bitti. Evin zaruri ihtiyaçları dışında başka bir şeye harcamayacaksın bu parayı. Direk bana vereceksin." Saye kabul etmek istemiyordu. Tırnaklarıyla kazarak gelmişti bu günlere, abisi şimdi gelip bu kadar kolay mahvedemezdi her şeyi.
"Abi... Tamam sana verebilirim ama, benim paramı seninmiş gibi harcayamazsın." Selim kafasını kaldırıp Sayeye baktı.
"O para elime geçmezse, olacaklardan sorumlu değilim. Elimde kalırsın..." Saye nefretle baktı abisine.
Başka çaresi yoktu anlaşılan. Bir yolunu bulup abisini göndermeliydi. Ama asıl aklına takılan şey, abisinin bu parayı ne yapacak oluşuydu. Abisi çalışıyordu. Anlaşılan kazandığı para ona yetmiyordu. Ne işler karıştırıyordu bu ? Öğrenmek zorundaydı Saye...
En azından bir şeyler için erken olabilirdi. Peki abisi neden durup dururken gelmişti ki buraya. Kesinlikle bir amacı vardı. Ama ne ? Abisi bir kaç dakika sonra evden çıkıp gitmişti. Nereye gittiği konusunda hiç bir fikri yoktu Saye'nin. Eline bu sefer resim defterini değil. Siyah olan defteri aldı. İçinden geçenleri yazardı o deftere göz yaşları eşliğinde. Yorulmak ayrı bir şeydi, yorulmayı hissetmek ise bambaşka bir şey...  O ise yorgunluğu iliklerine kadar hissediyordu. Gözlerini kapatıp biraz hayal kurmak istedi. Hayal kurmak onu bir bakıma mutlu ediyordu. Çünkü hayalinde her şey yolundaydı, ve her şey güzel bitiyordu. Ama adı üstümde hayal... Gerçek olamayacak hayaller kuruyordu kendince. Aklı tekrar abisine kaydı, abisi aklını meşgul ediyordu. Bir işler karıştırıdığı o kadar belli oluyordu ki... Hemen abisinin geldiği evin, daha doğrusu küçük kardeşini ve annesini kaybettiği, yaşayamadığı çocukluğunun geçtiği evin yanında yaşayan komşularını aradı. Abisi hakkında bilgi edinmeliydi. O üniversiteyi kazandıktan ve abisinden devlet bursuyla ayrıldıktan sonra abisinden doğru düzgün bir haber bile almamıştı. Şimd ise bir şeyleri gün yüzüne çıkartma zamanıydı.
___________________________________________

Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Oy vermeyi unutmayın.

SAYHA (Ara Verildi )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin