24. BÖLÜM ~ MENSREAT ~

536 30 11
                                    

🔱

Güneş yüzümü yakarken elimi gözlerime siper ettim. Sıcak kum kıyafetlerime yapışmıştı. Rahatsız bir şekilde yerimde kıpırdanıp rahat bir pozisyon bulmaya çalıştım. Arkadan Adras'ın sesi geliyordu.

"Güneş iyice yakıcı olmaya başladı."

Birbirlerine yapışan kirpiklerimi gözümü ovarak ayırmaya çalıştım. Gövdesine uzandığım Kaspía kıpırdandığında gözlerimi açıp etrafa baktım. Sonu yokmuş gibi görünen çöl kumlarının üzerinde sadece bizim gölgemiz vardı.

Adras bana baktı ve "Günaydın." dedi. Yüzümü buruşturup "Çok fazla aydın." dediğimde gülümsedi ve avucundaki kumların yere dökülüşünü seyretti.

Máttlaus "Yola devam etmeliyiz." dediğinde "Acelen ne?" diye sordum gözlerimi ışıktan rahatsız olmuş bir şekilde kısarken. Máttlaus "Burada durduğun sürece düşmanın senden daha da uzağa gidiyor." dediğinde "Daha uzağa gitmesi için ejderha formunu almalı. Ve gökte uçan devasa bir kuşu herkes fark eder. Bunu riske atmayacak kadar zeki." dedim ve kumun üzerinden kalkıp deri pantolona yapışan kumları çırptım.

Benim kalkmamla Kaspía da ayaklandı ve kanatlarını açarak havaya yükseldi. Arkasından kalkan büyük kum kütlesi bize doğru savrulduğunda Karl yattığı yerden şikayet edercesine kalktı ve "Şu hayvanına biraz daha uzakta kalkışa geçmesini söyler misin?" dedi. Ona gözlerimi devirdim ve Adras'a dönüp "Artık devam edelim. Yeterince dinlendik." dedim.

Karl "26 saat eyer üzerinde dur, 4 saat yat. Bu ne ya?" diye söylenerek ayağa kalktı ve üzerindeki kumları temizleyip atına doğru yürüdü.

Kenarda zincirli halde duran Máttlaus'u yerinden kaldırdıktan sonra ben de kendi atıma doğru yürüdüm.

Yol almaya başladığımızda Milo atını yanıma yaklaştırdı. Ona döndüm ve mavi gözlerine içten bir gülümseme sundum. "Nasılsın?" diye sordu. "Yola çıktığımızdan beri pek konuşmadın."

Kafamı öne eğdim. Olimpos'ta olanlar aklıma gelince gözlerimi kapattım ve olanları unutmaya çalıştım. "İyi olacağım."

Milo "Bu kadar yolu geldik ama..." dediğinde yüzümü yüzüne çevirdim. "Hala bir planımız yok."

"Oranın nasıl bir yer olduğunu görmeden plan yapamam." dediğimde Milo "Oraya görmek için de bir plana ihtiyacımız var." dedi. Başımı öne eğip sıkkın bir şekildr nefesimi verdiğimde Milo tekrardan söze girdi.

"Lissandra oraya elimizi kolumuzu sallayarak giremeyeceğimizi sen de biliyorsun."

Dediklerinin doğruluğu altında ezilirken "Haklısın, Milo," dedim. "Bir plan yapacağım."

Milo bana gülümsedi. Yanımdan uzaklaşmadan önce gülümsemesine küçük bir tebessümle karşılık verdim.

Milo yanımdan uzaklaştıktan sonra elimde tuttuğum zinciri çektim ve arkamdaki Máttlaus atını, atıma yaklaştırdı.

Ağzından çıkacak alay dolu bir kelimeye dahi izin vermeden lafa atıldım. "Bana oradan bahset." dediğimde nereden söz ettiğimi anlamıştı.

"Şu ana kadar bulunduğun hiçbir yere benzemiyor," dediğinde kaşlarımı çattım. "Hayal edebileceğinin ötesinde bir yer."

"Çok mu iyi bir yer?" dediğimde güldü. Gülmesiyle dikkatimi üzerine toplanmıştı.

"Hayal edebileceğinden bile daha kötü bir yer."

Merakım iyice artarken Máttlaus devam etti.

"Hükümdarının adı Lasfur Katdox Jahnmides. Ama o kendisine Diktatör Lasfur Katdox Jahnmides denmesini tercih ediyor."

Kaşlarım çatıldı. "Birisi neden diktatörlükle gurur duyar ki?" diye sorduğumda Máttlaus "Çünkü bu onun için güç demek." dedi. "Öldürdüğü 638 masumun kafataslarından yaptırdığı tahtında otururken hayatta kalmak için dediği herşeye adım adım uyan bir halkı yönetiyor."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 05, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÖLÜMÜN TANRIÇASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin