badem - sen ağlama
bolumun sonlarina dogru olan kisimlari hic sevmedim
***
onur
"Boşversene, önemsiz bir şeydi zaten."
Cenk'in neredeyse fısıldayacak kadar ince çıkan sesi ısrarla kafamda yankılanıyordu. Ben her ne kadar susmasını istesem, onun sesi zihnimi o kadar çok kontrol altına alıyordu sanki. Ve bu kendimi bok gibi hissetmeme neden oluyordu.
Birde koyu kahverengi gözler vardı değil mi? Bakmaya duyamadığım, o çok sevdiğim gözleri benim yüzümden dolmuştu... Umuyorum ki ağlamıyorsundur Cenk. Bunu kaldırabilecek birisi değilim, beni bilirsin.
Kafenin önüne çıkalı iki dakika kadar olmuştu ama ben hâlâ kapının önünde dikiliyordum. Yanına gitmeye cesaret edememiştim bir türlü. Zaten gidip ne diyebilirdim ki?
Aramızda geçen her şey o kadar tuhaf bir hâl almaya başlamıştı ki artık idrak etmekte zorlanıyordum.
Hiçbir şey mantıklı gelmiyordu mesela. Beynimin içinde dolaşan düşünceler başımı ağrıtıyordu. Ancak katlanabilecek bir ağrı değildi bu, neredeyse sizi delirtecek türden olanlardan bahsediyordum.
"Pardon, çekilebilir misiniz?"
Arkamdan yükselen tok ve kalın olan sesle irkilmiştim. Kendi kendimi yerken, salak gibi yolu kapatmıştım resmen.
Yana kaydığımda orta yaşlarda olduğunu düşündüğüm adam hafif bir tebessümle teşekkür ederken, karşılık olarak gülümsedim. Konuşmak hiç içimden gelmemişti nedense.
Acaba eve mi gitseydim? Hem o zaman, o zaman Cenk ile tartışmak zorunda da kalmazdım değil mi? Evet evet, en iyi çözüm yolu buydu.
Derin bir nefes alarak adımlarımı uzun, dik yokuşa doğru yönelttim. Ancak bir-iki adım attıktan sonra öfkeyle yerimde durdum. Ben neden kaçıyorum ki? Şu an böyleysek, bu tamamen Cenk'in suçuydu. Benim değil.
Öyleyse, neden hâlâ kendimi haksızmış gibi hissediyorum? Neden tüm suçu benim üzerime yıkmakta bu kadar inatçısın? Haftalardır saçma sapan şeyler düşünerek kafayı yiyen kişi benken, neden böyle davranıyorsun? Sence de bana haksızlık etmiyor musun?
Saçmalık, koca bir saçmalık.
Sinirle yönümü değiştirerek hızlı adımlarla kafenin arka kısmında kalan tenha sokağa girdim. Eğer yanılmıyorsam burada olması gerekiyordu. Çünkü gidebileceği yerler kısıtlıydı ve geri kalan kısımlar boştu. Ayrıca kafenin saydam camlarından gördüğüm üzere bu tarafa doğru gitmişti.
İç çekerek dudaklarımı yaladım. Akşam karanlığı çöktüğü için sokak lambaları yakılmıştı. Ama ne hikmetse bu sokağı aydınlatacak olan lamba yanıp, sönüyordu. Bozulmuştu sanırım.
"Onur?"
Tanıdık olan kalın ve boğuk çıkan sesle etrafı inceleyen bakışlarımı refleksle sesin geldiği yöne çevirdim. Oradaydı işte. Tam karşımdaydı.
Örülmüş olan tellere sırtını yaslamış bir vaziyette duruyordu. Elinde tuttuğu sigarasını ağzına götürüp bir nefes çekmişti. Ardından dumanı hafaya üflerken, gözlerini bir an olsun gözlerimden çekmemişti. Açıkçası biraz gerilmiştim. İfadesiz duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
enchel│bxb
Teen Fiction[kizlar bunu okumak yerine dilsiz okuyun valla hayal kirikligi bu fic, duzenlemem gerek. okumayin.] Enchel'e Hoş Geldiniz! Bu oyun; izleyici ve oyuncu olarak ikiye ayrılır. İzleyiciler, oyuncuları izlemek için belirli bir miktar öder. Oyuncular, ke...