SİLAH SESLERİ

825 82 34
                                    


             Güneş odamın içini tamamen işgal ettiğinde, zorda olsa gözlerimi açabilmiştim. Aşağıdan gelen gürültülerle herkesin çoktan uyanıp hazırlık yapmaya başladığını anlamıştım. Bütün bu hazırlıklar Lisa'nın nişanı içindi. Bu hayatta değer verdiğim ve beni tek seven insanı kaybediyormuşum gibi hissediyordum. Lisa'nın evlenip bu evden gitmesi demek benim için ölüm demekti. Derin bir nefes alıp, aklımdaki düşüncelerden kurtulmaya çalıştım. Bir kaç dakika sonra yataktan kalkıp odadan çıkmayı başardım. Tek yapmam gereken kimseye gözükmeden mutfağa gidip karnımı doyurmaktı. Bu zorlu görevin ilk adımını yapıp merdivenlerden inmeye başladım, aynı zamanda etrafı inceliyordum. Merdivenin son basamağından inmeden önce, son kez etrafa bakıp, koşa koşa mutfağa giden koridora doğru girdim. Mutfağın kapısana vardığımda tam içeri gerecekken babamla karşı karşıya gelmiştim. İşte şimdi sıçmıştım. Çünkü dün 1 saat evde dolanmama ve sadece nişan töreni zamanda orda olup sonra tekrar etrafta olmamam adına konuşma yapmıştı. Bir de yetmezmiş gibi bunu dayakla sonlandırmıştı. Bunlara oldukça alışkındım. Daha önceden de bahsettiğim gibi ben bu evin tek omegasıyım ve beni sevmemesi için bu yeterliydi. 

'' Ben sana dün ne söyledim '' diyerek üstüme doğru yürümeye başladı babam. Benim ise yaptığım tek şey geri geri gitmekti. Senelerce böyle azarlanmalara ve dayaklara maruz kalınca öğrenceniz tek şey oluyor. 'Kaçamıyorsan zevk almaya bak'. Tabii ki zevk aldığım falan yoktu. Sadece kaçmak daha tehlikeli ve sonuçları daha acı verici olduğu için, olanı yiyip oturmayı öğreniyorsun. Yanıma vardığı gibi suratıma meşhur tokatlarından birini geçirmişti. 

'Ben sana soru sordum ' diyerek suratıma kükremişti. 

''Sadece kahvaltı yapacaktım'' kekelemeden tek seferde söylemeyi başarmıştım. Kekelemek bir tokat daha demekti. Babam çenemden sıkıca tutarak suratını suratıma yaklaştırdı,

''Açlıktan ölsen bile odandan çıkmayacaksın. Anladın mı' sesini kısık tutmaya çalışarak söylemişti. Söylediğine karşı sadece kafamı sallayabilmiştim. Ellerini sertçe yüzümden çekerek, eliyle gitmemi işaret etmişti. Onu ikiletmeden koşarak merdivenlere doğru gitmiştim. Ağlamamak için derin derin nefesler almaya başlamıştım. Evet bu tepkilere alışıktım ama canımı yakıyordu. 

''Omegaa'' Merdivenlerden çıkarken arkamda duyduğum ses ile iyice sinirlerim bozulmuştu. Arkamı bile dönmeden merdivenlerden çıkmaya devam etmiştim ki o kazık bacakları ile merdivenlerde bana yetişmiş önüme geçmişti. 

'' Ya seni yine kızdırdılar mı beyaz'' elini suratıma uzattıp kaldırmaya çalışırken söylemişti. Bana beyaz demesinin sebebi saçım ve kurdumdu. Omegalar genelde saç renkleriyle kendilerini belli ederlerdi. Ama benim saçlarım diğer omegalardan farklı olarak sarı yerine beyazdı. 

''Chanyeol git başımdan seninle uğraşamam'' dedim elini ittirerek. Park Chanyeol benim hayatımın en büyük lanetlerinden sadece biri. Lisa Jackson ile olan görüşmelerine, bir şekilde babamı ikna edip beni de götürürdü. O zamanlar Jackson ile olan ilişkisi gizliydi bu yüzden yanında hep beni de götürürdü. Ve lanet olsun ki Jackson da hep Chanyeol ile gelirdi. İlk tanıştığımızda ben yine içine kapanık sessiz sakın oturuyordum. Genelde birileri ile konuşmamda yasak olduğu için konuşmazdım. Lisa ve Jackson rahat olmamı söyleseler de pek içime sinmiyordu. Ve bu durumdan uyuz olan Chanyeol benimle uğraşmaya başladı. Normal bir uğraşmak gibi değil bu bahsettiğim, evdekilerden alışık olduğumun dışında Chanyeol bir dakika bile susmamıştı ve en sonunda ona bağırmamla yarım saat gülmüştü. O günden sonra kedi ve köpek gibi kavga ederiz ve Chanyeol ona hakaret etmemi seviyormuş gibi  asla bana zarar vermezdi. Bu hayatta beni hem deli eden hem de özgürlüğümü bana veren tek insan. Genelde ilk benimle kavga eder sonra da Jackson ve Lisa'nın randevusu bitene kadar beni gezdirirdi. Tuhaf it herifin teki kısacası. Chanyeol'dan daha detaylı bahsetmem gerekirse kendisi babam gibi baskın bir alfadır. Bu evrende Alfa olmak şans diyebiliriz. Eski zamanlardan bu zamana kadar alfalar oldukça abartılmış tam bir tanrı olarak görülüyorlar özellikle baskın alfalar. Bu zamana kadar kimse de bu eşitsizliğe bir son vermemiş. Gerçi baskın alfalar yenilmez olarak görüldüğü için kimsenin de götü yememiş olabilir. Günümüzde değişen şeyler elbette olmuştu. Biraz daha eşit şartlara gelinebilmişti. Sadece hala yönetimde Baskın Alfalar tercih ediliyordu. Ya da ordular alfalar ve betalardan oluşuyordu. Omegaları hala daha devlet işlerin de tercih etmiyorlardı. Ama devlet tarafından en çok hak sahibi omegalardır. Asla bir omegaya ses tonunu bile yükseltemezsin, 1 ay hapis cezası bile vardı. Tabii bu bahsettiğim dışarda ki hayatlar. Bizim evde omega olan ben eşittir kum torbası. Betalar hizmetlilerimiz ve Alfa olan ailem ise gök tanrıları.  Chanyeol diğer baskın alfalardan farklı olarak, tanınan ya da bilenen bir insan değildi. Daha çok ailesi ve yaşadığı yerde sözü geçen biriydi. Ailesine ve sevdiklerine aşırı değer veren biriydi aynı zamanda, eşitlikle o da kafayı bozmuş biriydi utanmasa tek başına devlete kafa tutardı. Ben ona mafya babası demeyi tercih ediyorum tabii. Kendisi dışardan ne kadar normal bir genç gibi gözükse de hiçte öyle değildi. Yaptığı gizli işleri pek bilmezdim ama hoş şeyler değildi de eminim. 

SENİ DERT ETMELER// CHANBAEK(MPREG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin