Sandra çalışma odasında biraz daha eğlenip dışarı çıktı, bugünlük yeter diye düşünüyordu. idam ettirdiği adamların yerine, onlardan sonraki gelecekleri değil kendisinin belirlediği ve uzun zamandır incelediği adamları başa getirtmişti. en azından kolay kolay ihanet edemezlerdi, çünkü karşılarında idama yollanan adamları görmüşlerdi ve Sandra onları bizati seçmişti. Sandra düşüncelerden ayrılmak adına mutfağa girip bir çalışana baktı "odama iki şişe her zamanki şarabımdan yollar mısın " çalışan direk başını sallamış ve emredersiniz diyerek mahzene ilerlediğinde, Sandra odasına geçti. içi içini yiyormuş gibi hissediyordu, sanki kötü bir şey olacakmış gibi.. birisiyle konuşmak istiyordu ama konuşacak kimsesi olmadığını fark etti. kardeşi annesine düşkündü ve biraz da gevezeydi, anlattıklarını ağzından kaçırma olasılığı vardı. kendisini yatağına bırakıp öylece uzandı, artık hayatına yeni kişilerin girme zamanı gelmişti. kapısı çalındığında Sandra kalkmadan gir komutunu verdi, içeri çalışan girdiğinde Sandra " masaya bırak' çalışanın şişeleri bıraktığında ki sesleri duyduğunda gözlerini kapıya yöneltti, çalışan gitmişti. yavaşça yataktan doğruldu ve eline bir şişeyi alıp bardağına döktü. pekâlâ, artık kraliçeydi istediği şeyi elde etmişti ama yine de bir burukluk hissediyordu. bardağından yavaş yavaş yudumlar alırken, dolabına sakladığı mektubu eline aldı, bunu gönderme zamanı gelmişti. odasına markı çağırıp beklemeye başladı, kapı açıldığında Sandra düz bir sesle "bunu güney kralına ulaştır, önemli" mark başını eğip emredersiniz kraliçem diyerek odadan çıktı. her şeyi önceden tahmin ediyordu ve ona göre planlarını yapıyordu, dolabında ki gizli bölmeden günlüğünü aldı ve uzun zamandır yazmadığını fark edip sırasıyla olayların özetini geçti, içini dökmek iyi gelmişti. döktüğü şey bir defter bile olsa. Sandra bardağını yeniden doldurup cama yöneldi dışarıda hava iyice kararmıştı anlaşılan bu gece dolunayın bize önderlik ettiği geceydi diye düşünüyordu. dolunay gökyüzünde parlarken, Sandra gülümsedi. dolunayı seviyordu kusursuz gözünksede onunda yaraları olduğu belliydi ve bazen kendisini saklaması gerekiyordu. bardağını bitirip masaya koydu, yarın sarayda bir tur atmalıyım diye aklına not edip yatağına yattı.
Sabahın ilk ışıklarıyla Sandra uyandı ve biraz tembellik yapmak istediğini fark etti ama tembel olamazdı şimdi zamanı değil diye düşünüp banyoya girdi ve uzun bir duşun ardından odasına geçip giyinmeye başladı. bugün turuncu yeşil ve sarı çizgilerden oluşan elbisesini eline alıp giydi. Elbise sonbaharı anımsatıyordu, sahi sonbahar havası gelmişti artık. saçlarını güzelce taradı ve yeşil bir kurdeleyle önlerine gelen saçlarını arkadan bağladı. geri kalan saçlarını serbest bırakmıştı, aynadan kendisine bakıp gülümseyerek dışarı çıktı.
Kahvaltı için masaya yöneldi, kardeşi ve annesi sandrayı bekliyor gibiydi Sandra gülümseyerek masaya oturdu ve afiyet olsun diyerek kahvaltısına başladı. ardından annesi ve kardeşi de başlamıştı annesi bugün daha bir neşeli gözünküyordu, bunu araştırması gerektiğini fark etti.
Kahvaltısını bitirip bahçeye yöneldi. Hala aklında annesinin surat asarken bir anda neden gülümsediğini düşünüyordu . Çiçeklere doğru eğilip koklarken, aralarından bir kaç demet gülü topluyordu, arka taraftan gelen seslerle kaşlarını çatıp oraya yöneldi, ilerlerken gördüğü masaya sepetini bırakmış ve ciddiyetle ilerlemeye devam etmişti. dört asker iki adamı kollarından tutup ilerletiyordu, öndeki adam ne kadar sakinse arkadaki adam o kadar bağırıyordu. Sandra iyice kaşlarını çatarken, arkadaki adamın sandranın adını kullanmasıyla Sandra afalladı. ne diyor du bu adam.
Adam konuşmaya devam ederken, Sandra arkalarından yavaşça ilerleyip dinliyordu. adam "kraliçe sandra beni görevlendirdi, siz ne hakla beni tutuklarsınız. öğrenirse size idam eder siz ne saçmalıyorsunuz bırakın beni" Sandra kaşlarını kaldırdı ne diyordu bu manyak adam, Sandra hemen gördüğü hizmetliden pelerinini istedi ve onların zindana gitmesini izledi gelen pelerin ile hızla giyip zindana ilerledi. askerler onları demirlerin arkasına hapsettiğinde Sandra önde ki askeri durdurup , kenara çekti "bu adam ne diyor" asker kraliçeyle afallayıp reverans yapmaya çalışınca, Sandra sakince bitirmesini bekledi. ardından "evet" diyip konuşması için acele ettirdi "efendim bu adam, sözüm ona sizin desteğinizle insanları kışkırtıp mallarına el koyarak beleşe bir şeyler yiyip içiyorlar " Sandra bir anda "derken kaç kişiler" asker düşünürken "bilmiyoruz kraliçem, adam asla sır vermiyor" Sandra öndeki adamı sorduğunda " o mu halktan birisi, ona karşı çıkıp kavga çıkartan adam" Sandra askeri yanından yollayıp öndeki adamın demirlerinin önüne gelip, gardiyandan aldığı anahtarla kapıyı açıp içeri girdi. adam kafasını yavaşça kaldırıldığında Sandra şapkasını indirip adama sessiz olmasını işaret etti. adam hemen doğrulup reverans yapıp konuşacakken, Sandra ona bakıp hızla "şşşşşş! Sessiz olalım yandaki adam hakkında senden bilgi almak istiyorum" adam afallayıp "tabiki ktaliçem sizi dinliyorum" Sandra dikleşerek "bu adam halka kötü davranıyormuş öyle mi, benim adımı kullanarak hemde " adam kafasını sallayıp "evet kraliçem tüm çalışanlara eziyet ediyorlar, bizi kraliçe gönderdi diyerek beleşe yemek yiyip, tehdit ediyorlar halkta onlardan çok korkuyor " Sandra sinirle kaşlarını çattı bu adamları tanımıyordu veya hiç görmemişti artık emindi bu adamlar silverya krallığının adamlarıydı " peki sadece bu adam mı" adam bir anda "hayır kraliçem beş kişiler " Sandra adamdan isimleri alıp gardiyana o isimleri söyleyip beklemesini söyledi, ardından adama bakarak "serbestsin kimseye benle konuştuğunu söyleme ve belli de etmeyeceksin" adam reverans yaparak "emredersiniz kraliçem" dediğinde Sandra arkasına dönüp diğer zindana geçti ve içeri girerek adama baktı. kafasında tekrar şapkası vardı, adam Sandraya bakarak "siz kimsiniz" diye sordu. Sandra "beni kraliçe yolladı bir yanlış anlaşılma olmuş sanırım" dediğinde adam celallenip , "evet, bu çok saçmaydı, nasıl olurda beni buraya tıkarlar kraliçe beni çıkartmak için seni yolladı değil mi?" Sandra kaşlarını kaldırdı "evet evet beni kraliçe yolladı, peki silverya krallığına bu haber gitmiş midir" adam yandan gülerek "merak etme, küçük şeyleri de anlatacak değiliz. kraliçenin bir planı vardır diye umuyorum, Sandra bu olanları öğrenebilir her an" Sandra gülümsedi silverya kralığının başı altından çıktığını anlamıştı ama annesinin de ona yardım etmesi sinir bozucu bir durum teşkil ediyordu. demek ki annesi bugün bu yüzden mutluydu, kaşlarını çattı. halkın içindeki adamları ona bilgi vermemişti, bunu generalle tartışması gerekecekti. ve annesini de bir an önce ortadan kaldırması artık ona bir emir olmuştu. Sandra arkasına dönüp kapıya ilerlerken şapkasını indirdi ve kızıl saçlarını meydana serdi, kapıyı yavaşça kapatıp adamın surat ifadesini izledi. adam Sandraya afallamış bakıyordu, anlaşılan hala onu tanıyamamıştı. Sandra gülümseyerek "GARDİYAN lütfen bu aptal adamı idam için yollayın, kellesini de bizati olarak krallına armağan edin " adam gözlerini irileştirirken, kraliçe olduğunu anlaması uzun sürmedi. adam demirliklere koşsada gardiyan iri cüssesiyle içeri girmiş adamı kollarından tutup sürüklemeye başlamıştı. Sandra sinirle önüne dönüp zindandan çıktı. kapının önünde bekleyen çalışanına pelerini verip sepetini eline aldı, ilk önce planı çarşıdaki karışıklıktı, bu yüzden biran önce generalle konuşması gerekiyordu. Sandra ilerlerken Markı görmüş ve " mark, bana generali çağır HEMEN " mark hızla emredersiniz diyip ilerlemeye başladı. Sandra çalışma odasına girerek sepetini masaya bıraktı, ardından çalınan kapıyla gir komutunu verdi. içeri general girip reverans yaparken "kraliçem acil bir şey sanırım, bir sorun mu var" Sandra öfkeyle generale baktı "sizin ünvanınız ne ! " General afallayarak "sizin verdiğiniz ünvan kraliçem; general" Sandra ince bir gülümsemeyle " demek general, O ZAMAN NEDEN HİÇ BİR ŞEYDEN HABERİNİZ YOK BANA BUNU AÇIKLAYIN" general zorla yutkunurken, kraliçeyi ilk defa böyle görüyordu. general tedirginlikle "acaba neyden bahsediyorsunuz kraliçem " generalin sesi sonlara doğru kısılırken, Sandra daha çok gülmüş ve "size silverya krallığından gelen göçmenleri izleme emri verdim diye hatırlıyorum değil mi?"
General " evet kraliçem" diyerek kendisini yineledi. Sandra sinirle generale bakıp "ama izlediğinizi niyeyse hiç düşünmüyorum." General diyecek söz bulamazken, adamlarının niye ona bilgi vermedikleri konusunda öfkelenmeye başlamıştı. Sandra generalin konuşmaması üzerine devam etti. "halkıma eziyet ediyorlar, hemde benim adım altında (Sandra sinirle masasına ilerledi ) buda yetmezmiş gibi HALKIN İÇİNDEKİ ADAMLAR BUNU BİZE İLETMİYOR!" General iyice afallamıştı bu nasıl olabilirdi daha az önce onlarla konuşmuştu,general dikleşerek "emriniz nedir kraliçem" dedi artık adamlarını elden geçirmesi gerekecekti hemde acilen. Sandra dikleşerek generale döndü "çarşıda ufak bir işimiz olacak general hazırlık yapsan iyi olur... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER
Historical FictionGüçlü bir krallığın ilk kızı olup piyon olmak zordu, özellikle sevilmeyen ve genelde yem olarak kullanılıp ilk yenilen piyon olmak. Hayatım bir satranç oyunu gibiydi. Bazen şah mat olurken, bazen şah mat yapıyordum. Ne kadar fazla zafer kazanırsam...