~DIX-SEPT~

788 88 172
                                    


L'amour est comme le vent, nous ne savons pas d'où il vent.

{Aşk rüzgar gibidir, nereden geleceğini bilemeyiz.}

~Honoré de Balzac

🔽

Yüzüme vuran gün ışığıyla hafifçe gözlerimi araladım. Gözümü kör etmek isteyen ışınlardan kaçmak için kafamı sola çevirdim. "Günaydın."

Sıçrayarak yatakta geriye doğru giderken kalbim korkudan deli gibi atıyordu. "Jungkook, senin burada ne işin var?" Kral gülümseyip elini elimin üstene koydu. "Kahvaltıya geç kaldın. Bende seni uyandırmak için gelmiştim ama çok güzel uyuyordun."

Gözlerimi, onun okyanusun dibi gibi derin bakan gözlerinden kaçırdım ve aklıma gelen düşünceyle yorganı kafama çektim. O, her zamanki gibi muhteşemdi ama ben yeni uyanmıştım. Kim bilir saçım ne haldeydi. "Git buradan!"

"Lisa, sorun ne?" Jungkook yorganı açmaya çalışırken ben yorgana iyice tutunmuştum. "Git işte. Ben birazdan gelirim." Yorgan aniden üzerimden çekildiğinde ellerimi yüzüme örttüm.

"Görende çıplaksın sanacak, Lalisa." Ellerimi yüzümden çekip ona dik dik baktım. "Sen hala burada mısın?" Sinsice gülümseyip "Bugün işten kaytarmak istiyorum." dedi.

Tek kaşım kalkarken ona merakla baktım. "Seninle kalıp biraz uyumak istiyorum." Dediği şeyle hemen yataktan kalktım. "Tabi, uyu sen." Telaşımı gören kral, gülümseyip bana sarıldı.

"Lisa, ciddiyim çok uykum var. Uyuyalım mı?" Ellerim istemsizce onun boynuna dolanırken kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Gözleri yine şişti ve uykusuz olduğu çok belliydi.

Gündüzleri çok çalıştığını biliyordum ama geceleri dinlenmek yerine ne yapıyordu bir türlü anlayamıyordum. "Tamam." dedim pes ederek. Onu böyle yorgun ve bitkin görmek istemiyordum.

Ondan ayrılıp yatağa uzandım ve gelmesi için elimle bir hareket yaptım. Üstündeki ceketi çıkarıp odadaki sandalyelerden birine astı.

Kalbim, birazdan onun yanımda olacağını bildiğinden deli gibi atıyordu. Onun sıcaklığını, kokusunu, kalbinin atışını az sonra yanımda hissedecektim.

Kaşlarım, beynimin gün yüzüne çıkardığı gerçekle çatılırken 'hayır' dedim içimden. 'Fazla düşünmek yok'

Jungkook, bana doğru ilerlerken çattığım kaşlarımı gördü ve duraksadı. Hemen yüzümdeki o saçma ifadeyi yok edip gülümsedim. "Hadi, uykum var diyen sendin."

Kral, bir dizini kırıp yatağa koydu ve üzerime doğru eğildi. Onun bu hareketiyle kalbim daha da hızlanırken yüzü yüzüme gittikçe yaklaşıyordu.

Onun gece siyahı gözleri dudaklarıma kaydı. Kalbim seslice iki kez tekledi. Nefes alma ihtiyacıyla yanan ciğerlerim burnumdan aldığım havayı yeterli bulmuyordu. Dudaklarım istemsizce aralandı ve yanan ciğerlerime, su serpecek büyüklükte bir havayı içine çekti.

Jungkook sertçe yutkundu ve ani bir hareketle dudaklarının rotasını değiştirip alnım ile buluşturdu. Daha sonra üstümden yan tarafıma geçip kendini yatağa bıraktı.

Hissettiğim o güzel kokusuyla bedenim yumuşamaya başladı. "Sana sarılabilir miyim?" Bu benim için büyük bir onurdu. Bunu sormasına gerek bile yoktu. Kelimelerle cevap vermek yerine kafamı göğsüne koydum ve ona sarıldım. Onunda kolları benim bedenime dolandı.

Kalp atışı, sıcaklığı, kokusu...

Şimdi hepsi benim bir parçam gibi hissettiriyordu.

Hainin Kızı ~liskook~ (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin