18. BÖLÜM- "Plan"

172 42 71
                                    

Merhaba canlar! Nasılsınız? 

Bölüm yine gecikti... Şaşırdık mı?

Hayır. 

Aslında profilimde bunun duyurusunu yaptım ama buradan da söyleyeyim. Benim dershanem devam ediyor ve hocalar sürekli ödevler veriyor, kafam sürekli onlarda yani bu nedenle istesem de bölüme kafa yoramıyorum. Beni anlayın lütfen. Bir daha ki bölüm ne zaman gelir bilmiyorum ama sonraki bölüm bomba! Hazır olun...

Neyse, yukarıdaki müziği açalım^^ O zaman sınırı koyuyorum ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum :)

OY: 25 YORUM: 100 (Bölüm hakkındaki fikirlerinizi ve yorumlarınızı belirtin ;)

İyi okumalar <3

---

18. BÖLÜM- "Plan."

"Her yolun bir sonu vardır, önemli olan senin hangi yolu seçtiğindir..."

"Kaçıp giden o kızı hepimiz tanıyoruz. O kişi Sıla'ydı..."

Alp'in dudaklarından çıkan son cümle, odadaki sessizliğin sebebiydi. Yiğit, ben, Hasan, Melis ve Zeynep. Hepimiz sus pus olmuştuk. Kimse ağzını açmıyor duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Herkesin aklında tek bir soru vardı: 'Neden?' 

O an aklımdan binlerce düşünce binlerce senaryo geçti. Ama hiçbiri Sıla'nın haklı olduğunu düşündürtmüyordu. Evet, bir kaç serseri onu sıkıştırmıştı ve zor durumda kalmıştı ve şans eseri olarak Alp oradan geçerken onu korumak, kurtarmak istemişti. Buraya kadar herhangi bir sıkıntı yoktu. Sorun bundan sonrasıydı. Neden, bir polisi aramak ya da Alp'in yanında durmak yerine hemen kaçıp gitmişti? Ya da yoldan geçen birinden yardım istemek bu kadar zor muydu? Her ne kadar bu böyle olsa da şunu da düşünmeden edemiyordum; Bu Sıla'nın yeni planlarından biri miydi? Alp'in oradan geçiyor olması şans değil miydi? Planlı mıydı?

Ben dur durak bilmeden aklımdaki düşüncelerle boğuşurken, Melis'in sesi beni kendime getirdi, 

"Alp, onun Sıla olduğuna emin misin?" Hala Sıla'nın olduğuna inanamıyor gibiydi. Çünkü Sıla onlara karşı rolünü o kadar iyi oynuyordu ki, gerçek yüzünü bilmesem ben de inanamazdım.

"Evet," dedi Alp kendinden emin bir şekilde, "Onu tam olarak gördüm, oydu."

Aramızda tekrar bir sessizlik oluştuğunda endişeli ve bir o kadar da düşünceli bakışlarımı Yiğit'e çevirdim. İçten içe onun yanımda olduğunu bilmek bana kendimi iyi hissettiriyordu. Fakat ben ne kadar endişeliysem o da bir o kadar öfkeliydi. Bunu yumruk yaptığı ellerinden ve kasılan çenesinden anlamıştım. 

Hasan ve Zeynep ise odanın bir diğer köşesinde olanları anlamaya çalışıyorlardı. İkisi de şaşkın bakışlarını Melis ve Alp'in üzerine dikmiş öylece duruyorlardı. Bir tek ben ve Yiğit her şeyin farkındaydık. Onun nasıl biri olduğunu yalnızca biz biliyorduk.

"Bu nasıl olur?!" diye çıkıştı en sonunda Hasan, "Daha sabah gelip Alp'in iyi olup olmadığını ve bilmiyormuş gibi nasıl bıçaklandığını soran bu kız değil miydi abi?"

Kimseden ses çıkmayınca, "Bir dakika," dedi Zeynep kafa karışıklığıyla, "Bir de buraya gelip yüzsüz gibi nasıl bıçaklandığını mı sordu?" Sesi gittikçe öfkeli çıkıyordu.

"Evet." diye yanıtladı Melis. Sesi sinirli ve Sıla'dan tiksinir gibi çıkmıştı. Buna rağmen hırsla konuşmasına devam etti,

"Bu nasıl olabilir ya?! Biz onu arkadaşımız saydık, aramıza aldık. Doktorun söylediklerin hepimiz duyduk. Eğer biraz daha geç kalınsaydı kim bilir Alp'in başına neler gelirdi? Yardım çağırmak, onu da geçtim, içimizden birini aramak bu kadar zor olmamalı. Kaçıp gitmiş, bu nasıl bir bencillik?"

ODAMDAKİ SIR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin