Leo ve Teo gelen orduya hayretle bakmışlardı. Hiç bir mektup göndermeden kendileri gelmişlerdi. Amy her zaman ki gibi haklıydı. Gelmişlerdi. Ama Amy yoktu. Artık ölümünü duyurmayı düşünmüşlerdi. Ama bu halkta derin bir üzüntüye yol açacağından ve daha bunu kendileri kabullenememişken bunu yapmak istemiyorlardı. Gelen grubu karşılamaya inmeleri gerekiyordu. Rangor olanca heybetiyle siyah atından indi. Hala ormanda olanlara siniri geçmemişti. O kadını bulursa parçalara ayıracaktı. Hiç bir kadına el kaldırmamıştı ama bu ilk olacaktı. Neyse nu düşüncelerinden sıyrılıp kardeşinin karısı olucak kişiyi görmeye gelmişti. Tanrım kardeşi delirmiş olmalıydı. Bu prenses hakkında hiç iyi şeyler söylenmiyordu. Ama serseri kılıklı kardeşi bu kızda diretiyordu. Ama Prensesin karşısına çıkacak cesareti kendinde bulamıyordu. Bu yüzden kurban olarak Rangor buraya gönderilmiş ve çok sevdiği (!) kardeşi Prens Olis takliti yapmaya zorlanmıştı. Az kalsın aklından geçen küfürü ağzından çıkarıcaktı. Dikkatli olmalıydı. Yorgunluktan ve sinirden ölüyordu. Karşısında kendisi kadar iri yarı iki adam görünce yüzündeki sert ifadeyi bozmadı. ''Hoş geldiniz.'' dedi Leo soğuk bir sesle. Ev sahipli yapacaktı. Ama güzel kardeşi öldü mü kaldı mı bilemezken iyi bir ev sahipliği yapamazdı. Karşısındaki adam ses çıkarmadan kendisine bakıyordu ne soğuk bir insan diye içinden geçirmeden edemedi Leo. ''Ben ARİA Krallığının Kralı LEONARDO WİLLİAM. Bu da erkek kardeşim Prens TEO NİCK WİLLİAM. '' dedi Leo kardeşini göstererek. Rangor reverans yapmak yerine baş selamıyla yetindi. ''Memnun oldum majesteleri Ben de ERDUN Krallığının ikinci Prensi OLİS ADAM.'' dedi. Kendi kimliği ise farklıydı. Ragnor ülkesinin veliaht prensiydi. Kral Rangor'u buraya göndererek kardeşi Olis'i evlenene kadar akıllanmasını planlıyordu. Serseri piç diye geçirdi içinden. Neden kendi ülkesinden biriyle evlenmiyordu da abisini buraya kadar yoruyordu ki. ''Yorgun olmalısınız Prens Olis. Lütfen içeri geçip güzelce dinlenin.'' dedi Leo. Rangor başıyla onayladıktan sonra ''Teşekkür ederim majesteleri.'' dedi. Leo Rangorun omzuna dokundu Rangor bu temasla rahatsız olsa da bunu belli etmedi. ''Lütfen bana Leo de. Burada ünvanları önemsemeyiz.'' dedi Leo dostane bir şekilde. Rangor buna şükretti. Kendisi de ünvanları hiç sevmezdi. ''Tamam Leo sende bana Olis de.'' dedi ve sarayın içine kadar yolculuk hakkında sohbet ettiler. Rangor ormanda olanları tabiki anlatmamıştı. Kendi itibarı söz konusuydu. Bir hizmetçi eşliğinde odasına gelince direk uyumaya başladı...
Gece yarısı saray toynak sesiyle yankılandı. Teo kardeşinin gittiği günden beri geceleri uyuyamadığı için bu sesi duyması kolay olmuştu. Masasından kalkıp Pencereden dışarı baktığında Aryan'ın üzerinde dimdik duran Amy'i gördü. Ah Tanrım uykusuzluk ona hayaller gördürtüyordu. Kardeşini ne kadar da özlemişti öyle. Gözlerinin dolmasına engel olamadı. Duygusal bir adam olmadığı halde kardeşi konusunda işler hiç de öyle olmuyordu. Yardımcısı tarafından odasının kapısı kırılır derecede açıldığında düşünceleri dağılmıştı. Sinirli bir şekilde yardımcısına kaşlarını çattı. Adam koşmaktan nefes nefese kalmıştı. ''Ne var Tom?'' dedi Teo. Şuan uğraşmak istediği kişi yardımcı Tom'du. ''Efendim Prenses saraya döndü.'' dediği an Teo Tom'a sarıldı ve koşarak sarayın kapısına gitti. Arkasından Tom geliyordu. Anlaşılan Kimse Leo' ya haber vermemişti. Ama şuan gidip Amy' e sarlmak istiyordu. Haber verme işini bir hizmetçi de yapabilirdi. Kapıya geldiğinde hala atının üzerinde olan kardeşini gördü. Lanet olasıca neden hala atından inmemişti. ''Kardeşim maalesef atın sarayın içine girmek için çok büyük.'' dedi alayla Teo. Amy abisini gördüğü için sevinmişti. Sözlerine aldırmadı. Nasıl olsa daha sonra ödetirdi. ''Ah öyle mi abicim fark edememişim.'' dedi Aryandan inerek. Pelerinin altında uyuyan yavru kurtun ses çıkarmamasını umarak. Lanet olasıca Tom Teoya haber verme dese de haber vermek için koşarak uzaklaşmıştı. Leo'nun da buraya gelmesi uzun sürmezdi. Bir seyis gelip Aryan'ı aldı. Amy Aryan'a iyi bakmasıyla ilgili bir kaç emirini verdikten sonra abisine döndü. Yavru kurt kıpırdanmaya başlamıştı. Bir ayağı kırık olan kurtun ayağını sarmıştı. Ve büyük ihtimalle kırık olan ayağı ağrıyordu. Teo daha fazla dayanamadı. Ve kardeşine sarıldı. Kardeşinin o bilindik kiraz çiçeği kokusunu içine çekti. Ama kollarının altında bir kıpırtı hissetti. Kendini geriye doğru çekince Amy nin kuzağında pelerinin arasından etrafa bakan bir kurt yavrusu gördü. Teo'nun kaşları çatılmıştı. ''Tanrım niye normal kızlar gibi olamıyorsun Amy bu kurt da nerden çıktı böyle.'' diye azarladı kardeşini. Amy'nin alttan almaya niyeti yoktu. ''Yaralı bir hayvanı ölüme terketmemi beklemiyorsun herhalde abi. Artık Ares benim.'' dedi Amy. Teo tartışmanın yersiz olduğunu biliyordu. Kardeşi inatçı keçiydi. Leo geldiğinde kardeşine sarıldı ve Kurtla ilgili hiçbir şey sormadı. Ama bakışları yetrdi. ''Ares benim bundan sonra.'' dedi Amy kısaca. O sırada Leo' nun aklına Amy'nin yaralanmış olduğu geldi. Hızlıca kardeşinin sol omzunu açtı ve yara izinin kalıcağı her halinden belli pembe yarayı görerek geriye çekildi. Amy abilerinin şaşkın yüzlerine bakıyordu. Yaranın dağlandığı her halinden belliydi. Ama bu yöntemi daha önce ne Leo ne de Teo kullanmıştı. Bu yöntemi küçük kardeşleri Amy kullanmıştı. Üç kardeş duydukları boğaz temizleme sesiyle sarayın içindeki karartıya baktılar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLAR GÖKYÜZÜNDE YÜZER
Historical Fictionİntikam için çarpan bir kalbin yaşadıkları Amy'i kana susamış bir katile çevirmeye yetecek mi? Kırılan kalbini yakışıklı prensin aşkıyla onarabilecek mi yoksa kardeşinin intikamını almak için onun aşkını mı kullanacak. Kafası karışan Amy bu sırada...