İyi okumalar!
''Hazırlıklar nasıl gidiyor?''
Hava hiç olmadığı kadar güneşli ve açık. Kasım ayı olmasına rağmen biraz da sıcak hissettiriyor. Kışı ve soğuğu seven bir adama göre oldukça can sıkıcı bir durum bu. Ama yine de bunu pek önemsememeyi seçiyor ve hayatına kaldığı yerden devam ediyor.
''Her şey gayet tıkırında ilerliyor Bay Park.''
Koca tırlara yerleştirilen kolileri saymakla yükümlü olan adam, Jungkook, yanına yaklaşmış adama dahi bakmadan yapmayı sürdürdüğü işe devam ederken konuşmuştu. Elleri jilet gibi keskin duran, ütülenmiş siyah kumaş pantolonun cebinde, diğer adamın yanında dikilmeye başlayan Park Jimin, büyük depodaki tırlara konan kolileri izlemeye koyuldu.
Konuşmaya nasıl başlasa diye düşünürken ''Tırların kapasitesi yeterli olacak mı?'' gibi bir soru yönelttiğinde rahatlamış gibi hissetti, yutkundu. Cevabı beklemeye başladı.
Jungkook, biraz bekledikten sonra uygun kelimeleri baz alarak konuştu. ''Arzunuz olursa eğer adamlara söyler, bir iki tane daha ayarlatabilirim.'' dedi, onun gördüğü tırların yeterli olmadığının öngördüğünü düşündüğünden.
Jimin, olumsuz bir ses çıkardı. Kenardaki kutulara bakılırsa depodaki tırlar gayet de yeterliydi.
''Hepsi bu kadar mı?'' dedi bir zaman sonra kenardaki o kutuları göstererek. Jungkook bir nefes aldı. ''Tahminimiz biraz daha fazlasıydı fakat bu da iş görür.''
''Güzel.'' diye mırıldandı Jimin, Jungkook'a döndü. Jungkook da bunu hissedip duruşunu değiştirdi. Kelimeyi söylemediği için daha devamının geleceğini bilen Jimin, Jungkook'un göz hareketini izleyerek depoya giren birkaç adamı takip etti. Adamların içeriye ilerlemesini beklediler.
''746 kolinin 706'sı sağlam. Diğer kolileri çıkarttık.'' Jungkook bunu çok kısık bir sesle söylediğinde gerçek verilerin bunlar olmadığını biliyordu Jimin. Bu sayılar sadece Jungkook'un kendi kafasından verdiği sayılardı, sadece bu durum için, hep yaptığı gibi.
''Anlıyorum.'' Başını salladı.
''Seven'a geri dönebilirsiniz.'' dedikten sonra Jungkook, gülümsedi ve biraz sonra aynı şekilde gülümseyen Park Jimin'e baktı. Jimin, o kelime sonunda geldiğinde rahatlayarak sağ elini cebinden çıkarıp Jungkook'un omzuna vurdu dostane bir şekilde.
''Teşekkürler Jungkook. İyi çalışmalar.''
''Size de Bay Park.'' derken arkasını dönmüş gitmeye hazırlanan Jimin'e göz kırpmayı unutmadı.
Jimin daha çok sırıtmıştı.
Hızla arabasına ilerleyerek kapısını kapattı ve araba onun ardından hemen kilitlenirken Jimin, tabletini aldı. Eli, her zaman olduğu gibi o uygulamaya giderken zihninde tekrarladığı şeyleri şifre isteyen yere yazmaya başladı.
'Her şey' demişti başta Jungkook; H'yi tıkladı. Sonra 'Arzu' demişti; A'ya bastı. 'Tahmin' demişti ardından; T'yi tuşladı ve 746'dan 706'yı çıkartarak HAT harflerinin yanına 040 sayılarını ekleyerek beklemeye başladı.
Derin bir nefes alarak uygulamanın kendini yenilemesini izledi ve ardından ekranda kırmızı bir tik işareti belirdiğinde gülümsedi. Ekran beyaza bürünüp kendini açmaya başlarken istemsizce burnunu çekmişti. Ekranın sağ kenarında üç dosya belirip, aylar öncesine göre çok daha az kalmışlardı, geri kalan ekranda da ülkenin bir haritası belirdiğinde sadece iki yerde mavi bir ışık yanıp sönmekteydi. Birbirlerine biraz uzaktılar fakat önemli olan bu değildi zaten.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Is Madness
Fanfictionvmin | action, crime, family business, slight angst | 6.7k