Onu çekiştirip durmama rağmen halen yavaş yürüyor, ikide bir dırdır yapıyor. Ah, bu çocuk gerçekten benim sonum olacak.
'' Yongbok! Sesini kesmezsen herkesi uyandıracağız. Farkındaysan saat gecenin 2'si.''
Koşmaktan nefes nefese kalmış bir vaziyette ona fısıldarken, bir yandan da dediğim şeyle birlikte hemen uslanmasını izliyordum. Kafamı ondan çevirebildiğim zaman, odamıza geldiğimizi farkettim. Koşmaktan götümüze kadar ter içinde kalmıştık. İçimden neyse ya diye geçirdim, sonuçta koşmasak da aynı durumda kalacaktık. Düşüncelerimden uzaklaşıp hemen küçücük elindeki anahtarı alıp, kapıyı açtım. Sonunda kapıyı kapatabildiğimde huzura kavuşmuş gibi hissediyordum.
'' Of artık dayanamıyorum, çabuk atla şu yatağa. Ha bide kamera çantada, al onu oradan. ''
Dediğim şeyi ikiletmeden yatağa zıpladı. Görünüşe bakılırsa onun da benden farkı yoktu.
''Pişt baksana Hyunjin, kamerayı şuraya koyayım mı? ''
Şifonyerin üstüne göz atarken bir yandan ona olur anlamında kafa salladım. Otel odası küçüktü ama iş görürdü, fantezi dünyamız için yeterde artardı bile.
Kamerayı kurduğu anda salise bile geçmeden yatağa hönkürürcesine atladım. Ups, anlaşılan otel sakinleri bu gece biraz rahatsız olacaktı.
'' Umarım içinde o sevdiğim kırmızı tanga vardır, Yongbok. '' Kulağına tahrik edici bir ses tonu ile fısıldadıktan sonra sinsi bir gülüş patlattım. O tangayı giydiğini halihazırda biliyordum ama kendimi durduramıyordum işte.
Video süresi daha fazla uzamadan üstümdeki tişörtü bir çırpıda üzerimden çıkartıp rastgele bir yere fırlattım. Penisimi kontrol edememeye başlıyordum, bu yüzden acele etmeliydim. Zaten o saçma kokteyl partisinde yeteri kadar dayanmıştım. Kontrolüme sahip olamadığım zamanlar tamamiyle kendimden geçiyordum. Bunu resmen ağzımdan bir hırlama sesi çıkınca farkettim.
'' Çok bile bekledim evlat. '' Az önce ne dedim lan ben?
'' Evlat ne be? '' Of ya.
'' Neyse kesersin sen burayı. '' Çaktırmayın da, batırdım amına koyayım.
Kafamı deminki saçmalıktan uzaklaştırıp Felix'in üstündekileri çıkartmasında yardımcı oldum. Bir yandan da pembeleşmiş dudaklarımı boynuna doğru götürdüm. Onu yavaşça öpmeye başlarken, Felix ise pantolonumu çıkartmakla uğraşıyordu. Dudağımı boynundan çekip o hayran olduğum çillerini nazikçe öptüm. Bana yıldızları hatırlatıyorlardı.
Bir süre sonra artık nazik olamayacağımı farkedince dudaklarına hunharca saldırdım. Öptüm, öptüm. Vücudunda, yüzünde öpülmedik tek bir yer bile bırakmak istemiyordum. Her öpüşümde ağzımda bıraktığı his, o tat bana sanki çilekli bir dondurmayı anımsatıyordu, ya da meyveli, mmmh ya da böğürtlenli. Ya da- ughh dürüst olmak gerekirse bilmiyorum. O hissi tabir edecek bir tanımı hala keşfetmedim.
'' Oradan jeli uzatır mısın? '' Yine alışılmadık bir anda dayanma sürecimi sonlandırmıştım.
'' Bu kadarı yeterli, hadi biraz eğlenelim. ''
Verdiği jeli bir çırpıda alıp yanıma koydum. Kabarmış penisimi kaplayan kumaş parçasını da çıkartırken Felix'in ağzı ile yırttığı prezarvatifi aldım. Penisime geçirdikten sonra jeli iyice yedirdim. Kafamı kaldırdığımda o da tamamen soyunmuştu.
Ulan tangayı ne ara çıkarttı bu?
Yine de, gözlerimin önündeki görüntü iyice delirmeme sebep olunca, sağ bacağımdan destek alarak yataktan kalktığım gibi kollarım ile belini kavradım. Onu havaya kaldırıp, kucağıma yerleştirdim ve dengeyi ayarladım. Ellerim ile kalçasını okşarken şimdiden boşalacakmış gibi hissediyordum. Körelmiş zihnimdeki hissettiğim duygular hiç durmadan dönen bir kamikaze ile eş değerdi. Ellerim kalçasından geriye doğru çekildi ve hızlıca tekrar aynı yerine geçerek gürültülü bir ses oluşturdu. Aynı hamleyi defalarca tekrarladım, şaplak atmaya bayılıyordum.