9.BÖLÜM: "Lanue"

87 17 6
                                    

ÇAĞLAR ATAN

Okula vardığımızda, en azından son dersi yakalamıştık. Yol boyunca yüzünü güldürmek için her şebekliği yapmıştım. Sinirli ve endişeli olması gücünü etkiliyordu, etrafı küle çevirmesine izin veremezdim. Ayrıca, çok güzel gülüyordu.

Dersten sonra Ulaş'tan kaçıp yanına gitmenin bir yolunu aradım. Onunla konuşmadığımız iki gün boyunca, mutlak uyumu araştırmıştım ve bulduğum bilgiler kayda değerdi. Fakülte kapısında Beste ile vedalaşıp dışarı çıkmak yerine kütüphaneye doğrulduğunu gördüğümde, bunun iyi bir fırsat olduğunu düşündüm. Beste bize doğru gelirken Ulaş'a baktım.

"Ben programa bakmayı unuttum, hemen gelirim."

"Ben veririm programı oğlum, ne gerek var gitmene?" Kahretsin, yememişti. Kıvılcım ile buluşacağımı söylersem gereksiz abartırlardı ve bu hiç hoşuma gitmiyordu. Beste yanımızdan geçip gülümserken aklıma bir fikir geldi. Ulaş mest olmuş gibi arkasından bakıyordu.

"Git tanış, adını bile bilmiyor kız." Ulaş bana sorgulayan gözlerle baktığında gözlerimi devirdim.

"Sana, git ve tanış, dedim Ulaş. Az cesaret be Oğlum! Hadi!" Sırtına temiz bir tokat geçirdiğimde, içine dolan özgüveni hissettim. Keşke Kıvılcım'a da bu şekilde özgüven verebilseydim. Ulaş koşar adımlarla Beste'yi yakaladığında ben de geri geri yürüyerek kütüphaneye geçtim.

Kapıyı açtığımda yine burasının boş olduğunu gördüm. Kıvılcım ve ben hariç bölümden kimse burayı kullanmıyordu sanırsam. Kıvılcım her zamanki oturduğumuz masaya oturmuş, etrafa kitaplar yayarak bir şeyler not alıyordu. İçeri girdiğimde beni fark etmeyecek kadar odaklanmıştı, yavaşça yanına doğru yürüdüm. Elimi masaya koyduğumda beni sonunda görmüştü.

"Selam, ne işin var burada?"

"Araştırmaya yardım etmeye geldim, hem seninle konuşmam lazım." Kitaplardan kafasını kitaplardan kaldırmadan koşmaya devam etti.

"İlk olarak, kolyeleri araştırmıyorum. Tez düzenlemeye gönüllü oldum, onu yapıyorum."

"Daha üniversitenin ikinci haftasından ne tezi?" Cevap bekledim ama gelmedi, meşgul duruyordu.

"Sen ne diyecektin bana?" Şükür ağzından birkaç kelime dökülmüştü, yanına oturdum.

"Mutlak uyumu araştırdım." Kitaplara diktiği yeşil gözleri benimkilerle buluşurken, yüzündeki ifadeyi okumaya çalışıyordum. Sinirli miydi, şaşkın mıydı yoksa mutlu muydu?

"Hani bir süre ara veriyorduk?"

"Evet, ama dayanamadım. Ve bir şeyler buldum." Derin bir nefes alıp kitabın kapağını kapattığında sandalyede bana doğru döndü.

"Seni dinliyorum."

"Mutlak uyum, yaratma ve yok etme güçlerinin birleşimiyle oluşuyormuş. Sanırım güçlerimizi birleştirmemiz gerekiyor." Elini saçına götürüp turuncu saçlarını bir taraftan öteki tarafa attı.

"Ben daha gücümü doğru düzgün kullanamıyorken sen bana birleştirelim diyorsun, nasıl yapacağız bunu?" Bunu söyleyeceğini çok iyi biliyordum. Ellerimi boynumun arkasına geçirdim ve kolyemi çıkarttım.

"Üstüne yazan yazıları görüyor musun? Farklı bir dilde yazılmış. Eğer bunu çözebilirsek bize bir ipucu verecektir."

"Bu gezegenden olmayan bir dili nasıl çözeceğiz?" Hakkı vardı.

"Diller aslında bir tür şifreleme, çözmeye çalışırsak belki bir şeyler buluruz." Sorgulayan gözlerle bana baktı, anlamamış gibi bir hali vardı. Ben bu işe ondan daha sıcak bakıyordum, yapabileceğimize inanıyordum ve onun da inanması için her şeyi yapmaya hazırdım. Gücümüzü birleştirip mutlak uyumu sağladığımızda ne olacağı muammaydı. Sessizce durduktan sonra önündeki kitaplara acıyarak baktı.

AstraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin