Kafeden çıktıklarında deli gibi mutluydu Felix. Bildiklerini dökmüş, yeni şeyler öğrenmiş ve bir dost edinmişti.
Hyunjin ile aralıksız hiç susmadan konuşmuşlardı.
Sessizce evine adımladı. Sonbahar yapraklarının hışırtısı ve birkaç tatlı kuş cıvıltısı birbirine karışmıştı.
Eve girdiğinde, sıcak hava yüzünü yaladığında bile yeni dostunu düşünmekten alıkoyamadı kendini.
•••
Hyunjin, Felix'in ardından metroya binmiş evine varmayı bekliyordu. Güneş batmaya başlamıştı Günün son, kızıl ışıkları yüzüne vuruyordu.
Çantasından kitabını çıkardı. Aklına karşısındaki minicik Felix'in, minicik elleriyle kitaba dokunuşu geldi. Tebessüm etti.
O gerçekten herkes üzerinde böyle bir etki bırakıyor mu diye merak etti.
Metrodan çıkıp soğuk havanın ciğerlerine sızmasını bekledi. Yapraklar arasında dolaşırken Felix'in yapraklar arasında bir fotoğrafını çekmeyi aklına koydu.
•••
Ertesi güne huzurlu uyanmışlardı. Felix hızlıca yatağından çıkıp hazırlandı. Ajansın yolunu tuttu. Hyunjin fotoğrafcı kimliğiyle ona nasıl davranacak merak ediyordu.
Hyunjin katı bir fotoğrafçıydı. Ciddiydi işini yaparken. Ancak bu Felix'e güven veriyordu. Mutlu olduğunu hissetti Felix.
Ajansa girdiğinde Hyunjin bu sefer hazırlanacağı odada bekliyordu.
"Günaydın."diyerek yanina yaklaştı Felix'in.
"Günaydın!"
" Normalde buraya kadar girmeyecektim ancak çekimlerden sonraya kadar ertelemek istemedim. Çıkışta bir şeyler yapmak ister misin?"
Felix çok mutluydu. Gerçekten neden bu kadar mutluydu?
" Tabi, çok isterim." diye cevapladı sonunda. Hala o sıcacık duyguyu hissediyordu.
Felix bir sürü aynanın olduğu odaya girince Hyunjin dostça bir tavırla oturabileceğini söyledi. Ancak kamerayı eline aldığında bir profesyonele dönüşmüştü bile.
Felix rahatladı. İşte dedi, beni gördü; içimi gördü ancak unutmasını biliyor. Şu an sadece bedenimi görüyor.
Hyunjin büyük kamerayı eline aldı. Felix'in kamera odağını yakalamak için gözlerini yukarı kaldırışını, kirpiklerinin kımıldayışını izledi.
O an kameraya nasıl hakim oldu bilmiyordu ancak sarsıldığını hissetti. Felix'in arkasına geçti. Aynadan göz göze geldiler. Felix ciddi durması gerektiğinin farkındaydı, ancak sırıtışına engel olamadı.
Ardından yüzünü bir sıcaklık dalgası kapladı. "Tanrı aşkına adam sadece fotoğrafımı çekiyor,benimse yaptığıma bak!" diye söylendi içinden kendine.
Bunu Hyunjin'in çekim yapmak için kurduğu bir göz kontağından ibaret sanıyordu. Oysa bu Hyunjin için de mesleğinde yaptığı ilk tavizdi.
•••
Felix makyajını temizledikten sonra ajanstan ayrıldılar. Uzun ve yapraklarla dolu yolda yürüyüp duruyorlardı.
"Senin hakkında, kitaplar hariç hicbir şey bilmiyorum." diye mırıldandı Felix.
Hyunjin kafasını yanındaki sarışına döndürmüştü. Onun da içi sıcacıktı.
" Ben zaten bundan ibaretim. Ama istediğini sorabilirsin." diye yanıtladı onu.
Felix dostuna giderek hayran olduğunu fark etti.
"Pekala,neler yapmaktan hoşlanırsın?"
" Kitap okumak ve fotoğraf çekmek."
"Vay canına!" diye cevap verdi Felix. "Çok şaşırtıcı(!)"
Hyunjin gülümsedi.
"Sen, sen nelerden hoşlanırsın?" diye sordu Felix'e.
" İzlemeyi severim. Bir şeyleri izlemeyi çok severim. Hava, nehir... Öyle işte."
Hyunjin bu yanıtın ardından bir bank görünce çok mutlu oldu. Felix'i de kolundan tutup yönlendirdi ve oturdular.
" İzleyelim o zaman." dedi Hyunjin. Karşılarında uzanıp giden ve yavaş yavaş akan nehir vardı. Sonbahar renkleriyle bezeli kartpostallık bir resim gibiydi.
Felix başını yana döndürdüğünde bakışları kenetlendi. İkisinin de içine o sıcak duygu yayılmıştı. Şimdi ikisi de yan yana, birbirinden habersiz aynı duyguyu tadıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Photographer • Hyunlix
Fanfiction"Pekala sevgilim, Balzac paralel evrenin birinde kahvesini yudumlasın. Gel biz yağan karı izleyelim, olur mu?" 25.01.21 08.02.21