3. BÖLÜM: BAR

46 3 0
                                    

Bülent ile konusmamizdan sonra biraz da olsa kafamı toparlayabilmek için sahile gitmeye karar verdim. Araba anahtarını alıp arabanın bulunduğu yöne doğru ilerlemeye başladım. Arabanın yanına ulastigimda şoför kapısını açtım ve koltuğa yerleştim. Arabayı calistirdim. İlk işim radyoyu açmak oldu. Radyo da en sevdiğim şarkı Avenged Sevenfold - So Far Away çalıyordu. Şarkıya eşlik ederek sahile doğru sürmeye başladım. Trafiğin olmadığı yolardan ilerledi ve kısa bir süre sonra sahile vardım. Arabayı park edip arabadan dışarı çıktım. Kış sert bir şekilde kendini gösteriyordu. Soğuğu içimde hissetmek iyi geliyordum. Bir şekilde kendimden ve düşüncelerimden uzaklaşmamı sağlamıştı. Fakat bu durum ellerimi montumun cebine atmamla son buldu. Elime gelen kağıdı alıp cebimde çıkardım. Bu Bülent'ten aldığım adresdi. Kendimi biraz iyi hissetmek için gelmiştim oysa buraya. Barın adresini görünce kursagimda kalmıştı bu heves. Karşımdaki bankı görünce biraz oturup deniz havası almanın bir sakıncası olmadığını düşündüm. Adresin yazılı olduğu kağıdı elimde çevirmeye başladım. Akşam o bara gitme cesaretini nasıl bulucaktim. Bu kadar da güçsüz durmamaliydim Eliz'in karşısında. Bunu nasıl yapacağımı düşünmek için yüzümü ellerimin arasına aldım. Ancak yüzümde bir sızı hissettim ve daha sonra morlukları hatirlayarak ellerimi çekmek zorunda kaldım. Bu gün yaşadığım olayları tekrar düşündüm. Kesin bir karar almıştım. Eliz bu gece barda olursa bende gidicektim ve bu gün dayak yiyen çocuk olarak karşısına cikmayacaktim. Fikrimi degistirmemek adına gidip evde uyumaliydim. Bu düşünceyle banktan kalkıp arabaya ilerledim. Arabaya bindim ve calistirdim.
Evin önüne geldiğimde arabadan inip evin anahtarını montun cebinden çıkardım. Elimde sallayarak kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açıp ardindan gürültü bir şekilde kapıyı kapadim. Ayakkabilarimi çıkarmak için eğidim ve o anda annemin sesini duydum.
" Selim sen mi geldin?" Bu cümleyi kurarken kafasını mutfak kapısından uzatmis bana bakıyordu. Bende ayakkabılarımı çıkarıp kafamı ona doğru çevirdim. Bu sırada bütün içtenliğimle " Ben geldim tabi sultanım başka biri olabilir mi?" Dedim. Ancak annemin yüzüne baktığımda bir endişe görmüştüm. Niye birden suratı düşmüştü.
" Anne birsey mi oldu birden rengin attı." Onun için gerçekten endiselenmistim. O ise bana doğru ilerledi. Çenemi parmakları arasına alıp kafama sağa ve sola doğru oynatti. Aynı anda bağırmasi bir oldu.
"Selim yeter artık ya bu ne böyle. Kimle kavga ettin yine sen. Seni ben bir yere giderken merak etmek zorunda miyim? Oğlum sen beni öldürmek mi istiyorsun?" Bu konuşma karşısında biraz şaşırdım ama sonra anladım neden bahsettiğini. Ama ona bir kızdan dayak yediğimi soyleyemezdim. Yiğitliğe bok sürdürmemek gerekir ne de olsa.
"Yeter anne beni sürekli depresyonda olan küçük bir çocukmuşum gibi görüyorsun. Ama öyle değilim. Kabullen bunu artık." Ağzımı yine tutamamiştim. Annem karşımda birden ağlamaya başladı. Buna dayanamazdim. Ama çok sinirliydim de bu yüzden onu aldırmadan odama çıktım.
