13

913 109 197
                                    

Yazar'ın anlatımından;

"Mark?"

Kaşları çatık çocuğu süzdü kısaca. Burada ne aradığını düşündüğü sırada Mark ona sınıfta bıraktığı çantasını uzatmıştı. Bunu Jaemin'in zorla yaptırdığını düşünüyordu ama aslında olan Mark'ın götürmek istemesiydi. Donghyuck'la konuşmak istiyor fakat sinirini ondan çıkarmaktan korktuğu için ağzını açamıyordu.

"Teşekkür ederim."

Mırıldanarak çantasını almış ve sol omzuna takmıştı. Kararsız bakışlarını diğerinin üzerine dikti. Çatılı kaşları ve somurtgan ifadesi onunla konuşmayı kısa kesmesini söylerken Donghyuck yine kalbinin sesini dinledi. Konu Mark olduğunda aklını hiç umursamadı ki.

"İçeri gelmek ister misin?"

Tereddüt etse de içeri girerek salona geçti. Donghyuck ile eskisi gibi vakit geçirmek istiyordu. Eskisi gibi olmak istiyordu. Onun tamamen kendisine ait olmasını istiyordu. Donghyuck'u çok özlüyordu. Çok fazla... Ama onun artık bir sevgilisi vardı. Buna da ayrı şaşırıyordu zaten.

"Neden onunla birliktesin?" Demişti sesini bulduğunda. "Hala beni sevdiğini biliyorum. Neden onunla birliktesin?"

"Henüz yeni bir kız arkadaşın varken bunu bana sorabileceğini mi sanıyorsun?"

Donghyuck'un ters cevabı gözlerini kaçırmasını sağladı. Ona gerçeği anlayıp anlatmamakta kararsızdı. Öte yandan sevgili numarası yaptığı kıza da verdiği söz vardı. Kimseye bir şey söyleyemezdi. Jeno her şeyi biliyordu ancak bunlar olurken onun da yanında olmasından kaynaklıydı bu. Kendisi bile isteye söylememişti.

"Bana inat mı çıkıyorsun onunla?"

"Tabi ki hayır!"

Ne kadar tersini savunup bağırsa da dışardan bakıldığında olan buydu. Kırgın anına denk geldiğini savunan Donghyuck içten içe Mark'a inat Sungchan'la sevgili olmuştu. Kabullenmemekte kararlı olsa da bu bir gerçekti.

"Seni en iyi benim tanıdığımı biliyorsun, değil mi? Gözlerinden her şeyi anlıyorum, Donghyuck. Bir an önce bu oyuna son versen iyi olur."

"Vermezsem ne olur?" Kapıya doğru yürüyen çocuğun arkasından kendisi de kalkmış ve ona doğru birkaç adım atmıştı. "Ne hakla bana karışıyorsun Mark? Senin artık bir sevgilin var ve benim de."

"Hiçbir bok bildiğin yok. Pişman olacaksın, Donghyuck. Çok pişman olacaksın."

Ardından kapıyı çekip çıkmıştı dışarı. Donghyuck masanın üzerindeki süsleri yere iterken sinirle bağırdı. Mark'ın duymasını istediğinden değildi ancak Mark duymuştu.

"Pişmanım zaten, aptal!"

×××

Oldukça ağlamaklı geçen gecenin ardından sabah olmuştu. Donghyuck gözlerini açmakta zorlanarak yatakta kıpırdandı. Bu sırada odaya annesi girmişti. Dün eve geldiğinde oğlunu ağlarken görmüş ve ısrarları sonucu her şeyi anlattırmıştı. Oğlunu bu şekilde görmek onun için kolay değildi. Bu duruma fazlasıyla üzülüyor yine de aralarına girmek istemiyordu. Kendi sorunlarını kendileri halledebileceğini umuyordu.

"Birtanem, okul saatin geldi."

"Gitmek istemiyorum."

"Derslerinden geri kalacaksın."

"Anne, lütfen..."

Oğlunun titreyen sesini duyduğunda dudaklarını birbirine bastırıp 'tamam' diyerek çıktı odadan. Onu en son bu kadar dağılmış gördüğünde Mark'la yeni ayrılmışlardı. Şimdi her şeyin yeniden başlayacağını düşünüp endişeleniyordu.

"Efendim?"

Çalan telefonunu eline alıp kayıtlı olmayan numaraya baktı. Tanıdık sesi kulağına dolduğunda gözlerini ovuşturarak oturur pozisyona geçti.

"Günaydın, numaranı Jaemin'den aldım. Dün vermeyi unuttun sanırım."

Kafasını işgal eden apayrı düşünceler varken Sungchan'a numarasını vermeyi nasıl hatırlayabilirdi ki.

"Günaydın, unutmuş olmalıyım."

"Hazırsan seni almaya geleyim mi?"

"Bugün okula gelmeyeceğim."

"Neden?"

"Kendimi iyi hissetmiyorum."

"O halde seni iyi hissettirecek birilerine ihtiyacın vardır."

'Beni iyi hissettirebilecek tek kişi Mark.' demek istedi.

"Annem benimle ilgileniyor, teşekkür ederim."

Bir an önce telefonu kapatmak ve uyumak istiyordu. Uykusu olduğundan değil, uyurken sorunlarını unuttuğundandı.

"Pekala, yarın görüşürüz o halde."

Bir şey demeden kapattı telefonu ve komidinin üzerine koydu. Elini geri çekerken aynı yerdeki kitabı düşürmüştü. Oflayarak almak için eğilince kitabın arasından bir fotoğrafın hafifçe gözüktüğünü görerek eline aldı. Anında gözleri dolarken Mark'la ikisinin sahilde çekilmiş fotoğraflarını yırtmak için hamlede bulundu. Fakat ne kalbi buna izin veriyordu ne de bedeni. Ağlarken sesinin duyulmaması için elini ağzına bastırdı ve fotoğrafı çekmeceye koyarak yüzünü yastığa gömdü. Annesi sesini duyarsa üzülürdü. Bu yüzden ağlarken ses çıkarmamaya dikkat ediyordu.

"M-Mark..."

Ağlaması şiddetlenirken örtüyü kafasına çekti. Ağlamak istemiyordu ancak o acılarını sadece ağlayarak ifade edebiliyordu. Donghyuck güçsüz bir çocuktu. Onun sevdiği çocuk tarafından korunmaya ihtiyacı vardı, üzülmeye değil.

______________

Seni bu kadar çok ağlattığım için üzgünüm Haechanie 😿❤️

Oy verin lütfen~

Umarım beğenirsiniz!

•Maria'

Ex Boyfriend × MarkHyuck ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin