Jisoo
Akşam hava oldukça boğuktu. Sıcak desen değildi, soğuk desen o da değildi. Tuhaf bir hava vardı, ya da hava yok muydu? Anlamıyordum.
Hazırlanıp davetin olacağı konuma gelmiştim. Aslında hastaneye yakındı. Arabadan indim ve restorana geçtim. Üzerimde siyah, mini etek bir elbise vardı. Saçlarımı özgür bırakmıştım.
Tüm doktorlar en şık halleriyle salonu süslemişti. Yeni arkadaş olduğum bir kaç doktora selam verdikten sonra yuvarlak ve büyük masalardan birine geçmiştim.
Gözlerimi etrafta gezdiriyordum. Gözlerim Nayeon'la buluştuğunda el salladım, o ise her zamankinden tuhaf bir halde yavaşça elini kaldırmıştı. Normalde fazla enerjik olsa da şimdi özenle kibar davranıyor gibiydi. Uzun ve kırmızı bir elbise giyinmişti, saçlarını toplamamıştı. Önünde duran beyfendiyle bir şeyler konuşuyor arada gülüyordu fakat bu gülüş de farklıydı. Normalde kahkahalar atan kadın gitmiş yerine sadece gülümsemekle yetinen bir hanımefendi gelmişti.
Kaşlarımı kaldırdım ve kafamı sağa sola sallayarak gözlerimi ondan çektim. Galiba bu kadını asla anlayamayacaktım.
Doktorlardan biri yanıma gelmiş ve Nayeon'un beni çağırdığını söylemişti. Ayağa kalktım.
Nayeon'a doğru yürüyordum. Etrafta çoğu kişiyi tanımadığımdan ortamı garipsemiştim. Nayeon'un yanında durduğumda onun önündeki beyfendi bana doğru dönmüştü, Taehyung'tu. Boğazım kurumuştu, gözlerimi Taehyung'a dikmiş öylece bakıyordum. O ise bir refleks göstermiyordu. Sonunda elindeki kadehini dudaklarına getirdiğinde kendime gelmiştim ve gözlerimi ondan çekmiştim.
"Aa! Sizi tanıştırayım. Başkan Kim Taehyung hastanemizin sahibi. Doktor Kim Jisoo yeni psikologumuz." Nayeon gülümseyerek bizi izliyordu.
Gözlerimi yere dikmiştim. Tökezlememeye çalışıyordum.
Nayeon gözlerini üzerimde gezdirdi. "Aa şey.. evet, evet. Doktor Kim Seok-Jin'e ulaşamıyorum. Hani siz tanışmıştınız ya.." Gözlerimi kaldırıp Nayeon'a diktim, kaşlarımı hafifçe çatmıştım. "..evet, evet o! Sana zahmet hastaneye gidip odasını kontrol eder misin?" Bana masum bakışlar atıyordu. Demek ki işlerini böyle yürütüyordu. "Sonuçta hiç birimiz ona kötü bir şey olmasını istemeyiz.." Gözlerini kaldırıp Taehyung'a dikti, daha sonra yeniden bana bakıp gülümsedi. "..değil mi?"
Kafamı aşağı yukarı sallamıştım. Evet aslında reddetmeliydim ama sonuçta hastanede ilk haftamdı ve başmüdürle aramı kötü yapmam işime gelmezdi.
Geriye döndüm ve yürümeğe başladım. Taehyung'un yanında o duruma düşmenin sinirini yaşıyordum. Yine nefes alamamaya başlamıştım. Bazen ağzıma acı bir tat da geliyordu. Yüzümü büzüştürüp restorandan çıktım.
Jennie
Hastanedeki hristiyan tapınağına gelmiştim. Dua edecektim. Son zamanlarda çok tuhaf olaylar yaşadığımdan bunları geçmesini istiyordum. Ayrıca yeğenlerim Seohyun ve Yeseul için de dua edecektim.
Aslında şu an davette olmam gerekiyordu ama davet kısa süreliğine bekleyebilirdi.
Ellerimi kaldırdım. Tam dua etmeye başlamıştım ki tanıdık ses alaylı bir biçimde konuşmuştu. "Kime dua ediyorsun?"
Başkasına söylenen bir cümle olduğunu ve sadece ses benzetmesi yaptığımı umarak gözlerimi daha sıkı kapattım. Oysa tapınakta sadece ben vardım.
Ayak sesleri yavaş yavaş sandalyelerin yanından geçip bana yaklaşıyordu. "Kimse sana cevap veriyor mu?"
Adımlar sonunda yanımda durdu. Evet, yanılmamıştım. Yanımda duran kişi Min Yoongi'ydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vsoo | Invitation (Davet)
FanfictionJisoo kafasını geriye, koltuğa yasladı. Taehyung'ın onun ismini sırtına dövme yaptırdığı günü hatırlıyordu. Hatta o gün fazlasıyla şaşırmıştı. Bu şarkıyı sevdiğini ve beraber şarkıları olmasını istediğini söylediğinde Taehyung bunu kabul etmiş, erte...