Kapıyı açıp odama girdim ve sinirimi nasıl giderebilirim diye dusunerek odanın içinde dolanmaya başladım. İlk önce gidip yüzümü yikadim. Bu da yetmeyince masamdaki bütün eşyaları devirdim. Bu biraz daha iyi gelmişti. Yatağın üzerine attım kendimi. Tavanı izlemek ayrı bir güzel. Kendimi biraz daha sakin hissetmeye başlamıştım. Tam o sırada telefonum çalmaya başladı. Arayan kim olduğuna bakmadan açtım telefonu.
"Selim, abi yarım saattir seni arıyorum. Niye acmiyorsun telefonu." Birde Bülent'ten azar yedim tam oldu.
" Bülent sakin olsana. Birde senden azar işitmek istemiyorum." Durumun gerçektende böyleydi. Hiçbir şey yapmak istemiyordum.
" Bardayim onu haber vermek için aradım. Eliz de burda. Sen ne zaman geliceksin." Ahh! Tabi ya bu gece bara gidicektim. Bunu nasıl unutmuştum.
" Tamam abi. Yarım saate ordayım. " dedim ve Bülent'in cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım. Hemen hazırlamaya başladım. Hazirlandiktan sonra da yüzüme pansuman yapmaliydim. Bunu da bir kenara yazdıktan sonra üzerime gri bir kazak ve siyah bir pantolon geçirdim. Banyoya gidip aynaya baktım. Yakışıklıydım kahretsin. Yaralarima gelişi güzel bir pansuman yaptım ve aşağı indim. Evden cikmadan anneme bakmaya karar verdim. Bu yüzden salona doğru ilerlemeye başladım. Biricik annem salondaki koltukta uyuya kalmış. Onu üzdüğümde ben daha çok üzülüyordum. Ondan yarın sabah Özür dilemem gerektiğini aklımın bir kenarina yazarak, deri ceketimi giyip evden çıktım. Evin önündeki arabama binerek yola koyuldum.
Kağıtta yazan adrese gelmiştim. Arabadan indim ve etrafıma bakindim. Sadece bir tane sokak lamsiyla aydinlaniyordu daracık sokak. Duvarlara yaslanmış insanlari görmek - ışığın fazla olmamasindan dolayı - biraz zordu. Bu sokakta sadece bir tane bar olmasi ilginçti. Sokağın sonuna doğru ilerledim. Barın önüne geldiğimde ismini öğrenmek için kapının girişindeki tabelaya baktım. Barın ismi "BATHORY" di. Bu ismi nereden bulmuşlardı. Kafamda bu düşünceler varken barda içeri girdim. İçerisi Barın dışı gibi klas bir yermiş gibi durmuyordu. Bir yandan da gözlerim Bülent'i arıyordu.
Onu barmenin yanında gördüm. Yanına doğru hareketlendigimde önümüzdeki bir kız kesti. Yüzünü görebilmek için kafamı kaldırdım ve Eliz'in yüzüyle karşılaştım. Bana parlayan gözlerle ve gulumseyerek bakıyordu. Nesi vardı bu kızın??
"Selimdi değil mi?" Allahım sana geliyorum. Kafasına birsey mi düşmüştü bunun. Ya da çok fazla içmişti. Ama bu gün zoru ben oynayacaktim.
"Evet ama konuşmak için fazla meşgulum. Üzgünüm." Bunu yapmak çok zordu onunla konusamamak. Ama o bana birçok kez yapmıştı bunu. Ondan uzaklasarak Bülent'in yanına gittim. Barmene vodka soyledikten sonra Bülent'i bakarak konuşmaya başladım.
"Abi ciddi anlamda kalbim duracak zannettim. Bu kızın neyi var böyle. Saati saatini tutmuyor." Kalbim hala hızlı hızlı çarparken Bülent bi kahkaha patlattı. Ona anlamsız gözlerle bakmaya başladım.
"Selim sana anlatmaya çalıştım. Ama sen anlamamakta ısrar ettin. Eliz'in kara defterine sende girdin. Bundan sonra o kızdan istesende kurtulamazsin." Kara defter mi? O ne öyle ya kız yattığı heriflerin listesini mi tutuyor. Bu nasıl bir sapıklık. Ben bunları düşünürken Bülent konuşmaya devam etti.
"Mimlendin oğlum sen. Senin hayatını mahvetmek için elinden geleni yapıcak." Oo işte bu beni biraz korkutmustu. Ama hayatım daha fazla ne kadar mahvolabilirdi. Eliz bunun için değerdi. Düşününce o kara defterden çıkmak istemedigime karar verdim. Ama kendime gelmem gerekiyordu. Bülent'in anlattıkları ağır gelmişti sanki. Tuvalete gitmek için ayaklandim. Bülent birden kolum yapişti.
"Selim onun yanına gitmiyorsun dimi. Bak bir kardeşin olarak uyarıyorum seni." Ne sacmaliyor bu ya.
"Cişim geldi abi. İstiyorsan sen götür." Bülent yüzünü burusturdu. Bu durum beni guldurmustu. Lavaboya aramaya başladım. Büyük bir çaba sarf etmiştim ama yine de bulamamistim. Dışarı çıkıp hava alabilirim diye düşündüm. Kapıdan çıktığımda sokaktan çığlıklar yükselmeye başladı. Yanlarina gittim.Çocuk kızı duvara yaslamış taciz ediyordu. Kızın ise bunu istemediği apaçık belliydi. Çocuğu omzundan tuttum ve kendime çevirdim. Yumruğu gözüne gecirmistim bile. Herkes ne olduğunu anlamadan kızı alıp arabama götürdüm. Kızı dikkatlice incelemek için yüzümü ona doğru çevirdim. Really? Allahım benimle dalga mi geciyorsun? Eliz tam karşımdaydi. Sarhoş olduğuda çok belliydi. Onu arabaya bindirdigimde kendi kendine şarkı söylüyordu. Sesi de güzeldi valla. Onu on koltuğa oturttuktan sonra bende sürücü koltuğuna geçtim. Onu evine goturmeliydim.
"Eliz bana evini tarif edebilir misin? Hatirliyorsun değil mi evinin yolunu." Ya hatirlamiyorsa ne yapicaktim.
"Tabi hatırlıyorum sen deli misin? İnsan evinin adresini nasıl unutur." İşte bu iki cümle beni çok rahatlatmisti. Eliz bana adresi verip şarkı söylemeye devam etti.
Yol boyunca konuşmadık. Ama onun sesini dinlemek güzeldi. Evine yaklastigimizda sizdigini anladım ama hala birseyler mirildaniyordu. Evin önüne geldiğimizde arabayi park ettim ve arabadan çıktım. Eliz'i ise taşımak zorundaydim. Anahtarı var mıydı acaba? Sessizce kulağına fisildadim.
"Meleğim anahtarlar nerede ?" O ise bana cevap vermek yerine gozlerini araladı, elini cebine attı ve anahtari bana uzattı.
Kucağıma Eliz'le birlikte iki katlı evin merdivenlerinden yukarı çıkıyordum. Üst katta koridorda bulunan koltuğa Eliz'i bıraktım. O kucagimdayken odasını nasıl bulabilirdim. Odaları tek tek dolaştım. Sonunda buldum odasını. Kapıyı açtım ve içeri bir adım attım. Her yer simsiyahtı. Karanlığın içine düştüğümu anladım o an. Eliz'i koridordaki koltuktan kaldırıp odasına götürdüm. Odadan içeriye girdim ve çarşaflari bile siyah olan yatağa nazikçe bıraktım Eliz'i. Ayakkabılarını çıkarmak için yatagin ucuna ilerledim. O sırada Eliz birseyler mirildanmaya başlamıştı. Ayakkabılarını çıkarıp yanına gittim tekrar yüzüne gelen saçları kulağını arkasına itirazım. Tam yataktan kalkıp gitmeyi düşünüyordum ki Eliz'in eli koluma yapişti ve gözlerini tekrar araladı.
"Selim beni yalnız bırakma. Korkuyorum."

------------------------------○○○○○-------------------------

Uzun bir aradan sonra yeni bölüm geldi. İnşallah beğenirsiniz. Bu bölüm için ya da bu hikaye için neler düşündüğünüzü ve neler hissettiğiniz yazarsanız çok sevinirim. Bu arada multimedyada Selim var. Hepinizden tekrar özür diliyorum ve çok teşekkür ediyorum bu kadar süre beklediğiniz için.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 08, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Karanlığın İçindenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin