doğum günü dileği ve bir papatya, kısaca başlangıç

332 36 67
                                    

Doğum günüydü o gün Yangyang'ın. Bir yaş daha büyüyordu, bir yıl daha eksiltmişti serüveninden. Yine her yıldızların gökyüzünü süslediği gecede bulunduğu gibi çınar ağacının altında tek başına oturarak yapmıştı bunu, ne bir pasta, ne bir mum. Tek yaptığı buruk bir gülümseme eşliğinde karanlık asumanı izlemekti. Yıldızlar kadar parlak, takım yıldızları gibi ayrılmaz olduklarıyla kutlamak isterdi bugünü fakat kalabalığın ortasında yalnız hissetmesi, içindeki çiçeği hala solgun tutuyordu.

Sırtını yasladı koca çınar ağacına. Verdiği güven hissiyle gözleri kapanırken, iyi hissettiğini hissediyordu. Boşluk hissini üstünden atarken yüzündeki buruk tebessüm büyüdü. "Bugünden dileğim, içimdeki çiçeği açtıracak biri." dedi kendi kendine, tek isteği buydu. Belki dilenecek onca şey varken bunu dilemiş olması bencillikti, ama insanlar her gün istediği şeyler adına birini üzerken, o üzmeyeceği birini dilemişti, bu yüzden muaf olamaz mıydı bu kalıptan?

Dizlerini kendine çekti, içindeki anlamsız hisse karşın göğsüne baskı uygulama zorunluluğu duyuyordu sanki. Başını dizlerine yasladı ve hayal kurdu. Bu ağacın altında el ele tutuşarak döndüğü birinin, beraber yere uzanıp gökyüzünü seyrettiği birinin hayalini kurdu. Zor muydu bu kasabada böyle birinin bulunması, yahut basitti lakin kader mi saklıyordu doğru ana?

Birinin onu seyrediyor olduğu hissiyatıyla gözlerini araladı. Hisleri haklıydı ki, karanlık gecenin altında yalnız değildi. Karşısında dikilen uzun oğlana bakmak adına kaldırdı başını. "Merhaba."

"Yanına oturabilir miyim?" sorusu, Yangyang'ın bakışlarının yabancının üstünde dolandıktan sonra başını sallayıp yana kayması ile kabul görmüştü. Yanına oturup derin bir nefes aldı yabancı. "Beklediğin kişi değilim sanırım?" Sesi öylesine yumuşak çıkıyordu ki, söyleyebileceği en berbat şeye rağmen kimsenin canı incinmezdi sanki. "Beklediğim biri yok." diye yanıtladı onu Yangyang. Kendini mümkün olduğunca geri çekti ardından.

"Olmasını diler miydin?" Onun sorusuyla gülümseyerek nefes verdi Yangyang. "Hep böyle soru mu sorarsın?" Yabancı konuşmalarına önünü izleyerek devam etti. Elinde tuttuğu papatyayı çevirip duruyordu. "Konuşacak birini bulmak güzel." Cevabıyla başını salladı Yangyang, ardından "Bilmem, sanırım dilerdim." diyerek eski sorusunu yanıtladı.

Uzaklara dalan bakışlarını Yangyang'a döndüren yabancı, Yangyang'ın da ona bakmasını sağlamıştı. Yangyang onun hala yabancı kalışından memnun değildi. Bu yüzden onu tanımak istedi. "Seni buralarda daha önce hiç görmedim, adın nedir?"

"Bugün biraz kafa dinlemeye ihtiyacım vardı, normalde pek ortalarda olmam." Biraz sessiz kaldıktan sonra devam etti. "Hendery ben." Elindeki papatyaya öylesine dalmıştı ki, ona adını sormayı unutmuştu. "Yangyang ben de." dedi Yangyang ona doğru yaklaşarak. "Papatya sanırım senin adına büyük bir anlama sahip, hikayen nedir?"

"Hikayem yok." dedi Hendery elindeki papatyadan bakışlarını ona kaldırarak. "Gölgelerde yaşayan sıradan biriyim. Peki ya senin hikayen nedir?"

"Doğum günüm bugün, burada kutluyorum." dedi Yangyang sakince. Bugünkü hikayesi buydu, büyüğünü anlatmak için fazla güçsüz hissediyordu. "Öyle mi," dedi Hendery yüzünde buruk bir gülümseme oluşurken. "kutlu olsun öyleyse."

"Teşekkür ederim." dedi Yangyang. Hendery başını sallayarak onu yanıtladı. Bir süre sessiz kalmalarının ardından Yangyang ayaklandı. Bununla beraber Hendery'nin bakışı da onun yüzüne tırmanmıştı. "Gidiyor musun?"

"Erken bir ayrılış olacak lakin, tüm gece burada duramam. Seninle tanıştığıma memnun oldum Hendery." Hendery elleri toprağı bulurken onu başıyla onayladı. "Ben de öyle Yangyang, öyleyse tekrardan burada buluşabilmek dileğiyle."

Onunla vakit geçirmek isteyen birini görmesi Yangyang'ı oldukça şaşırtmıştı. Birkaç saniye ne diyeceğini düşündü, çünkü daha önce kimseyle böyle bir konuşma yaptığını hatırlamıyordu, ve malum, ne diyeceğini pek bilmiyordu. "Bunu isteyen birini görmek güzel, ben de bundan memnun olurum." Arkasını dönüp ilerlemeye başlamasını engelleyen şey Hendery'nin sesiydi. "Bir saniye bekle lütfen," Yangyang duyduğu sesle geri ayaklanan Hendery'e döndüğünde, ona yaklaşıp elindeki o bakmaktan kendini alamadığı papatyayı ona uzattığını gördü. "Al, sanırım doğum günün için şu sırada verebileceğim en iyi hediyeydi. İyi ki doğdun."

Yangyang'ın bakışları karşısındaki beden ve elindeki papatya arasında turladı. Eli ürkek bir halde papatyayı buldu, yüzü de içten bir gülümseme. Bakışları Hendery'nin parıldayan bakışlarını bulunca konuştu. "Teşekkür ederim, gerçekten."

"Mühim değil, seni gülümserken görmek güzel. İyi geceler dilerim." Bir adım geri çekildi Hendery, sanki Yangyang'a "Daha fazla vakit öldürme burada." diyordu. "İyi geceler." deyip yürümeye başladı.

Yüzündeki gülümsemenin daha da büyüyerek devam etmesinin nedeniyse, Hendery'nin "Bundan sonra her gece burada olacağım!" diye bağırmasını duymasıydı. Tüm gününün aksine sanırım gerçekten sevinç hissiyle dolduğu an, şu andı; doğum gününün son saatleri.

🖤

Arkadaşlar içime çok sinmeyen bir başlangıç oldu, umarım sizin için aksi olur. Çünkü aklım fazlasıyla dolu, düzenlerken çok bir şey göremedim, okuduğumu bile anlayamıyor gibi hissettim.
Beğenmeniz dileğiyle...

kopup giden papatyalar | yangdery Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin