Bazı günler içinde bir boşluk olur. Güne o boşlukla uyandıysan kalbini boğup durur ve sana işkence eder. İşte öyle bir günün içindeydim.
Mert'le yemeğimizin üzerinden neredeyse 2 hafta geçmişti. O yemekte Doğu'nun elleri kaç kez Mert'in yakasını buldu, sayamamıştım. Mert'in kendine göre savunma yöntemleri vardı. Kızım için, kardeşim için... Ötesi yoktu. Bizi Hakanla işinin bittiğine ikna etmeye çalıştı. Doğu ikna olmasa da ben hemen ikna olmuştum. O yemeğin ertesi günü ise Mert evimize gelmişti. Doğu'nun evden çıkmasını gözlemiş ve Doğu gider gitmez kapıyı çalmıştı. Anlattıkları ise beklediğimden çok daha başka bir boyuttaydı.
Hakan onu bir pazarlığa sürüklemişti. Bu pazarlığın ana unsuru ise bendim. Önce Doğu'ya anlatmak konusunda ısrarcı oldum. Fakat sonrasında Hakan'ın gözünü kırpmadan annesini öldüren vahşi bir katil olduğunu anımsadım. Ada'yı gözünü kırpmadan öldürebilirdi. Mert böyle bir pazarlığın çıkmazındayken aklıma gelen her çözüm bir bir yok oluyordu. Geriye sadece benim o adama ayaklarımla gitmem kalıyordu.
Mert iki haftadır Hakan'ı oyalıyordu. Fakat Hakan oyalandığının pek tabi farkındaydı. Bana attığı cesur mesajlar bunun kanıtıydı. Bugün ondan gelen son mesaj ise içimdeki boşluğun asıl açılma nedeniydi.
Hakan Erdem: Beni sonsuza dek oyalayabilirsiniz. Ama yeğenin sonsuza dek yaşar mı bilemem.
Mesajı okuyup hızla silmem saniyelerimi almazken bir mesaj ömrümden ömür götürebiliyordu. Doğu'nun yanağıma kondurduğu sıcacık öpücüğün etkisiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
"Doğu" diye mırıldandım, boynunun girintisine yüzümü saklarken.
"Hmm" Çenesini saçlarıma sürttü.
"Seni çok seviyorum." Kollarımı sıkı sıkı beline doladım.
"Bende güzelim. Bende seni çok seviyorum."
Derin bir iç geçirdi. Onun iç geçirmesine eşlik edip bende bir iç geçirdim.
"Bu aralar çok dalgınsın" dedi, davranışlarımı hissettiğini belli ederek.
"Mert'e mi takılı kafan yoksa?" diye sordu.
Sesimi düz tutmaya çalıştım ve konuşmaya başladım.
"Biraz Mert'e, biraz Ada'ya... Ama en çokta bize."
"Bizim neyimiz varmış?" diye sordu. Kaşlarının çatıldığını tahmin edebiliyordum.
"Bilmem sadece seni doya doya yaşayabilmek isterdim. Hesapsız, plansız, kargaşasız..."
Çenemi kavrayıp yüzümü ona kaldırmamı sağladı.
"Biz aynı evin içinde oldukça ve sen benim karım oldukça tüm o kirli hesaplar bize yaklaşamaz."
Elimi yanağına uzatıp uzun uzun okşadım. Uzun uzun gözlerinde kayboldum. Düşündüğüm gerçekliği bir bilse, onunla vedalaştığımı bir bilse...
Derin bir nefes alıp dudaklarına doğru nefesimi bıraktım.
"Bu dudaklarına değen son nefesim sevgilim. Al ve sakla onu." diyemedim.
Bunun yerine "Seni çok sevdiğimi bilmeni istiyorum, Doğu." dedim.
"Biliyorum güzelim." dedi, dudağıma kısa bir öpücük bırakıp çekilirken.
Oturduğum yerden kalkıp onun kucağına yan bir şekilde oturdum. Bir elimi beline diğer elimi ise yanağına yerleştirdim. Kollarıyla beni öyle sıkı sardı ki, son yolculuğuma gideceğimi hissetmiş gibiydi.
"Öyle değil" diyerek omzuna yanağımı yasladım ve gözlerine doğru kirpiklerimin altından baktım.
"İlk günden beri çok sevdiğimi, ne olursa olsun sevmekten vazgeçmediğimi ve hep seni affettiğimi bil. Bize bu dünyada bu sevgiyi doya doya yaşatmadılar sevgilim."
Ağzını konuşmak için araladığında dört parmağımı birden dudaklarına bastırdım. "Dinle."
Gözleriyle beni onayladığında yeniden elimi yanağına yerleştirdim.
"Ne olursa olsun biz bu sevgiyi yaşamak için direndik. Ben senin karın oldum. Mucize gibiydi. Az kalsın bebeğinin annesi bile oluyordum ki, en güzel mucize de benim için oydu. Bana yaşattığın her güzel duyguya minnettarım. Beni sevdiğin için sana minnettarım."
Gözlerini kısarak bir müddet beni izledi ve çok geçmeden dudakları hareketlendi.
"Neden veda eder gibi konuşuyorsun?"
Gülümsedim ve omuz silktim. "İçimden geldi."
"Madem bugün izin günüm ben ne istersem onu yapalım" dedim. Kucağından kalkarak onu da ayağa kaldırdım.
"Söyle bakalım küçük yaramaz, nereye gitmek istersin?"
"Atlas kıyısına..." Onu elinden tutarak çekiştirdim.
Evden bir hışımla çıktığımızda arabaya binişimiz, uçurumun kıyısına gelişimiz her şey çok hızlı gerçekleşmişti. Yüzüme takındığım gülümseme sahte denilemeyecek kadar gerçekti. Belki de son neşeli anlarımdı. Elimi tutan elini öne geri sallayarak bacaklarımla zıplaya zıplaya uçurumun kenarına getirdim, onu.
"Yaramaz şey" diye sitem etti ve beni tek kolunun altına çekti.
"Doğu sen benim kanatlarımsın" dedim, bağırarak. Uçurumun dibindeki dalga sesleri öyle uzaktı ki, dalgalardan çok benim sesim duyuldu.
"Daima olacağım" dedi. Ama bağırmadı. Sadece mırıldandı.
Rüzgarın tenime vuran yakıcı soğukluğunu hissettim. Beni kollarına çağırıyordu. Kanatlarımı bırakmam gereken vakit gelmişti. Beynimde sadece tek bir cümle dolanıyordu.
"O yer sonunuz olsun"
Doğu'nun yüzüne bakıp gerçek olmayan isteğimi dile getirdim.
"Bana arabadan şal getirebilir misin?"
Sıkı sıkı sarılıp yanımdan uzaklaştı. Çok tuhaf, son kez sarıldığını bilir gibiydi. Onun arabaya doğru gidişini izlerken sırtımı uçurumun boşluğuna çevirdim. Kollarımı iki yana açtığım anda arabanın kapısını açmak üzere olan Doğu'yla göz göze geldim.
Hissetti. Eliyle bana telaşlı bir şekilde ikazda bulundu. Gülümsedim. Ama o gülmedi. Bana son kez gülseydi, belki daha acısız ölebilirdim. Olsun, ben onun yerine de gülümsedim.
Üzerime doğru koşarken kaç ömrü arkasında bırakmıştır? Sorgulamaktan korktum. Peki ben aşkımızdan kaç baharı alıp gidiyordum? Bunu da sorgulamaktan korktum.
Aramızda dört metre ya kaldı ya kalmadı. Hesaplayabilecek bir durumda değildim. Sadece yüzüne doğru haykırdım.
"Seni çok sevdim, kanatlarım"
Bedenim rüzgarın soğuk kollarına düşerken onun gözlerinin yerini gökyüzü aldı. Bir de ismimin acıyla haykırıldığını duydum.
"Nisan!"
İsmimi son kez onun dudaklarından duyuyordum. Ne hoş diye düşündüm. Daha önce ismimi böyle güzel söylediğini fark etmemiştim. Ölümü kısa bir an sanırdım. Oysaki şu an sonsuz bir sürüklenişin içindeymişim gibi geliyordu. Bitmiyordu, sonlanmıyordu. O yoğun acı anı bir türlü gelmiyordu. Uçurumun ucunda bir yüz gördüm. Gittikçe kaybolan gittikçe küçülen ve ona benzeyen...
"Hoşça kal, çocuk kalbim."
Son gücümle bağırdım. Duymuş muydu? Pek mümkün görünmüyordu. Yine de ona bir veda sözcüğü sunmak istedim. Karanlığıma gömülürken çocuk kalbimi ellerine emanet ettim.
Lütfen, yorumlarınızı ve beğenilerinizi esirgemeyin.
Desteğiniz daim olsun. Sağlıkla kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğu'nun Gökyüzünde
RomanceTAMAMLANDI. +18 sahneler içerir. Uyarıldınız. Üzerime doğru koşarken kaç ömrü arkasında bırakmıştır? Sorgulamaktan korktum. Peki ben aşkımızdan kaç baharı alıp gidiyordum? Bunu da sorgulamaktan korktum. Aramızda dört metre ya kaldı ya kalmadı. Hesap...