K.Ay-1

64 4 1
                                    

Niall'dan;

Güneşin bir anda gözüme çarpmasıyla gözlerimi yavaşça araladım. Gözlerimi odanın içinde gezdirdiğimde teyzemin odamda perdelerimi açtığını gördüm.

''Kalk bakalım uykucu.'' Demesiyle yatakta oturur pozisyona geçtim ve gözlerimi ovuşturdum.

''Heyecanlı mısın?'' Sesin geldiği yere kafamı çevirip teyzeme baktım.

''Daha çok uykulu diyelim.'' Diyerek yorganı üzerimden attım ve ayaklarımı yataktan aşağıya doğru sarkıttım. Teyzemde bana doğru dönmüştü.

''Hadi ama hiç mi heyecanlı değilsin? Üniversiteye başlıyorsun, Niall. Bu ucuz içki içip her şeyi protesto etmek demek.'' Gülerek ayaklarımın üzerine bastım ve banyoya doğru ilerledim. Aynanın karşısına geçtim ve kendime baktım. Üniversiteye başlıyorum ve şu halime bak. Dünden kalma gibi duruyordum. Hemen musluğu açıp yüzüme bir kaç defa su çarptım. Ardından yandaki havluyu alıp yüzümü kuruttum ve banyodan çıktım. Teyzem odamda yoktu. Aşağıda olduğu umarak aşağıya indim. Umduğum gibi kahvaltı sofrasını hazırlıyordu.

''En sevdiğin, yumurtalı ekmek. Güne iyi başlaman için.'' Derken çoktan sofraya oturmuştum bile.

''Seni ne kadar çok sevdiğimi söylemiş miydim?'' Dediğimde yanıma gelip başımı öpmüştü.

''Söylemene gerek yok. Hadi kahvaltını yap. Ben senden önce yemiştim.'' Tamam anlamında başımı salladım ve kahvaltımı yapmaya başladım.

***

Boy aynasından kendime son kez bakıp aşağıya indim. Çantamı omzuma attım ve teyzemin yanına gidip yanağına öpücük kondurdum. Kapıya yönelip ayakkabılarımı da giyip evden çıktım. Dar pantolonun altına kısa ayakkabı giyerek iyi yapmıştım. Yola çıktığımda hemen taksi çevirip adresi söylemiştim. Fazla geçmeden üniversite binasının önüne gelmiştim. Ücreti ödeyip taksiden indim ve koca binayı uzunca süzdüm. Ardından gözüm iki yanındaki yurt binalarına kaydı. Teyzemle yaptığım tartışma aklıma gelmişti. Ya ev tutacaktım ya da yurtta kalacaktım. Yurtta kalmamı istemediği için uzunca tartışmıştık. En sonunda ona yurtta kalıp hayatı öğrenmek istediğimi sadece ilk gün onunla kalacağımı söyledim. Ertesi gün yurda taşınacaktım. Aklımdaki düşüncelerden kurtulup üniversite binasına doğru yürüdüm ve cebime tıkıştırdığım kağıdı çıkarmak için uzun bir çaba sarf ettim. En sonunda kağıdı çıkardım ve dar pantolon giydiğim için kendime lanetler okudum. Elimdeki kağıt ile sınıfımı bulmaya çalışıyordum. En sonunda doğru sınıfı bulmuştum ve içeriye girmiştim. Birbirlerine kağıt atan kişileri görünce, liseye geldiğimi zannetmiştim. Etrafa bakınmayı bıraktım ve sıralardan birine doğru ilerledim. Orta sıralarda bir yere oturmuştum ve etrafa bakıyordum. Yanımdaki kıza baktığımda, kalemle uğraşıyordu. Sarışın, perçemli ve dalgalı saçları vardı. Beyaz yüzü ise ona tatlı bir ifade katmıştı. Aşırı olmayan makyajı ise onu çekici gösteriyordu. Geldiğimi hâlâ fark etmemişti. Kalem ile bir şeyler yapıyordu. Kalemi sıraya koydu ve elini kalemin biraz üzerine koydu. Ne yaptığını anlamak için dikkatlice ona bakıyordum. Kalemin yavaşça hareket ettiğini görünce, hızlıca yüzümü başka tarafa çevirdim. Hızlıca hareket ettiğim için o'da bir anda elini hızlıca sıraya koydu. Yüzüm başka tarafa dönüktü. Sesten öyle yaptığını anlamıştım.

''Merhaba.'' Arkamdan gelen kibar ses ile alt dudağımı dişledim ve gözlerimi sıkıca kapattım. Normal halime döndüğümde ona doğru döndüm.

''Merhaba.'' Diyebildim. Korktuğumu biraz belli ediyordum çünkü terlemeye başlamıştım. O'da bu halime hafifçe gülüyordu. Ne kadar tatlı!

''Korkma sana bir şey yapmayacağım.'' Dediğinde içim rahatlamıştı. Ta ki soğuk bir ses ile;

''Sırrımı birisine söylersen işler tersine döner.'' Sesli bir şekilde yutkundum ve tamam anlamında kafamı salladım. Nereye düşmüştüm ben? Hocanın sesli bir şekilde herkese selam verişi, herkesin ona dönmesini sağlamıştı. Bende hocaya dönüp ona bakmıştım. Hâlâ yanımda ki kızdan korkuyordum. Tanrı falan olabilir miydi? Ya da uzaylı? Yok canım pokemon falandır.

''Benim adım, Dr. Wes Sheeran.''

Hoca kendini tanıttıktan sonra sıra bizim kendimizi tanıtmaya gelmişti. Herkes sırayla isimlerini, kiminle yaşadığını vb. şeyleri söyleyip yerine oturmuştu. Sıra yanımdaki kıza geldiğinde ayağa kalktı ve kendini tanıtmaya başladı.

''Adım, Emily Hale. Amerikalıyım. Babam ile yaşıyorum. Annemi trafik kazasında kaybettik.'' Yerine oturduktan sonra sıra bana gelmişti. Derin bir nefes alıp, ayağa kalktım.

''Adım, Niall Gilbert. Teyzem ile yaşıyorum. Annemi ben küçükken kaybettik. Babamı ise daha önce hiç görmedim.'' Yerime oturduğumda öğretmenin gözlerini benim üzerimdeydi. Herkes kendini tanıttıktan sonra dersin çıkışında Dr. Wes beni yanına çağırmıştı. Benimle konuşmak istediğini söyledi ve beni kafeteryaya davet etti. Beraber kafeteryaya indik ve birer kahve söyledik.

''Ne konuşmak istemiştiniz?'' Kahvesinden bir yudum alıp bana baktı.

''Velin ile görüşmem gerek.'' Arkadan geçen Beth'i görünce peşinden gitmek istemiştim. Çantamdan kağıt ve kalem çıkartıp numarasını yazdım. Çantamı hızlıca omzuma atmaya çalışırken bir yandan da Dr. Wes ile konuşuyordum.

''Numarası burada. Arayıp konuşabilirsiniz. Acil bir işim çıktı, daha sonra yine konuşabiliriz.''

Adımlarımı hızlandırıp Beth'e yetiştim ve bileğinden tutup kendime çevirdim. Kaşları çatık bir şekilde bana baktı.

''Ne yaptığını sanıyorsun sen?'' Yaptığı şey aklıma gelince, gerilmiştim.

''Hiç sadece konuşmak istemiştim, gördüklerim için.'' Kaşları havaya kalkarken, gülmeye başladı.

''Konuşacak bir şey yok. Gördün işte.'' Deyip arkasını dönüp gideceği sırada yeniden bileğinden kavradım.

''Daha fazlasını yapabiliyor musun?'' Dediğimde şaşırmış bir şekilde bana baktı.

''Bu seni hiç korkutmuyor mu?'' Kulağına yaklaştım ve fısıldadım.

''Korkutmalı mı?'' Bileğimi tuttu ve beni peşinden sürükleyip boş bir sınıfa getirdi. Çantasını yere bıraktı ve ellerini karın boşluğu hizasında yana doğru kaldırdı. Sınıfın içinde çıkan küçük fırtına beni hem büyülemiş hem de korkutmuştu.

''Ha-harika!'' Bana döndü ve güldü.

''İnan bana sandığın kadar harika değil.'' Çantasını yerden alıp sınıftan çıkarken arkasından seslendim.

''Bu arada ben Niall.'' Gülerek bana doğru döndü.

''Kim olduğunu biliyorum, şapşal.'' Dedi ve sınıftan çıktı.

Akşam saat 00:28

Micheal'dan;

Cadıyı boğazından tutup havaya kaldırdım. Sinirli bir şekilde konuştum.

''Son kez soruyorum. Julia Blake nerede yaşıyor?'' Cadı güldü ve ağzındaki kanı suratıma tükürdü.

''Kendi türüme asla ihanet etmem. Hele konu siz lanet vampirler olunca asla!'' Tessa'ya kafamı çevirdiğimde, kafasını onaylarcasına salladı.

''Yazık oldu o zaman.'' Boğazını iyice sıktığımda, kafası vücudundan ayrıldı. Tessa'nın yanından yürüdüm.

''Başka birisinden öğreniriz. Hadi gidelim.''



Yorum ve vote vermeyi unutmayın!!!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 30, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kanlı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin